Anasayfa

Pazartesi, Mart 07, 2011

Din Kumpası, Sehven Demokrasi / Zahide Uçar

Zahide  Uçar 



GOP Projesi kapsamında din kumpasıyla geldiler, ileri demokrasi diyerek “sehven” demokrasiye geçtiler.

2006’dan beri diyorum ki; “AKP bir parti değil, ABD projesidir.” AKP bizzat kendisi Türkiye için güvenlik problemidir.
Geldiğimiz yere bakın; sehven belgelerle önce lağım basınında insanların onurları çiğneniyor, sonra Silivri Toplama Kampında devre dışı bırakılıyor.

Bir de kahin “GAZ”tecilerimiz oldu. Ortak projeleri eyleme dökülünce heyecandan yerlerinde duramayıp, polis daha “BAS”madan, eline kürek kazma almadan “BAS”ıldı, “KAZ”ıldı diye haber yapıyor. Bu haberleri yapanlar her ne hikmetse Silivri davalarını izlemeye bile gitmiyor. Demek ki sadece reklam kısmından sorumlular… Yani 5.kol faaliyeti görevi…

İlk önce 12 kişi alındı, pek de kimse umursamadı. Kemal Kerinçsiz’in dava dosyalarına bile el kondu, BARO oralı olmadı. Av. Vural Ergül’e “faşistlerin davasını mı alıyorsun” dediler. Vural Ergül onlara “birgün gelecek hepiniz Ergenekoncu olacaksınız” dedi, güldüler.

Evet; Vural Bey’in dediği çıktı, yandaş olmayan herkes yavaş yavaş Ergenekon’a dahil edilirken, “bana dokunmasınlar” diye hareket edenler de Ergenekon’a dahil oluyor.

Vedat Yenerer’in tutuklandığı günü hatırlıyorum. Basına bir göz gezdirdim, birkaç kişi dışında kimse yazmamıştı. Arkadaş dedikleri bile üç maymunu oynuyordu. Ben de konuyu dillendiren bir yazı yazmıştım.

Gaziler alındı, teğmenler alındı, iki dizinden altını kaybeden tekerlekli sandalyeye mahkum madalyalı kahraman gazimiz kafasına sıktı. Paşalar paşa paşa seyretti. Behiç Gürcihan alındığında A. İhsan Gürcihan’ı hiçbir silah arkadaşı aramadı, geçmiş olsun demedi. Rütbe yükselmeleri zarar görmesin diye herhalde(!)..

2006’dan beri Ergenekon’la yatıp Ergenekon’la kalkıyoruz. Cemaat diyoruz. Cemaat tek gıda ile beslenen renksiz(maraz) insanlar gibidir. Işık evlerinde abla ve ağabeylerin gözetiminde mankurtlaşmış, dünyayı tek pencereden seyreden zihinsel bir tutsaktır. Cemaat bu işleri bir başına yapamaz. CİA Türkiye’ye girdi mi? İçişleri Bakanı bilmiyorum(!) diyor. ABD’li savcı Adalet Bakanlığında çalışıyor mu? Çalışıyor.

Ö.K.K.’lığı millileşince gladyonun kendine başka bir resmi kurumda yer bulması gerekiyordu. Yıllardır cemaat polis teşkilatında kadrolaşıyordu. Gülen ABD’de ikamet ediyor, CİA Gülen okullarını Truva atı olarak kullanıyordu. Silahlı bir başka kurum olan emniyet cemaat sayesinde CİA’nın yeni opersyon merkezi olabilirdi. Cemaat yapıyor dediğiniz operasyonları ülkemize giren CİA ile birlikte düşünün. Ö.K.K’ğının kalbine boşuna girilmedi.

 Fehmi Koru, "Ergenekon operasyonunun düğmesine 5 Kasım'daki Tayyip Erdoğan-Bush görüşmesinde basıldı. ABD kendi çetelerini tasfiye ediyor" diyordu. Oysa ABD antiemperyalist, ABD çıkarları önünde durabilecek ulusalcıları tasfiye ediyordu. Soros Ordu için “en iyi ihraç malınız ordunuz” diyordu. İstediği; Türk Ordusu’nu İran’da, Afganistan’da ve açacağı diğer cephelerde kendi adına savaştırmaktı. Irak savaşına ABD adına girmeyen ordu çuval ile cezalandırıldı. Kapalı kapılar ardında Ordu’dan ne talep ediliyor, bugün bunu bilmiyoruz ama belli ki istediklerini alamıyorlar. Alamayınca Ergenekon devreye giriyor.

Yeni dalgaya herkes şaşırdı. Ergenekon güzellemesi yapan kalemler de şaşırdı. Şaşıracak bir durum yok. Sehven belge üretim merkezlerini kim deşifre ederse yanacaktır.

Referandum sonrası AKP ve yandaşları %42’yi Ergenekoncu ilan etmedi mi? Bunun anlamı nedir? Vitrinde AKP, gerçekte ise küresel güçlerin karşısında kim durursa Ergenekoncudur. Bunu hala anlamadınız mı? Dediniz ki; “milli bir destanın adı terör örgütü ile beraber söylenir mi?” Ben de en başından beri dedim ki:” Ergenekon adı bilerek seçildi. Türk’ü demir dağa hapsetmek, yok etmek operasyonu başlatıldı. Mesaj budur!!. Sizler bu mesajı anlamadığınız için bu günlere geldik. Bu bir savaştır. Türk’ü Anadolu’dan sürmek, yok etmek savaşıdır.”

Başvekil ne buyurmuş? “Türkiye bir hukuk devletidir. Türkiye, kuvvetler ayrılığı üzerine bina edilmiş bir demokratik rejimdir. Hiç kimse, yargının tasarruflarından dolayı bize fatura kesmeye, bize çamur atmaya, bizi hedef tahtasına yerleştirmeye kalkışmasın.”

 Güler misin, ağlar mısın? Sanki dün yargı kararını kurşun sıkmak diye niteleyen bunlar değildi. Beğenmedikleri her yargı kararını topa tutan bunlar değildi. Şimdi yargı bağımsız oldu(!)..

Gitmediği savaşta dedesini şehit yapan, misafir gibi ağırlandığı yerde işkence gördüm diyen bir başbakandan da zaten başka bir şey beklenmez. Şaka gibi…

Ergenekon sis bombaları patlatılırken Güneydoğu gidiyor. Bir polis linç ediliyor. AKP Güneydoğu’yu PKK’ya terk etmiştir. PKK’nın “bir oya beş kişi ölür” diyerek köyleri tehdit etmesi bu terk etmişliğin açık delilidir.

 Sizler sis bombaları ile meşgul olurken Güneydoğu patlayabilir. PKK ile mücadele eden askerlerin sonu Silivri-Hasdal tutsak evi olduğuna göre, bu patlamada kim mücadele edecek? Cemaatçi polisler mi?

Türkiye ciddi ve çok tehlikeli olaylara gebedir. Bu durumda hükümet edenlerden ne yapması beklenir? Ordu ve MİT’i bir araya getirip acil stratejiler geliştirmesi beklenir değil mi? Ama öyle olmuyor. Eğer dam(aptal) terminalsen, bağlı olduğun ana bilgisayar bilgi yollamadan bir şey yapma yeteneğin yoktur. Ana bilgisayarın da okyanus ötesi güçler olduğu artık herkesin malumudur.

Türkiye’de can güvenliği yok. Hukuk saygınlığını kaybetti, hukuka güven yok. Herkes her an bir tertiple içeri alınabilir. Bebek katili, tecavüzcü sapık, 45 bin kişinin katili Artin Agopyan(Apo) yalnız kalmasın diye yanına arkadaş yollanıyor, odası özel kağıtla kaplanıyor. Örgütünü iyi yönetsin diye avukatlarına özel deniz taşıtı devletin cebinden karşılanarak tahsis ediliyor. Şimdi de ev hapsi gündeme geldi. Bunu teklif edenlerin vicdanı yok, utanması da yok. Ne diyor Ali Dibo olmakla suçlanan Adalet Bakanı? Kanunlar buna müsait değil(!) diyor. Olmaz diyemiyor. Seçimden sonra müsait hale getirirsiniz artık.

Balbay ve Özkan’da inşaatı tamamlanmamış, teslim alınmamış ek inşaatın hücresine tıkılıyor. Üstelik “hukuka saygılı olun” diyen Başbakanın isteğiyle olduğu söyleniyor. Bu sana ne anlatıyor aziz Türk Halkı? Bütün bu yaşananlar işgal edilmiş bir ülkede yaşanır. Türkiye işgal edilmiştir. Bütün bu rezillikler vicdanını kanatmıyorsa ne kanatacak? Coni kapını tekmeleyince mi uyanacaksın?

Atatürk ” Emperyalizm Türkleri hiç af etmeyecektir” diyerek bizleri uyarmıştı. Sahte Atatürkçüler yüzünden bu hakikatleri öğrenemedik. Evet, emperyalizm intikamını alıyor. Hem de kaldığı yerden başlayarak. Bugün olanlara şaşıranlara 1920’den bir haberi hatırlatalım:

 “21 Haziran 1920 tarihli basında yer alan ‘İngiliz Emriyle İdam’ başlıklı bir haber de, zulmün boyutlarını gözler önüne seriyordu. Bu habere göre; bazı kişiler, İngilizlerin emriyle Divân-ı Harb tarafından verilen karar üzerine idam edilmişlerdir.

 Tamamen iddialara dayalı olarak gerçekleştirilen bu idamlar, İtilaf güçlerinin, menfaâtleri için insanların en temel hakkı olan yaşama hakkını bile ellerinden alarak, insan hayatını nasıl hiçe saydıklarını gösteren önemli birer örnek durumundadırlar.”

Şu an ülkemizde 1920’lerde var olan bütün zararlı cemiyetlerin neredeyse birebir karşılığı var. Pontus Rum Cemiyeti, Hınçak-Taşnak Cemiyeti, Wilson Prensipleri Cemiyeti, İngiliz Muhibleri Cemiyeti… Gene İtilaf Devletleri, gene tarih kitaplarımızda İşgalci olduğu yazılmayan Amerika… İstanbul’u “ekümenik” dayatması ve finans merkezi kılıfıyla almak istiyorlar. Hükümet edenler ne istiyorlarsa veriyor.

 Amerika ve İngiltere 150 yıldır Türk topraklarında kurmak istediği Kürt Devleti planını tıkır tıkır işletiyor. Yani; “emperyalizm unutmuyor”.

 Küresel sermayenin zamanı yok. Fas’tan Hindistan’a bölerek dizayn etmeye çalışıyor. Bölünmesi planlanan Türkiye her gün yeni bir sis bombasıyla kör ediliyor. Ve Güneydoğu PKK+yabancı istihbaratlarca büyük bir kalkışmaya hazırlanıyor.

Anadolu Osmanlı dönemindeki gibi fakirleştirilmiş. Esnaf sıkıntılı. Kefillikten başı yanmayan yok gibi. Esnaf kefalet bile 4 kefil ile kredi veriyor. Kara listeye girmemiş 4 kefil bulmak zaten zor. Canı yananlar nedeniyle kimse kefil olmak istemiyor. Esnaf banka ile çalışamazsa işini yürütemiyor.

 Uluslararası verilere göre, Türkiye rüşvet sıralamasında dünyada 23’üncü, Avrupa ve Balkanlar’da 2. sırada. Türkiye’de 3 kişiden biri rüşvet veriyor. Tıpkı Osmanlı’nın çöküş döneminde olduğu gibi. Kitaplarda “selam verdim, rüşvet değildir deyu almadılar” sözünü acımak-gülmek arası okurken Cumhuriyetimizle gurur duyardık. Din Tuzağı ile iktidara taşınan hükümet, ülkeyi çok büyük günahlardan olan rüşvet bataklığına saplamıştır.

 Türkiye’de neler oluyor diyenlere… Yeniden enerji için paylaşım savaşı yaşanıyor. Türkiye gene emperyalizmin hedefindeki ülkedir. Ve Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda itilaf devletleri ile işbirliği yapan bilumum zevatın torunları; yenilginin, ezikliğin, uşaklığın hıncını Cumhuriyetten ve Türkiye Cumhuriyetini kuranları aşağılayarak aldığını sanıyor. 1919-1920’lerde müttefik olanların torunları yeniden İtilaf Devletleri ve Amerika ile işbirliği yapıyor. TÜSİAD-MÜSİAD Galata Tefecilerinin görevini ifa ediyor. Hükümet kendilerini beslediği için ülkenin bekası onları ilgilendirmiyor. Ne de olsa küresel sermayenin Türkiye uzantısı olarak görev yapıyorlar. Kısacası; Kuvayi Milliye ile Kuva-i İnzibatiye’nin savaşıdır bu. Küresel sermayenin Atatürk ve Türk Ordusu ile savaşıdır bu… Masumiyetin şeytanla savaşıdır bu… Akın karayla savaşıdır bu…

Kendi başbakanınız sandığınız kişi, Türk Devletini sanık sandalyesine oturtmuştur.
Bu suçlamaları Türk Devleti’ni yok etmek isteyen küresel güçler bir bir önümüze koyacaktır, bundan hiç şüpheniz olmasın.

 Seçim mi? Basını susturulmuş, halkın haber alma özgürlüğü elinden alınmış, Ali Kemallerin köşelerde ahkam kestiği, devlet imkanlarının sonuna kadar kullanıldığı, şaibeli seçim sistemi ile sayım yapıldığı bir seçime bütün ahlaki değerleri sıfırlayarak seçim diyorsanız, ben de seçiminizi başınıza çalın diyorum.

 Biz cumhuriyeti sandıkta kurmadık, cephelerde kurduk. Gene kurarız, bundan hiç şüpheniz olmasın.
******* ****** ******

KILIÇDAROĞLU’NA


"Abdullah GÜL'den sonra CHP Genel Başkanı Kemâl KILIÇDAROĞLU da dünya hakimiyetini hedefleyen, Arap ayaklanmalarında parmağı olan Chatham House örgütüyle bir araya geliyor(!)” haberini okuduğumda Baykal’a yapılan operasyonu düşündüm. Baykal sistem(!) dışına çıkmıştı, kasetzede oldu. Oysa bıyıklılar meclisinde bu işler açık edilmezdi, çünkü bu işten sabıkası olan çoktu. Hatta bazıları için “bunlardan biri de yeni genel başkan oldu” dizi film bile çekilebilirdi. Baykal sistem dışına çıkınca bertaraf edildi.

Anlaşılan o ki, emperyalizmin sağ memesinden beslenen AKP’ye alternatif olmanın yolunu emperyalizmin sol memesinden beslenmek olarak gösteren Soroscu danışmanlar Kılıçdaroğlu’nu yönlendiriyor veya yönsüzleştiriyor. İsmet İnönü’yü hatırlatırım. Ne demişti? “Büyük devletlerle anlaşma yapmak, ayıyla yatağa girmeye benzer.” Çünkü kendisi böyle bir yanılgıya düşerek “karşı devrimin” başlamasına sebep olmuştu.

 Bir AKP ülkenin canına okumuşken bir de “sol AKP’ye” bu ülkenin tahammülü yoktur. Bu da böyle biline!!.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder