Anasayfa

Çarşamba, Mart 02, 2011

“İç savaş, kesintisiz isyan” tamtamları

Altemur KILIÇ

Necmettin Erbakan’ın vefatı ve cenazesi Türkiye’nin gündemini değiştirdi... Zaten bir süredir Mısır-Tunus ve Libya’daki halk ayaklanmalarına, cambaza bakar gibi, fakat cambazlıklardan ibret almayarak bakıyor, Türkiye’nin iç cephesinde -Güney Doğu cephesindeki oluşumları- asıl tehlikeleri görmezden geliyoruz; medya da, adeta, göz ardı ediyor.
Bu gelişmeler, Orta Doğu-Kuzey Afrika’daki ayaklanmalara denk düşüyor, düşürülüyor. PKK, TBMM’deki “vekilleri”, bölücüler, bu ayaklanmalardan cesaret ve örnek alarak, açıkça, kendi deyimleriyle  “kesintisiz isyan” yani “iç savaş” bizde de başlarsa -“başlatırsak”- diye tehdit ediyorlar.
PKK, “iç savaş” tamtamlarını, çoktandır daha sık ve daha yüksek sesle çalıyor; güya “eylemsizlik” örtüsüyle duman sinyallerini veriyordu. Apo’nun, İmralı’dan avukatları ve internet siteleri vasıtasıyla “Marta kadar” ültimatomu, AKP’yi, seçimler öncesinde zorlamaya en azından, TSK’nin “eylemsizliğini” sağlamaya matuftu. AKP, şu sırada bir avuç da olsa, Güney Doğu oyları uğruna, bu kesin uyarı ve küstahlıklara, bir TC hükümetine yaraşan cevabı verir mi? İktidar hâlâ “açılım fiyaskosuna” takılı kalmış ve bu tehditler savrulurken, isyancı teröristlerle mücadele eden TSK’yi, daha da fazla zayıflatmak yolunda, PKK’ya karşı kahramanca mücadele etmiş olanlar, “Ergenekon”dan “içerdeyken” Güney Doğu’da, PKK eylemleri ve saldırıları gene başlayınca, bu teröristlerle savaşırken. Bu mücadeleyi yapacak askerlerde mücadele azmi ve şevki hâlâ kalmışsa, bu da, .ordumuzun subaylarımızın, eğitimleri, fedakârlığı ve her şeye rağmen sarsılmayan moralleri sayesindedir.
Nihayet, kesin uyarı süresi bitti ve bu hükümetin, mütareke pazarlıkları yaptığı PKK herhalde baş muhatap ve müzakereci Apo’dan aldığı talimatla, “13 Ağustos 2010 tarihinden beri sürdürdüğü tek taraflı eylemsizlik kararını Kürt sorununun çözümü konusunda güven verici bir adım atılmamasını gerekçe göstererek” bitirdiğini açıkladı ve böylelikle “ilk işaretini” verdi.
Hem, nasıl bir “eylemsizlik” süreciydi, şimdiye kadar yaşanan süreç?  Kentlerde PKK ve açıkça BDP tarafından örgütlenen terör eylemleri; araç, ev, iş yeri kundaklamaları. “Biji Apo” çığlıklarıyla yapılan taşlı sopalı gösteriler, terör eylemleri değil de bayram şenlikleri miydi? Hayır; terör hiç kesilmedi; “kesintisiz isyanın” sinyalleri verildi, provasız yapıldı. İktidar sınandı! Ve şu sırada, Türkiye, seçimle  meşgulken, dışardaki isyanların örnek verilmesiyle “iç savaş”  fiilen ilan edilmiş oluyor! .
PKK’nın, BDP’nin tehditleri, gerekçe ve şartları, onurlu bir hükûmet -TC Devleti- için yenir yutulur gibi değil... Önce onlar da  “açılımı” yutmadıklarını söylüyorlar, ama bu yoldan, daha fazlasını istiyorlar. “Askeri ve siyasi alanlara dönük tüm operasyonlar durdurulsun. Tutuklanan Kürt siyasetçileri serbest bırakılsın. Abdullah Öcalan’ın sürece aktif olarak katılmasının önü açılsın ve  yürütülen diyalog müzakere düzeyine çıkarılsın” vb.
Bölücüler, “Savaşın başlamasından Türk hükümeti sorumludur” diyorlar. Allah var; savaşın başlamasından Türk Devleti sorumlu değildi. Savaşı Eruh-Şemdinli’de başlatan ve binlerce insanımızı, genç, ihtiyar, çocuk, bebek demeden katleden, Apo ve PKK sorumludur. Bu, Apo’nun yargılanmasında,  delillerle, kendi itiraflarıyla hükme bağlandı. Fakat şimdi bu noktaya gelinmesinden, Apo’nun idam edilmemesinden, başlayarak zamanın hükümeti ve şimdi de, PKK’ya, BDP’ye bu kadar yüz -açılım imkânını ve fırsatını- veren AKP iktidarı sorumludur.
Ancak,  gaflet ve “Kürt açılımı” fiyaskosu, bunlara rağmen, Başbakanın ve bakanlarının,  hatta Kılıçdaroğlu’nun, Ana dil genel af imalarıyla devam ediyor ve bundan cesaret alan PKK, ültimatomlarını sürdürüyor.
Ve bu taleplere,  PKK’nın, TBMM’de ve belediyelerdeki vekilleri de tempo tutuyorlar BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Erdoğan’ın derhal açıklama yaparak, somut adımlar atmasını istedi. “Bölge şu anda barut fıçısıdır. Patlama noktasına gelmiştir. Bu insanlar bir gün bir yerde ’kesintisiz isyana’başlarsa, kimse bunu durduramaz. Kürt halkı kendi çözümünü yaratacaktır” diye meydan okuyor.
DP’li Tunceli Belediye Başkanı Edibe Şahin’in şu sözleri: “Cumhuriyet tarihindeki tüm hükümetlerin yaklaşımı Mübarek ve Kaddafi’nin yaklaşımından farklı olmamıştır”. Demek istiyor ki: TC devletinin sonu da onlarınkinden farklı olmayacak. Bunun da vebali hükümetindir. Demirtaş’ın, sözde “Türk’ün”, Tuğluk’un, Şahin’in amaçları “kesintisiz isyana”  yabancıların müdahalesini sağlamaktır...
Şimdiye kadar bu sorunun çözümü hususunda, Barzani’den, AB-ABD’den, Talabani’den ve de Apo’dan medet uman iktidar, şimdi bölücü türkücü Şivan Perver’in, Kürt ideologu Kemal Burkay’ın Türkiye’ye dönüşünden medet umuyor! Durumun vaziyeti, işte bu safhada!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder