Anasayfa

Salı, Ağustos 23, 2011

Murdoch'dan Rockefeller ve Rothschild ile Türkiye'yi de içeren dünya gerçekleri... ÇARPICI BİR RÖPORTAJ




Murdoch'dan Rockefeller ve Rothschild ile Türkiye'yi de içeren dünya gerçekleri... ÇARPICI BİR RÖPORTAJ





Zamanın Ruhu, sizlere Zeitgeist teması ile para-ekonomisi düzenini sürdüren Şirketokrasi'nin imparatorları hakkında iki belgesel film sunmuştu... İzleyenler futurist, bilim adamı ve toplum mühendisi Fresco'nun görüşlerini hatırlayacaklar...

Aşağıda okuyacağınız röportaj, bu filmlere paralel bir temayı işliyor... Kişiler ise Murdoch, Rockefeller, Rothschild aileleri ki, 100 yılı aşkın bir süredir dünyaya yön veren şirketlerin ve örgütlerin başındaki gerçek kişiler ve niyetlerini düne kadar başarıyla saklayabiliyorlardı...

Fakat "güneş balçıkla sıvanmaz" misali, farklı ülkerdeki bir avuç gazeteci, araştırmacı ve yazar ile bürokrat, bilim adamı ve politikacı, yaptıklarından, alet olduğundan utanç duyarak insafa gelen itirafçıların şahit olduğu entrikalar, olaylar, artık medyaya haber ve cilt cilt kitaplara konu oldu... En önemlisi de İnternet'e aktarılarak hızla yayılmaya başladı...

Bu kez, gazeteci/yazar/araştırmacı ve belgeselci Banu Avar'dan Murdoch'un tanık olduğu son derece çarpıcı, dünya gerçekleri ile birebir örtüşen, kimileri için fantastik, kimileri içinse gerçek ötesi denilebilecek bir röportajı sunuyorum.

YCY

Illuminati’nin çekirdek üyesi ve Amerikan Medya imparatoru Rupert Murdoch şöyle anlatıyor:

Trokya Toplantısı, Illuminati’nin yemek buluÅŸmasıydı. David Rockefeller, Baron de Guy Rothschild ve Yale, Harvard, Princeton ve MIT üniversitelerinin yöneticileri ile buluÅŸmuÅŸtuk.

Yemekten sonra Rockefeller ve Rothschild dışındaki konuklar okullarına dönmüş, üçümüz özel bir odada baş başa kalmıştık. Onlarla geçtiğimiz sohbetlerimizin hepsini vermiyorum ama sizin merak ettiğiniz ve bilmeniz isteyeceğimiz şeyleri de söyleyebilirim.

KRALİÇE VE KİLİSEYİ GÖZDEN DÜŞÜRDÜK

Rockefeller: Fransız Ä°htilali öncesinde Kraliyet ve Kilise mensuplarını halkın gözünden düşürmek için şöyle bir oyun oynandı. Kraliçe Marie Antoniette adına devrin ünlü bir kuyumcusuna iri elmaslardan oluÅŸan bir gerdanlık sipariÅŸi verildi. Kuyumcu bu sipariÅŸi hazırlayıp Kraliçe’ye götürdü; ama Kraliçe doÄŸal olarak gerdanlığı kabul etmedi ve para ödemedi. Fakat bu olay kraliçenin parayı çarçur ettiÄŸi ÅŸeklinde bütün basında yer aldı. Devrin kardinaline, durumu izah etmek isteyen Kraliçe adına; adamlarımız tarafından genelev olarak iÅŸletilen ÅŸehrin bir otelinde randevu verildi. Otele gelen Kardinale bir fahiÅŸe Kraliçe olarak tanıtıldı ve fahiÅŸe ile Kardinal bütün basında yer aldı. Böylece hem Kraliyet Ailesi, hem de en yüksek kilise makamı yıpratılmış oluyordu. Eski baÅŸkanlardan Nixon bizim yolumuzdan çıkınca, Watergate Skandalı ile bir anda gözden düşürülüp istifa etmek zorunda bırakılmıştır.”

KENNEDY VE MARILY MONROE NEDEN ÖLDÜLER

“John F. Kennedy suikastı bir diÄŸer güzel örnektir. Aslında yaramaz çocuk Kennedy tam bizim isteklerimiz doÄŸrultusunda hareket ediyordu; fakat vücudunu bitkin düşüren rahatsızlıkları vardı. Devlet baÅŸkanlığı yapmak çok yorucu bir iÅŸ olduÄŸu için uyarıcı ilaçlar kullanıyordu. Fakat son zamanlarda özellikle seks yaÅŸamını sürdürebilmesi için bu ilaçların dozunu arttırmaya baÅŸlamıştı ve ilaçlar içkiyle karışınca aÄŸzından çıkanların farkına varmıyordu. Marily Monroe ile yakın iliÅŸkisi vardı ve biz bir gün yatak odasını dinlemeye aldırdık ve bize karşı çıkararak o sıralarda sürmekte olan Vietnam Savaşı’nı sona erdirmeyi planladığını öğrendik. Bizler ise bu savaşın çıkması için çok büyük paralar harcamış; ama henüz hedeflediÄŸimiz cirolara ulaÅŸamamıştık. Sonucu biliyorsunuz, her ikisi de dünyaya erken veda etmek zorunda kaldılar.

AMAÇ, DÜNYADA TEK DEVLET, TEK DİN

Bizim amacımız yeryüzündeki bütün devletleri birleÅŸtirip, tek bir dini olan tek bir dünya devleti kurmaktır. Bütün dünya tek bir merkezden yönetilecek, ve baÅŸkenti de Kudüs olacak. Böylece savaÅŸlar, acılar, açlık gibi kavramları ortadan kaldıracağız.”

Ben de burada konuÅŸmaya girmek isteyip “Peki bu dünya devletinin yönetim biçimi ne olacak, Hegel DiyalektiÄŸi konusunda neler söyleyeceksiniz, merak ediyorum. Yoksa komünizm geri mi geliyor?” diye sordum.

VATANDAŞ DEVLETİ TANRI GİBİ GÖRMELİ VE KENDİNİ FEDA EDEBİLMELİ

Rockefeller cevap veriyor; “Komünizmin kurucuları Marx ve Engel, Haham, Moritz Moses Hess’in öğrencileriydiler ve Hegel’e fikir babalığı yapmışlardır. Hegel diyalektiÄŸi kısaca tez ile anti-tezden bir sentez oluÅŸacağını söyler. Bu sentez daha sonra yine tez olur ve karşısına yine bir anti-tez çıkarak yeni bir sentez oluÅŸtururlar. Bu böylece devam eder. Hegel’in diyalektiÄŸine göre iki zıt gücü kontrol eden, yeni dünyanın da efendisi olur. Hegel’in politik sisteminde devlet aynı zamanda Tanrı’dır; köle olarak görülen vatandaşın tek görevi bu devlete hizmet etmesidir ve bu hizmeti Tanrı’ya tapmak olarak algılamasıdır. VatandaÅŸ kendini ülkesi için feda etmeye her an hazır olmalıdır. Ä°kiz Kuleler saldırısında ölen onbinlerce Amerikalı buna güzel bir örnektir.

SEÇİMLER, TAMAMEN BİR ALDATMACA... AMAÇ; YENİ DÜNYA DÜZENİ

Seçimler tamamen bir aldatmaca olup, vatandaşın düşüncesine bir deÄŸer veriliyormuÅŸ gibi gösterilmektedir. Seçimlerde aday bol bol vaatlerde bulunarak seçmenin gururunu okÅŸar ve seçmene sorunlarının farkında olduÄŸu izlenimi verir. Seçmen için ise birisinin sorunlarını bilmesi yeterlidir, vaatlerin yerine getirilmesi onun için ikinci planda kalır. Hiçbir zaman da seçim öncesinde verilen sözler tutulmaz ve bir süre sonra da tamamen unutulur, gelecek seçimlere kadar. Seçimden sonra devlet yine Tanrı rolünü oynamaya devam edecektir. Zamanımızda, Amerika BirleÅŸik Devletleri’nin kapitalizmi tez, Rusya’nın komünizmi anti-tez olmuÅŸtur ve sentezi dünya “KüreselleÅŸme” olarak sunduÄŸumuz “Yeni Dünya Düzeni” olacaktır. Bu yeni rejime faÅŸizm diyebiliriz; çünkü otoriter bir devlet yönetimi, bizim anlayışımıza göre, dünyayı yönetebilmek için en ideal rejimdir. Böylece kiÅŸilerin yaÅŸamı polis denetimiyle mutlak kontrol altına alınacak, varlıklarına devlet her an el koyabilecek, toplumlar bizim istediÄŸimiz ÅŸekilde yönlendirilecek. Bu yeni düzende fakir yaÅŸlı ve hastalara yer yoktur ve onların hemen yok edilmeleri gerekmektedir.

KAPÄ°TALÄ°ZM-KOMÃœNÄ°ZM-SOSYALÄ°ZM... FARK ETMEZ, HEPSÄ° BÄ°ZÄ°M ESERÄ°MÄ°Z

Ä°kinci sorunuza gelirsek, yukarıda bahsettiÄŸim gibi bir ülkenin Komünizm, Kapitalizm veya Sosyalizm’i benimsemesi hiç fark etmez. Hepsi sonuçta bizim eserimiz olan aynı ÅŸeyler. BaÅŸta akıllı ve zengin, yönetici bir avuç insan, geride hiçbir deÄŸeri olmayan ve istenildiÄŸi gibi yönlendirilen bir köle sürüsü. Fransız Ä°htilali neden yapıldı sanıyorsunuz, Fransız halkı çok fakirdi de açlıktan mı ölüyordu, ya da burjuvazi gerçekten çok mu zengindi? Hayır, hayır, sınıf farkı tarih boyunca hep olmuÅŸtur, bugün de böyledir. Asıl sebep MasonluÄŸun en büyük kahramanlarından Jacques De Molay ve diÄŸer Tapınak Şövalyeleri’nin, 1314 yılında o devrin Fransa kralı IV. Philip tarafından Tapınakçıların hazinesini kendisine vermediÄŸi için yakılarak öldürülmeleridir. Bu ihtilalin Masonlar tarafından kışkırtıldığını biliyorsunuz. Devrim sonunda XVI. Louis giyotinle idam edildiÄŸi zaman, bir devrimcinin; “Molay, intikamın alındı.” Diye haykırdığı bilinen bir gerçektir.

Rus Devrimi baÅŸta bir sebepten dolayı yapılmıştır. O zaman ki Illuminati yöneticileri, Hegel DiyalektiÄŸi gereÄŸi Amerika BirleÅŸik Devletleri’nde oluÅŸan kapitalist sisteme bir karşı sistem oluÅŸturarak dünya yönetimini ellerine geçirmenin planlarını yapıyorlardı. Çünkü istediÄŸiniz gibi yönlendirebilmek için bir ÅŸekilde insanları avuçlarınızın içinde devamlı baskı altında tutmanız ve korkutmanız gerekir. Rotschild ailesinin özel desteÄŸiyle Rusya’da devrim gerçekleÅŸtirildi ve Komünizm ilan edildi. Amerikan Kapitalist sistemine karşı, Rusların Komünizm sistemi. Burada Hegel Diyalektik yönetimi gereÄŸi, Marksist yönetim antitez olarak yani Kapitalist yönetimin karşısına çıkarılıyordu. Bu iki zıt gücün sentezinden, Amerikan Bir Doları’nın arka yüzündeki piramitin altında yazdığı gibi, Yeni Dünya Düzeni ortaya çıkıyordu.

MEDYA VE SİNEMA ENDÜSTRİSİNİN ROLÜ ÇOK ÖNEMLİ

Böylece dünya ülkelerinin Komünist rejime dahil olmayan yarısı, Komünizm tehlikesine karşı devamlı korkutuldu. Bu sistem içindeki insanlar sahip oldukları mal ve mevkilerin Komünizm gelirse ellerinden gideceği korkusu içinde, devlet yönetimine sonsuz destek verdiler. Öte yandan eski Sovyetler Birliği ve Komünist sistemde yaşayan diğer insanlara ise Kapitalizmin ne kadar öcü olduğu anlatılıyordu. Onlar da yaşadıkları yaşam şartlarının en iyisi olduğuna inandırılmış, bunun da Komünist sistem sayesinde olduğunu düşünüyorlardı. Böylece insanlar devamlı baskı altında tutuluyor ve istediğimiz gibi yönlendirilebiliyorlardı. Tabii burada medyaya ve sinema endüstrisine büyük görevler düşmüştür.

NÜKLEER SAVAŞ TEHDİDİ EN BÜYÜK BLÖFTÜ

Nükleer savaş tehdidi en büyük blöf olarak tarihe geçmiştir. Ama doğal olarak insanları öyle ya da böyle bir şekilde ömür boyu aldatmak imkansızdır. Bu yüzden Komünist rejimin sonunun gelmesine karar verdik, daha da önemlisi komünist ülkelerin serbest piyasa ekonomisine geçip Kapitalizme yönelmeleri gerektiği için sizin de bildiğiniz gibi birkaç günde durup dururken ve hiç kan dökülmeden o çok korkulan Sovyetler Birliği dağılıverdi; meşhur Berlin duvarı yıkıldı ve öcü komünizm balonu söndürüldü.

GEREKTİĞİNDE ÇEŞİTLİ ÜLKELERDE PROVOKASYONLAR ÇIKARDIK

Rotschild ben hayretten faltaşı gibi açılan gözlerimize bakarak sözü devraldı.

Rotschild: Bu arada, dünyanın çeşitli ülkelerinde karışıklıklar çıkarılıyor, ülkeler provokasyonlar sonucu bir hiç yüzünden kanlı savaşlara giriyorlardı. Doğal olarak bütün paralarını bizlerden silah almak için harcıyorlar, daha sonra savaşta kaybedilen silahlarını yerine koymak ve savaşta harap olan şehirlerini yeniden inşa edebilmek için yine bizlerden borç alarak ömür boyu bize bağlı bir duruma düşüyorlardı. Eğer, bir ülke yöneticisi bizimle işbirliği yapmayı kabul etmezse, o ülkede hemen bir darbe ya da ayaklanma çıkarılıyor, daha önceden ayarlanmış ve istediklerimizi harfiyen yapacak bir kişi yönetime getiriliyordu.

TÃœRKÄ°YE'YE ADNAN MENDERES ZAMANINDA "MARSHALL YARDIMI" Ä°LE EL ATTIK

Mesela Türkiye’yi ele alalım. Türkler de yıllar boyu komünizme karşı savaÅŸmıştır. 1950’lerde ülke yönetimine bize desteÄŸimizle Adnan Menderes gelmiÅŸti. Aslında Menderes bizimle baÅŸta gayet güzel bir diyalog kurmuÅŸtu. Bizden seçimde aldığı destek karşılığında, Marshall yardımı adı altında devamlı borç alıyor ve ülkesinde yatırımlar yaparak sanayi yapısını geliÅŸtiriyordu. Fakat o kadar plansız ve programsız harcama yapıyordu ki ödeme günleri geldiÄŸinde, bizden, borç ödemek için tekrar tekrar borç istemeye baÅŸladı. Biz de kendisinden ülkesini yabancı sermayeye açmasını ve bizim ÅŸirketlerimize özel imtiyazlar tanımasını, diÄŸer bir deyiÅŸle Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’na dayatılan kapitülasyonlar benzeri ÅŸeyler talep ettik Menderes bize bunu hiçbir zaman kabul etmeyeceÄŸini söyledi ve bizden uzaklaÅŸamaya baÅŸladı. Ãœlke insanı ilk defa asfalt yollarla tanışıyor, fabrikalar arka arkaya dikiliyordu. Ãœlkenin çoÄŸunluÄŸu Müslüman olduÄŸu için ülkenin her yerine camiler yaptırıyordu. Menderes bu ÅŸartlarda iktidarda ki yerini uzunca bir süre için, saÄŸlamlaÅŸtırdığını sanıyordu. Bir darbe ile bu iÅŸe bir son verildi ve sonunun öyle bitmesini istemediÄŸimiz halde, çalışma arkadaÅŸlarıyla beraber idam edildi. Sadece Celal Bayar kurtuldu, çünkü bir Masondu ve yakın arkadaşı Papa Roncalli ya da diÄŸer adıyla 23. John, Vatikan’ın baskısıyla onu idamdan kurtardı.

1980 DARBESÄ° BÄ°ZÄ°M Ä°STEKLERÄ°MÄ°Z DOÄžRULTUSUNDA YAPILDI

Aynı ülkede gerçekleÅŸen 1980 darbesi de bizim isteklerimiz doÄŸrultusunda yapıldı. O zamanlar ülkede bir solcular, bir saÄŸcılar iktidara geliyor ve bizim isteklerimiz doÄŸrultusunda ülke ekonomisini yönlendiriyorlardı. Fakat Amerika ve Avrupa’da geliÅŸmiÅŸ ülkelerin piyasaları doyuma ulaÅŸmışlar ve biz yeteri kadar mal satamaz olmuÅŸtuk. Bunun üzerine diÄŸer az geliÅŸmiÅŸ ülkelere uyguladığımız planı onları da uygulamak istedik ve serbest piyasa ekonomisine geçmelerini ve ithalatın serbest bırakılmasını talep ettik. Bu istediÄŸimizi kabul etmiÅŸ görünüyorlar, fakat iÅŸi uzatıyorlardı.

BÄ°NLERCE TÃœRK GENCÄ° UYDURMA Ä°DEOJÄ°LER UÄžRUNA CAN VERDÄ°

En sonunda bu ikilem yine bildiÄŸimiz yollarla, Ordo Ab Chaos ile çözüldü. Yani önce kaos, sonra düzen. Provokatörlerimiz aracılığıyla saÄŸ ve sol ideoloji kavgaları baÅŸlatıldı. Aslında başında onay vermiÅŸ gibi göründüğümüz Kıbrıs Savaşı’ndan sonra ülkeye uygulanan ambargo sayesinde halk canından bezmiÅŸ, ülkede yaÄŸ ve tuz bile bulunamaz olmuÅŸtu. Karaborsacılar zenginleÅŸirken halk iyice sefalete düşmüştü. Ãœlkeye gönderilen provokatörlerimiz için bu halkı kışkırtmak hiç zor olmadı. Ãœlke halkı saÄŸcı ve solcu olarak iyiye bölündü ve çatışmaya baÅŸladılar. Olaylar öyle bir dereceye geldi ki, hergün elli-altmış kiÅŸi sokak çatışmalarında ölmeye baÅŸlamıştı. Bütün ülke terör korkusu altında eziliyordu. Ä°nsanlar akÅŸamları sokaÄŸa çıkamaz olmuÅŸtu. Her an bir serseri kurÅŸuna hedef olmak vardı. Binlerce Türk genci uydurma ideolojiler uÄŸruna can vermiÅŸti. Hükümetler birbiri arkasına iktidara geliyor fakat olayları önleyemiyorlardı. Sonra darbe geldi ve bütün olaylar bıçak gibi kesiliverdi. Zavallı ülke halkı bu sözde baÅŸarıyı darbenin bir neticesi olarak gördüler. Çünkü nihayet terörizm sona ermiÅŸ, ülkeye huzur gelmiÅŸti. Aslında provokatörlerin görevi bitmiÅŸ, sahneden çekilmiÅŸlerdi. Burada oynanan oyun, halkı umutsuz ve çaresiz bir duruma düşürmek ve onlara bir “kurtarıcı” sunmaktır; ondan sonra bu kurtarıcı ne yaparsan yapsın hemen kabullenecektir.

ÖZAL, İSTEKLERİMİZ DOĞRULTUSUNDA KAPILARI SONUNA KADAR AÇTI

Askeri hükümet bir süre devlet yöneticiliÄŸi yaptı ve bizim belirlediÄŸimiz bir kiÅŸiye yönetimi devretti. Bu Turgut Özal’dı. Özal, tam da bizim isteklerimiz doÄŸrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Bizim ÅŸirketlerimiz bu bakir piyasaya kurtlar gibi saldırdılar. Ä°lk önceleri fiyatları çok düşük tutarak yerli sanayinin rekabet gücünü düşürdüler. Ãœlke artık Amerikan ve Avrupa yapımı mallarla dolmuÅŸtu. Sanayi ÅŸirketlerimiz stoklarını eritirken finans ÅŸirketlerimiz de ülkeyi artan ithalatı karşılayabilmeleri için yüksek faizlerle borç yatağına sürüklüyorlardı. Böylece, geliÅŸmekte olan ülkeler olarak adlandırdığımız bu ülkelerin hemen hemen hepsinde uygulanan ve 80’li yıllarda baÅŸlatılan bu proje ile, bütün ülkeler, hem bizlerden aldıkları mallarla sanayi ÅŸirketlerimizi zenginleÅŸtirmeye devam ediyorlar, hem de bu malların karşılığı olan ödemelerini yapabilmek için bizim finans ÅŸirketlerimizden aldıkları yüksek faizli kredilerle, her sene artan bir borç batağına sürükleniyorlar.

TÜRKİYE'DE PARA İTİBAR GÖRDÜ, ARKADAŞ, DOST, AİLE GİBİ KAVRAMLAR UNUTULDU

Bu arada, Özal bütün bunların yapılabilmesi için gereken kanunları yavaş yavaş çıkarmıştı. Bu ülke vahşi kapitalist sistemle o kadar çabuk uyum sağladı ki, bizim bile düşünemediğimiz hayali ihracat gibi vurgun yöntemleri keşfettiler. İnsanlar artık en kısa ve en kolay yönden servet yapmanın peşine düştüler. Rüşvet, devlet bankalarının çeşitli entrikalarla soyulmaları, banker skandalları birkaç örnek. Arkadaş, dost, aile gibi kavramlar unutuldu ve sadece parası olanlar itibar görmeye başladı. Bu arada, yerli sanayi can çekişiyor, küçük işletmelerden başlayarak yavaş yavaş büyük işletmelere doğru bir iflas dalgası yayılıyordu. Devlet işletmeleri ise bizim istediğimiz yöneticilerin atanmaları sağlanarak zarar ettiriliyordu. Sonunda bu işletmeler ya kapatılıyor, ya da özelleştirme hikayesiyle, ucuz fiyatlarla şirketlerimiz tarafından ele geçiriliyordu.

"KÜRT DEVLETİ PROJESİNİ" HAYATA GEÇİRMEK İÇİN ÖNCE ÖRGÜT YARATTIK

Beyni yıkandığı için temiz hayallerle iÅŸe baÅŸlayan Özal, sonunda bu sistemin gerçeklerini görerek kendisini de kapitalizmin çarklarına kaptırdı. Ailesini ve yakın çevresini zengin etmeye baÅŸladı. Öyle bir duruma geldiler ki Özal’ın çevresinde prens ve prensesler ortaya çıkmaya baÅŸlamış, biz ülke monarÅŸizme dönüyor diyerek kaygılanmaya baÅŸlamıştık. Aslında tam bir komedi oynanıyormuÅŸ. Her neyse, ülke insanının tepkisini ölçmek için kendisinden Kürt devleti fikirlerinden bahsetmesini istedik. Fakat bu düşünceler kendisine pahalıya maloldu. Biz de Kürt devleti projemizi hayata geçirmek için *** denilen bir örgüt yaratıldı. Bu örgütle uÄŸraÅŸmak ülke ekonomisine çok büyük zarar verdi ve ÅŸu anda koskoca Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'ndan geriye kalan bir avuç toprakta varlığını sürdüren Türkiye, bizim hiçbir istediÄŸimiz geri çevirecek durumda deÄŸil. Sanırım yakın gelecekte topraklarından biraz daha, bir süre sonra da bizim için hala geçerli olan Sevr AntlaÅŸması uyarınca hemen hemen tamamından fedakarlık etmek zorunda kalacak.

TÜRKİYE BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ... SU KAYNAKLARININ ÖNEMLİ BİR KISMI BURADA

Rockefeller de sözü devralarak başlıyor;

Türkiye hakkında biraz daha durmak istiyorum; çünkü dünyadaki en stratejik konumdaki ülkedir ve bizim için çok önemlidir. Nedenlerine gelince:

Bir kere Büyük Ä°srail Devleti topraklarının su kaynaklarının önemli bir kısmı ÅŸu anda Türkiye’ye aittir.

Ä°kincisi, Müslüman ve demokratik bir ülke olarak bu konuda öncü bir ülkedir. Ä°slamiyeti yıkmak istiyorsak önce Türkiye’den baÅŸlamalıyız.

Üçüncüsü, Avrupa ve Asya arasında bir köprü durumdadır. Maden, petrol, doÄŸalgaz gibi zengin yer altı kaynaklarına sahip OrtadoÄŸu ve Kafkasya’ya hakim olmak istiyorsak bu ülke elimizin içinde olmalıdır. OrtadoÄŸu hemen hemen elimizde sayılır. Kafkasya ve Orta Asya’daki diÄŸer Türk devletleri de yakında darbelerle kargaÅŸaya boÄŸulacaklar ve avucumuzun içine düşecekler. Bu Türkler aslında birleÅŸip bir araya gelseler karşılarında hiçbir güç duramaz. Bu yüzden böyle bir olasılığa karşı, ajanlarımız her an tetikte bekliyorlar. Türk devletlerinde kilit mevkilerdeki adamlarımız, aralarında en ufak bir yakınlaÅŸma sezdiklerinde hemen istikrarı bozacak olaylar ve darbelerle bunu önlüyorlar.

EN ÖNEMLİSİ, TÜRKLER MEDENİYETİN BEŞİĞİDİR VE KÖKENLERİ SÜMERLERE KADAR DAYANIR

Dördüncüsü, ülke bor madenleri bakımından dünyanın en zengin ülkesidir ve bu maden dünyada yakın bir gelecekte, petrolden bile daha önemli bir hale gelecek.

BeÅŸincisi ve belki de en önemli olanı Türkler medeniyetin beÅŸiÄŸidir. Türkler, Milattan Önce 4.000’lerde Orta Asya’da yaÅŸayan büyük bir felaketten sonra yaÅŸadıkları yerleri terk edip, Mezopotamya’ya ve Rusya üzerinden Avrupa’ya gelen Aryanlar, yani dünyadaki en medeni olarak kabul ettiÄŸimiz Ari Irk’tandırlar ve Avrupa’daki Finliler, Macarlar gibi bazı uluslar Türk kökenlidir. Ayrıca Anadolu’da büyük uygarlıklar kuran Hititler ve Asurlular’ın da Türk kökenli olma ihtimali yüksektir.

Milattan Önce 3.500 yıllarında Mezopotamya’da yaÅŸamış olan Sümerler ilk yazıyı bulan, toplumda adaleti saÄŸlamak için ilk yasaları çıkaran ve mahkemeleri kuran, ilk para kullanan ve vergi toplaya, ilk okul açan ve tekerleÄŸi bulan ulustur: yani dünya medeniyetinin baÅŸlangıç noktasıdır ve soyları tarihçilerimizin araÅŸtırmalarına göre Türk kökenli insanlardır. Çünkü Sümerler o bölgenin yerli halkı deÄŸildirler; yani göçebedirler ve tarihçilerimizin araÅŸtırmalarına göre “kız” manasına gelen “kır” kelimesi, “öküz” manasına gelen “ökür” kelimesi gibi bugüne kadar çözülebilen 1000 civarında Sümerce kelime ve “Ayağını yere sıkı bas, Tatlı söz yılanı deliÄŸinden çıkarır, Sel gibi silip süpürmek, YaÄŸ gibi erimek” gibi yüzlerce atasözü bugün Türkçe’de kullanılmaktadır. Sümerlerin Ay Tanrısı’nın simgesi olan “Yarımay”, bugün Türk bayrağında kullanılmaktadır. Roma ve Yunan medeniyetleri Sümerlerden oldukça fazla faydalanmışlardır; mesela yapılarındaki süslemeleri ve Tanrıları Sümer tapınaklarından gelir.

Fakat biz bunu örtbas etmek için, Milattan Önce 2.000 yıllarında, yani Sümerlerden 1.500 yıl sonra başlamış olmasına ve Yunan medeniyetini, dünyadaki ilk medeniyet olarak dünyaya tanıttık. Daha da ilginç olanı, Yunanlılardan önce Mısır Medeniyeti başlamıştır; ama onlar da ancak Sümerlerden 1000 sene sonra piramitlerini yapabilecek uygarlık düzeyine gelebilmişlerdir. Mayalar ve İknalar; Sümerlerden 2000 sene sonra ziguratlarını aynı biçimde yapmışlardır.

MEDENİYETİN BEŞİĞİ OLARAK TÜRKLERİ KABUL EDEMEZDİK, BU MİRASA EL KOYMALIYDIK

Medeniyetin beÅŸiÄŸi olarak Türkleri kabul edemezdik; tam aksine binbir entrika ile bu kültür miraslarına el koyarak biz onları bütün dünyaya barbar, hak hukuk tanımayan bir toplum olarak tanıttık ve bunda da oldukça baÅŸarılı olduk. Sümer Kralları Urukagina ve Urnammu, çok tanrılı bir toplum kurarak, insanlar arasında adaleti saÄŸlamak ve haksızlıkları önlemek için yasalar çıkararak, çağımız toplumlarına öncü olurlarken, bugün tek tanrılı bir toplum olan Türkiye’de bizim çalışmalarımız sonucu, fuhuÅŸ, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve gelir dağılımı aşırı düzeylerdir.

Aslında insanlar tarih kitaplarını açıp okusalar, bütün gerçeği görecekler ama insanoğlu için duyduğuna inanmak yeterlidir, okumak çok zor gelir.

Ben de o ana kadar en medeni ulus olarak İngilizleri görüyordum. Duydukları hiç hoşuma gitmeyince konuyu değiştirmek istedim.

OSMANLI'YI YIKMAK ZOR OLMADI

“Dünya ülkelerini nasıl ele geçirmeyi düşünüyorsunuz?” diye sordum. Rothschild kendimden emin bir tavırla konuÅŸmayı sürdürdü.

Rothschild: Sana tarihten örnekler vererek gücümüzü göstermek istiyorum; Birinci Dünya Savaşı, Avrupa’da bize karşı olan imparatorlukları dağıtmak ve en önemlisi Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nu parçalayarak OrtadoÄŸu’daki petrol yataklarını ele geçirmek ve Ä°srail devletinin yolunu açmak için çıkarılmıştı. Ä°srail devletinin kurucusu sayılan Theodor Herlz, o zamanki Osmanlı PadiÅŸahı II. Abdülhamit’e giderek, bizim ailemizin desteÄŸiyle Filistin topraklarını satın almak istedi. Fakat padiÅŸah bize karşı çıktı. Bizim için Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nu yıkmak çok zor olmadı. Çünkü padiÅŸahlar genellikle Türk kadınları yerine, fethettikleri ülkelerden köle olarak getirdikleri baÅŸka din ve ırklara mensup kadınlarla evleniyorlardı. Tabii Hürem Sultan gibi bu kadınlar zamanla ülke yönetiminde söz sahibi oldular ve kendileri gibi yabancı kökenli adamlarıyla bizim istediÄŸimiz gibi, ülkeyi yıkıma götüren bir ÅŸekilde yönetmeye baÅŸladılar. PadiÅŸahlar ise devlet yönetiminin emin ellerde olduÄŸu düşüncesiyle zevk ve sefaya dalmışlardı. Bu da Osmanlı’nın çöküş devrini baÅŸlattı. Mason örgütleri tarafından kışkırtılan insanların çıkardıkları isyanlarla topraklar kaybedilmeye baÅŸlandı. Hazine plansız harcamalarla tüketildi. SavaÅŸ sonunda hedefimize ulaÅŸmamıza az kalmıştı; ama Atatürk adında bir lider ortaya çıkarak planlarımızı bir süreliÄŸine ertelememize neden oldu. Tabii ki sonuçta bizim finans ve silah sanayi ÅŸirketlerimiz servetlerini onlarca kez katladılar. I. Dünya Savaşı sonunda MonarÅŸizm tez olarak, Demokrasi antitez olarak, Komünizm’i yani sentezi oluÅŸturdu.

HİTLER, BİZİM TARAFIMIZDAN GETİRİLDİ, ÇÜNKÜ BURADAKİ YAHUDİLER İSRAİL DEVLETİNİ KURMAYA YARDIMCI OLMADILAR

Ä°kinci Dünya Savaşı’nın asıl sebebi ÅŸu an olduÄŸu gibi dünyada baÅŸlayan ekonomik krizlerdi; diÄŸer bir önemli neden ise Diaspora’nın yani kutsal topraklar dışında yaÅŸayan Yahudilerin, yeni Ä°srail devletini kurmaya yardımcı olmamaları ve bu ülkeye dönmeyi kabul etmemeleriydi. Hitler’in bulunduÄŸu mevkiye gelmesi ve Alman ulusunu büyülemesi, yine bizim tarafımızdan aldığı mali yardımlar sayesinde olmuÅŸtur. Harriman, Guaranty tröstü gibi Amerikan finans devleri, Alman çelik kralı Thyssen’ın mali yardımları ve Thule Örgütü’nün desteÄŸiyle Hitler, dünya savaşı baÅŸlatacak güce eriÅŸiyordu. Bu iÅŸ için Hitler seçilmiÅŸti; çünkü Yahudilerden nefret ediyordu. Sebebi ise, babaannesi o zamanlar zengin bir Yahudinin yanında hizmetçi olarak çalışıyordu ve babaannesi bu Yahudi patronu tarafından hamile bırakılmış, durumdan haberdar olan evin hanımı tarafından evden kovulmuÅŸtu. Babaanne kucağında bir bebek ile, yani Hitler’in babasıyla, baÅŸka bir iÅŸ bulamayınca koyu Katolik olan baba evine geri dönmüştü. Hitler zamanla bu gerçeÄŸi öğrenmiÅŸ, Yahudilere kin duymaya baÅŸlamıştı. Ä°srail topraklarına dönmemekte ısrar eden Yahudileri korkutmak amacıyla birkaç katliama izin verildi ve söylenenden çok daha az kiÅŸinin öldüğü bu katliamlar kullanılarak sözde milyonların yok edildiÄŸi Yahudi katliamı senaryoları üretildi. Åžimdi aynı katliam senaryosu Ermeni Soykırımı adı altında Türklere uygulanmaktadır. Bu saçma soykırım masalı Türklere yüklenecek ve böylece Türkiye yüz milyarlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalacak. Bu da Türk ekonomisi için büyük bir darbe olacaktır.

ATOM BOMBASI, YAHUDÄ°LERÄ°N YAÅžADIÄžI ALMANYA'YA ATILAMAZDI, BU NEDENLE JAPONYA KIÅžKIRTILDI

Almanlar’dan nefret eden o zaman ki Siyonist baÅŸkanımız Einstein’ın Amerikan BaÅŸkanı Roosevelt’e bir öneri mektubu göndermesiyle atom bombası çalışmaları Manhattan Projesi altında baÅŸlatılmış ve kısa sürede sonuç alınmıştı. Ama bir sorun vardı, bu bomba çok güçlüydü ve deneme yapılabilmesi için Amerika’nın halkın desteÄŸiyle savaÅŸa girmesi gerekiyordu. Ayrıca Alman ÅŸehirlerinde çok sayıda Yahudi yaşıyordu; bu ülkeye atom bombası atılamazdı. Japonlar kışkırtıldı ve daha önceden haber alınmasına raÄŸmen, halkın duygularıyla oynanarak desteÄŸinin kazanabilmesi için yüzlerce Amerikan askerinin ölmesiyle sonuçlanan Pearl Harbor baskınına göz yumulmuÅŸ ve bu sorun da aşılmış oluyordu.

İSRAİL DEVLETİ, ROTSCHILD AİLESİ'NİN CÖMERT MALİ DESTEĞİ İLE KURULDU

Ve böylece Büyük Ä°srail Ä°mparatorluÄŸu’nun temelini oluÅŸturan Ä°srail Devleti 1948 yılında Rotschild Ailesi’nin cömert mali desteÄŸiyle kuruldu. Ordo Ab Chaos yine iÅŸe yaramıştı. Bu arada savaÅŸta iflas eden ülkelerin ekonomilerinin düzeltilmeleri için Harriman, Rockefeller, Vanderblit ve Rothschild finans kurumlarından aldıkları borç paralar devreye giriyordu.

SOVYETLER BİRLİĞİ'NE YETERİ KADAR ÜLKE TAHSİS EDİLMİŞ, MALİ DESTEK VERİLMİŞTİ

Sovyetler BirliÄŸi, Hegel DiyalektiÄŸi gereÄŸi bir karşıt güç yaratılması gerektiÄŸi için, Amerikan International Barnsdall Corporation ÅŸirketinin verdiÄŸi ekipman ve yine Amerikan W.A Harriman Company ve Guaranty Tröstü tarafından verilen mali desteklerle petrol kuyuları ve maden yatakları açarak, ekonomisini geliÅŸtirdi. Bu arada dünya ülkeleri komünizm ve kapitalizm arasında seçimlerini yapmaya baÅŸlamışlar; Sovyetler BirliÄŸi’ne kapitalizmi savunan bizlere karşı eÅŸit bir güç oluÅŸturması ve bu oyunun sürdürülebilmesi için yeteri kadar ülke tahsis edilmiÅŸti.

ÇİN, HENÜZ KONTROL EDEMEDİĞİMİZ BİR ÜLKE AMA ABD EKONOMİSİNE KATKISI BÜYÜK

Çin ise Amerikan Bechtel Corporation’ın verdiÄŸi teknoloji ve beyin gücüyle süper bir güç haline geldi. Bu ülke henüz kontrol edemediÄŸimiz, dünyadaki tek ülke. Fakat Amerikan ekonomisine büyük katkıda bulunuyorlar; çünkü iÅŸ gücü çok ucuz, ayda 30 dolara çalışacak işçi bulmak bizim ülkelerimizde patronların en tatlı rüyası olurdu.

VİETNAM, KORE, KAMBOÇYA, TAYLAND, ENDONEZYA, AFGANİSTAN, İRAN-IRAK, YUGOSLAVYA SAVAŞ ENDÜSTRİSİ'NİN DENEME VE GELİŞMESİNE YARADI

Size dünyadan kısa örnekler vererek konuÅŸmamıza devam edeceÄŸim; Vietnam savaşında, Amerika BirleÅŸik Devletleri ve Sovyetler BirliÄŸi silah endüstrileri, yeni imal ettiÄŸi silahları deneme fırsatı bulmuÅŸtu ve silah sanayisini canlandırmak için devlet, eskileri kullanarak elden çıkarmıştı. ‘Agent Orange’ adlı kimyasal silah ile bu zehirin bitkiler üzerinde ölümcül etkileri görülmüş oldu. Bir ülke ekonomisi bataÄŸa sürüklendi.

Kore savaşı ile bu ülke iyiye bölündü ve kalkınma hayalleri suya düştü. Böylece ülke ekonomisi tahrip edildi. Ayrıca bu ülkede mikrop bombaları ve dioksin gibi çeşitli zehirler ile biyolojik savaş denemeleri yapıldı.

Kamboçya’da Amerika ile ticaret yapmayı reddeden lider Sihanuk 1970 yılında bir darbe ile devrildi ve yerlerine ülkeyi kaosa sürükleyen Pol Pot ve Kızıl Kmerler geçirildi.

Tayland’da yine ülke yönetimi devrilerek yerine diktatörlük rejimi kuruldu. Ãœlke ekonomisi yıllarca bize çalıştı.

Endonezya devlet baÅŸkanı Suharto 1957-58 yıllarında Amerika BirleÅŸik Devletleri’nin verdiÄŸi silahlarla DoÄŸu Timor’u iÅŸgal etti ve yıllarca sürecek bir kaos yarattı, binlerce insan öldü.

Afganistan savaşı Ruslara silah sanayisini geliştirmek için büyük fırsatlar sunmuştur. Biz de yeni üretilen silahların etkilerini deneyebilmek için büyük bir fırsat yakalamıştık. Ayrıca ülke çok zengin yer altı kaynaklarına sahiptir. Afganistan yönetimi şu anda tamamen bizim kontrolümüz altındadır.

Ä°ran-Irak savaşı Saddam’a büyük vaatler yapılarak baÅŸlatıldı. Ä°lk iÅŸ olarak birbirlerinin petrol kuyularını ve tesislerini bombaladılar. Tabii sonunda petrol zengini bu iki bizlerden daha fazla silah satın alıp savaşı kazanabilmek için ülke ekonomilerini iflas ettirecek düzeye getirdiler. Sonuçta bütün ÅŸehirleri ve petrol tesisleri yine bizler tarafından yeniden kurulacaktı. Bu de yine bizlerden daha fazla borç almakla mümkün oluyordu.

Saddam dolduruÅŸa getirilerek baÅŸlatılan 1990 yılındaki Körfez savaşı, ile ırak ekonomisi bir kez daha çökertildi; Kuveyt’i tekrar inÅŸa etmek için milyarlarca dolarlık iÅŸ baÄŸlantıları yapıldı; Amerikan askerleri bölgeye ilelebet yerleÅŸti. Bu savaÅŸta test amacıyla tüketilmiÅŸ uranyum bombaları kullanıldı. Bu bombalar, etkisi yıllarca sürecek radyoaktif maddeler yayarak bölgedeki yüz binlerce insanın, tabii bu arada bizim askerlerimizin de ölmesine yol açtı, hala da insanları öldürmeye devam ediyorlar.

1990 Yugoslav savaşında salkım bombaları kullanıldı. Bu teknoloji harikası bombalar yere yaklaştıklarında yüzlerce küçük bombalara ayrışıyorlar ve yere düştüklerinde hala patlamamış olanlar her zaman aktif birer bomba olarak kurbanlarını bekliyorlar.

Rotthschild konuÅŸmasına “Bu ülkelerin ÅŸimdi tamamen bizim kontrolümüz altında olduÄŸunu sanırım söylememe gerek yok” diyerek ara verdi. Onun kaldığı yerden Rockefeller devam etti.

ZAİRE, ÇAD, YEMEN, GUATEMALA, ŞİLİ, BREZİLYA, DOMİNİK, SOMALİ, PANAMA, EL SALVADOR, BOLİVYA, EKVATOR, PERU, URUGUAY, ANGOLA'DAKİ SAVAŞLAR VE DARBELER BİZİM PLANLARIMIZDI

Zaire devletinin başına CIA destekli bir darbe ile 1965 yılında geçen Mobutu, George Bush’un deyimiyle Afrika’daki en iyi adamımız oldu.

Çad Hükümeti 1982 yılında bir darbe ile devrildi ve yerine diktatör Hissen Harbe geçirildi. Bu geçiş sırasında on binlerce insan öldü.

Yemen 1990 yılına kadar iki ayrı devlet halinde uzun yıllar birbirleriyle savaştılar. Bizim şirketlerimiz zenginleşmeye devam ettiler.

Guatemala’da hükümet, komünist rejim tehlikesi bahane edilerek CIA yardımıyla 1953 yılında devrildi ve bugüne kadar bizim tayin ettiÄŸimiz askeri hükümetlerle ülke sonsuz bir kargaÅŸa içinde yönetilmektedir.

Åžili’de General Pinochet, 1973 yılında iktidarı ele geçirerek, yıllarca bizim isteklerimiz doÄŸrultusunda ülkeyi yönetti. Amerika BirleÅŸik Devletleri’ne aktardığı milyarlarca dolarla ülke ekonomisi bataklığa sürüklendi. Ãœlke insanları sefalet içinde yüzerken, bizler daha zengin olduk.

Brezilya da komünizmden kurtarılan bir diÄŸer ülkeydi. Ãœlke yönetimi 1964 yılında bir darbe ile devrildi, ülke Amerika BirleÅŸik Devletleri’nin Güney Amerika’daki en güvenilir müttefiklerinden biri oldu.

Dominik Cumhuriyeti, aynı şekilde 1963 yılında bir darbe ile bizim istediğimiz yöneticilere kavuştu. Ülkenin serveti bizlere aktı.

1990’lı yıllarda Kolombiya’da uyuÅŸturucu ile mücadele etmek maskesi altında ülke yönetimi ele geçirildi. CIA bu ülkeden gelen uyuÅŸturucu parasıyla dünyanın çeÅŸitli ülkelerindeki operasyonlarını finanse ediyor.

Fiji, Grenada, Panama, Somali, El Salvador işgal edildi. Sarin, hardal gazı gibi sinir gazları halk üzerinde denendi. Yüz binlerce insan öldü ve hala ölmeye devam ediyor.

Bolivya, Gana, Ekvator, Haiti, Filipinler, Peru, Uruguay, Angola, Seyşel adaları gibi üçüncü dünya ülkelerinde yapılan darbeler ve karışıklıklar hep bizim planlarımızın bir parçasıydı.

BÜTÜN ÜLKE YÖNETİMLERİNİ KONTROL ALTINDA TUTUYORUZ,
AKSİ HALDE TERÖR OLAYLARINI DEVREYE SOKUYORUZ

Avrupa ülkelerinde kurulan Ä°talya Gladio’su benzeri istihbarat örgütleri sayesinde, bütün ülke yönetimlerini kontrol altında tutmaktayız.

Ä°stanbul’daki sinagoglara yapılan saldırılar ve Madrid’deki tren bombalama olayları, bu ülkelere bizim isteklerimizi görmezden geldiklerini hatırlatmak için yaptırıldı.

New York Ä°kiz Kuleler, Pentagon saldırıları, Kenya ve Suudi Arabistan’daki bombalama olayları ise tamamen bizim planlarımız doÄŸrultusunda icra edildiler.

Ben “dünyada el atmadıkları baÅŸka ülke kaldı mı acaba” diye düşünüyordum. Rockefeller böyle beni ÅŸaÅŸkınlığa uÄŸratmanın zevkiyle içkisini bir yudumda bitirerek sözlerini tamamladı;

DÜNYADA HİÇBİR YERDE MAFYA VE KAÇAKÇILIK OLAYLARI BİZİM İZNİMİZ OLMADAN YAPILAMAZ

“Bu arada, bütün organizasyonların çok yüksek olan maliyetleri konusu var. Onların kaynağı ise vergiden muaf olan vakıflarımızın topladığı bağışlardan ve mafya ile olan baÄŸlantılarımız sayesinde finanse diliyor. Dünyanın hiçbir ülkesine mafya veya kaçakçılık faaliyetleri, o devletin haberi ve izni olmadan yapılamaz. Yapılması için, üst kademelerde iÅŸbirlikçilerin olması gerekir. Bu iÅŸbirlikçiler gözünü para hırsı bürümüş insanlar seçilir ve bir kere bu iÅŸlere bulaşıldı mı, bir daha çıkış yoktur. Dünyanın her yerinde tamamen bizim kontrolümüz altında çalışan mafya, özellikle uyuÅŸturucu ve silah kaçakçılığı ile ilgilenir, çünkü en tatlı para bu alanlardadır. Bu paradan biz en büyük payı alırız ve bu parayla birlikte masum görünüşlü vakıflarımızın desteÄŸiyle bütün bu faaliyetlerimiz finanse edilir ve buna iÅŸbirlikçilere dağıtılan para ve rüşvetler dahildir.

NEDEN KUZEY AMERÄ°KA VE BATI AVRUPA VARLIKLI BÄ°R YAÅžAM SÃœRER
DÜNYADAKİ 5 MİLYAR İNSAN, BİZİM 1 MİLYAR İNSANIMIZ İÇİN ÇALIŞIR

Bu örnekler inanın bana sadece buzdağının dışarıdan görünen başı. Gördüğünüz gibi dünyanın her noktası kontrolümüz altında. Hegel DiyalektiÄŸi’nin amacımız doÄŸrultusunda ne kadar çok iÅŸe yaradığını görüyorsunuz. Hiç düşündünüz mü, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkeleri vatandaÅŸlarına rahat ve varlıklı yaÅŸam olanakları sunarken, dünyanın diÄŸer ülkelerinde neden sefalet ve bitmeyen bir kargaÅŸa var? Çünkü bizim ırkımız seçilmiÅŸ ırktır, diÄŸerleri sadece köledirler. EÄŸer yaÅŸamak istiyorlarsa ömür boyu bize bu ÅŸekilde hizmet etmek zorundadırlar. Dünyadaki 5 milyar insanı bizim toplumlarımızdaki 1 milyar insan için çalışıyorlar. Bütün zenginlikleri bizim ÅŸirketlerimize ve dolayısıyla bizim ülkelerimize atkılıyor. Biz geliÅŸmiÅŸ ülkeler, her geçen gün daha da zenginleÅŸirken, üçüncü dünya ülkeleri, ekonomileri çökertilmiÅŸ, halkı uydurma savaÅŸlar ve olaylarla sefalete sürüklenmiÅŸ çaresiz bir halde; refah içinde yaÅŸayan iÅŸbirlikçi yöneticileri ve zengin tabakları bizim emirlerimizi bekliyorlar.

Bizimle işbirliği yapanlar, çok yakında yeni dünya hükümetinde kendi bölgelerini bizim idaremiz altında yönetecekler. Üçüncü sınıf ülkelerin halkları eğitim düzeylerine göre işçi olarak çalışacaklar, bizim gibi gelişmiş halklar da bunların üstünde bir hiyerarşi içinde yönetici olarak görev yapacaklar. Bu sınıfa giren ülke insanları için cumartesi günleri dışında bütün bayram ve tatil günleri kaldırılacak ve ancak karınlarını doyurabilecekleri bir maaş karşılığında, bütün yıl boyunca haftanın altı günü çalışacaklar. Bizim insanlarımız günün çok az bir kısmını çalışmaya ayıracak ve günün geri kalan kısmını zevk ve eğlenceyle geçirecekler.

İlk önce bütün bu anlatılanları çok büyük hayaller olarak görmüştüm; ama diğer ülkelerin durumu aklıma gelince gerçekleşme olasılıklarının olduğunu hesapladım. Gerçekten de çok az televizyon seyretmeme rağmen savaş ve ayaklanma haberleri gözüme çarpıyor, açlıktan ve sefaletten sürünen insanları seyrettiğimi hatırlıyorum. Ama ben medya adamıydım ve bütün bunların sebeplerini araştıracak zamanım yoktu....




15 yorum:

  1. Tam olarak "Mükemmel" bir bilgilendirme yazısı diyemeceğim. Fakat ülkemizdek bir çok araştırmacı ve okumuş insanı etkileyecek aynı zamanda da ilgisini çekip, kafasını kurcalayıp, gerçekleri net bir şekilde görebileceği ender yazılardan bir tanesi; hem benim için hem madalyonun arkasını okuma yetisine sahip kimseler için çok güzel kaleme alınmış. Bir kaç eksik yada belkide detaya girmeden yazıldığı için olsa gerek ama bana göre kaynak olarak hiç olmazsa tam boyutuyla ne kadar gerçek olduğunu anlamaları için "Yahudi Protokollarını ve Talmud'u" okumalarını tavsiye edilebilirdi. Yinede ana hatlarıyla eksiği var fazlası yok diyebilirim. Ellerinize sağlık.
    BÄ°LELÄ°M, BÄ°LDÄ°RELÄ°M, BÄ°LGÄ°LENDÄ°RELÄ°M!!!
    Saygılarımla,
    TOLESLER

    YanıtlaSil
  2. Tam bir saçmalık.Tamam böyle bir olay varda bu artık saçmalama seviyesine geçmiş bir yazı...

    YanıtlaSil
  3. böyle bir röportaj olmaz bu kadar açık ve tehditkar

    YanıtlaSil
  4. üşenmedin mi hocam, sayfa sayfa uydururken. araya da bol bol türklük methiyesi dizmiş...

    YanıtlaSil
  5. belli başlı doğruları olmakla birlikte rengini çok açık belli eden tarafa çekiştirilmeden olsa daha iyi olur.

    YanıtlaSil
  6. türklük methiyesi çok abartılmış diğer kısımların hemen hemen tamamı doğru diyebilirim..

    YanıtlaSil
  7. yazilanlarin hepsi dogru bence onemli olan bu yolun sonunda ne olacak evet dunya ellerinde herseyi yapabilirler ama unuttuklari tek faktor Yuce Allah onlar buna inanmiyor ve bilmiyorlarki onlarda bizim gibi oluyorlar evet belki asirlarca kendi irklari rahat bir yasam surecek ama oldukten sonra Allah bunun hesabini soracak

    YanıtlaSil
  8. tamamen kendi görüşlerini yazmış yazar. inanmıyacağımızı bildiği içinde sordum cevapladı diye olur olmaz girmiş yazıya. rockefeller dünya düzeninde etkili bir aile değildir. bilginize...

    YanıtlaSil
  9. dünyanın en büyük adamlarından biriysen böyle bi röpörtaj verirsin sıradan bi başbakanın yaptıklarına bi baksanıza bizim ülkemizde bu adamın sizce korkacak neyi varki

    YanıtlaSil
  10. Rockfeller dünyada etkili bir aile değil mi :))))) Cahil misin dostum sen amerikan dolarındaki kartal hangi ailenin simgesi pekii :))))) akşam akşam güldürdün cahilliğinle :)

    YanıtlaSil
  11. Yazının abartılı, uydurma, yalan olduğunu düşünen şabalak ve akılsız arkadaşlar, içine girdiğimiz şeffaf dönemde ortaya çıkmakta ve daha da çıkacak olan gerçeklerin bilinmesi, sizin gibi dangalaklar sayesinde bu dünyayı oyuncağı gibi oynayan adamları hiç korkutmuyor. İstedikleri gibi röportaj da verebiliyorlar, planlarını da gözünüzün içine baka baka anlatabiliyorlar. Korkacak bir şeyleri yok çünkü siz gibi kafasız milyarlar ellerinde oyuncak oldu çoktan. Tüketmek ve tüketimi için para-kölesi olarak çalışmak dışında bir gerçekliği olmayan aptal robotlar ordusunun bu yazıda söylenen gerçekleri kaile alıp almadıkları artık umurlarında bile değil. Siz uykucuların sayesinde köleleşti bu gezegen. Büyük resmi görün ve nasıl bir cehennemde yaşadığınızı algılayın..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel yanıtlamışsınız Sayın ADSIZ, bu ülkede doğru söylenen her fikir yada olay ne yazık ki bi boktan haberi olmayanlarca "KOMPLO TEORİSİ" denerek itilir. Oysa Batı çoğu zaman yediği haltı ve tavrını AÇIK AÇIK söyler ve söylüyor. Ama biz şark kurnaz ve çakal olduğumuz için herşeyi kurnazca!? yaparız ya... Biz kurnaz ve tilkiyiz ya... İnanın yanlış bizde, kafası basmayan biziz. OKUYUN YORUMLARI GÖRÜN.

      Sil
  12. Yasılanlara yalan demiyorum ama: Bu yazının orjinali nerde? Hangi dilde? Kaynak nerde? Nerde kayıtlı bu? Neden kayıt altına alınmış? Sümerlerle Türklerin bir ilişkisi var tamam ama bu adam kim de Sümerler'e Türk diyebiliyor? Nerden sahip bu bilgilere?

    YanıtlaSil
  13. Bu röportajdaki amaç nedir Bilgilendirme mi? Üstünlüklerine Biad mı? Gelecek Planlarını duyurma mı?

    Sizin bir planınız varsa sizler gibi Bütün insanlığı yaratanın da bir hesabı var unutmayın.

    YanıtlaSil
  14. Bir kez bile bütün hikayenin deli saçması olmadığını kabul edelim. 5 yıl önceye bakalım...şimdi de 5 yıl sonraya,sizce deli saçması mı?

    YanıtlaSil