Anasayfa

Cuma, Eylül 21, 2012

Ahtapotun ana kolları! (9) / Arslan BULUT




Emir’in arkasında tek gözün ne işi var!

Türk televizyonlarında halen gösterimde bulunan ve halkın ilgiyle izlediği hemen hemen bütün dizi filmlerde, İlluminati’nin sembolü olan tek göz, arka planda bir yerde kullanılıyor. Yine birçok çizgi filmde seks objeleri kullanılıyor..

Çarşamba, Eylül 19, 2012

Ahtapotun ana kolları! (8) / Arslan BULUT




Ilımlı İslam projesini Opus Dei planladı...
Opus Dei, Vatikan bünyesindeki ‘Hıristiyanlık Dışı Dinler ve İnançsızlar’ kurumunu elinde
bulunduruyor. Soner Yalçın’a göre Yeni Dünya Düzeni’nin ‘İslam ayağı’olan ‘Ilımlı İslam Projeleri’ buralarda kotarıldı?

Ahtapotun Ana kolları! (3) / Arslan BULUT



Türkiye’de Adli Yıl Açılış Töreni, Ankara’nın en lüks beş yıldızlı otellerinden biri olan JW Marriott Otel’de yapıldı. Yani Mormonların Oteli’nde.. Üstelik bu törene Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel de katıldı.

Ahtapotun ana kolları! (7) / Arslan BULUT




Opus Dei’nin yöntemi: Silik insan avlamak
Opus Dei, gittiği her ülkede ilkin mesleğinde çabuk yükselmek isteyen, hırslı, yerleşik, ahlaki değerlere önem vermeyen şahıslarla, kendilerini çok önemseyen fakat nedense adlarını duyuramamış aydınları avladı.

Opus Dei, özellikle basın ve TV’de bu tür insanları destekledi, mesleklerinde adlarını duyurmalarını sağladı. Sonra da bunları kullanarak ülkede her istediğini yaptırır hale geldi.

Pazartesi, Eylül 17, 2012

Ahtapotun ana kolları! (6) / Arslan BULUT



İşte Cizvit yöntemleri
Tarikata kabul edilen herkes mutlaka uzun ve ayrıntılı eğitimlerden geçirilir, ancak başarılı görülenler tarikatın fikir ve ideallerini öğrenebilirlerdi. Cizvitler, özellikle fakir ve yetenekli gençlere, kurdukları özel okullar aracılığı ile çok iyi bir eğitim verdirirlerdi.

Fransa, Clermont’ta bulunan Cizvit koleji döneminin en iyi okuluydu. Cizvitler fikirlerine karşı çıktıkları bir kurum ya da topluluk ile karşılaştıklarında asla açıkça kavgaya girmezler, sinsi ve gizlice her türlü etkinlikte bulunarak o kuruluşu yıpratırlardı.

Ahtapotun ana kolları! (5) / Arslan BULUT





Yeni Dünya Düzeni masonların hedefi
“Yeni Dünya Düzeninden” ilk defa, İngiltere’de modern Masonluğun kurucusu kabul edilen Sir Francis Bacon’un Nova Atlantis adlı kitabında, bahsedilmiştir.

Bağımsızlık savaşı sonrası Amerika Birleşik Devletleri üç örgüt üzerine kurulmuş görünmektedir. Bunlar, başta Masonluk olmak üzere, İlluminati ve Rose Croix’dır.

Cumartesi, Eylül 15, 2012

Ahtapotun ana kolları! (4) / Arslan BULUT



Mormonluğu genç vaizler sürüklüyor!
“Akıcı konuşması ile dikkat çeken, uzun boylu, yakışıklı ve şık giyimli Osteen, 30 bin dinleyici önünde irticalen konuşuyordu. Kendinden geçmiş 30 bin kişinin bazıları gözyaşları içerisinde dinliyordu anlatılanları..”

“Amerika’da cemaatlerin eğitim alanında da önemli bir yeri ve etkinliği var. 100 bine yakın devlet okuluna karşılık faaliyet gösteren 33 bin özel okulun yüzde 80’i resmen cemaatler tarafından işletiliyor.”

Cuma, Eylül 14, 2012

Sözde Ermeni Soykırımı (Önemli) / Haluk TARCAN



SÖZDE ERMENİ SOYKIRIM İDDİALARININ HUKUKEN GEÇERSİZ OLDUĞUNU ORTAYA KOYAN AVRUPA ADALET DİVANININ KARARI : 17.04.2004

Ahtapotun Ana kolları! (2) / Arslan BULUT



Moon tarikatının hedef kitlesi gençler
Moon tarikatı iş dünyasında ve medyada imparatorluğa dönüştü. Ünlü Washington Post gazetesi ve UPI Ajansı Moon tarikatına ait.. “Birleşik Kilise”ye katılanlar, genellikle iyi tahsil görmüş, yirmi yaşını geçmiş orta sınıf gençleridir.

Türkiye’de birçok ilahiyatçı, gazeteci ve siyaset adamının da tarikatın “dini araştırma”, “hoşgörü”, “diyalog” başlıklı toplantılarına katıldığı biliniyor. Tarikat, Türkiye’de iki büyük toplantı da gerçekleştirdi.

Perşembe, Eylül 13, 2012

Ahtapotun ana kolları! (1) / Arslan BULUT


 

Hepsinin temelinde eski Mısır dini var!
Gizlilik eski Mısır dininin temel ilkesidir. Öyle ki eski Mısır dininde törenler, halka açık değildi.. Tapınaklarda bir Tanrı odası bulunur, buraya yalnız ruhani rahipler girebilirdi. Tapınağın avlusundaki sütunların derecesine göre her katılımcı kendi derecesine kadar ilerleyebilirdi..

Hıristiyanlıkla birlikte aynı örgütlenmeler bu yeni dinin içinde de kendisini yeniledi ve Gnostizm denilen bir hal aldı. Hıristiyanlık dininin gizli sırları ve ilkeleri olduğundan hareketle, geniş kitleler üzerinde egemenlik kurmak mümkün oldu. Bu hal, İslami tarikatlarda da aynıdır.

Pazartesi, Mayıs 14, 2012

Atatürk modeli ve T. Erdoğan modeli! / Arslan BULUT

 


''Bilindiği gibi, ABD Başkanı George W. Bush, ikiz kuleler vurulduğunda başlatılan mücadelenin adını Crusade, yani Haçlı Seferi olarak koymuştu. Farklı anlamları da vardır ama Afganistan ve Irak’ın Haçlı orduları tarafından işgal edilmesi, bu kelimenin ne anlamda kullanıldığını yeterince göstermektedir.
2004 yılında “Yeni Haçlı Seferi” nin adını Genişletilmiş Büyük Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesi diye ilan ederek eş başkanlığını da Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na verdiler. Dolayısıyla Türkiye, tarih boyunca direndiği Haçlı ordularının bir parçası haline geldi ve gücünü İslam ülkeleri aleyhine kullandırmaya başladı. 1 Mart tezkeresinin reddi, Haçlı ordularının içinde yer almamak kararıydı ama hükümet pratikte bu kararı hiçe saydı ve işgal kuvvetlerine Türkiye hava sahasını açtı. Son olarak Libya’ya düzenlenen Haçlı Seferi’ne Tayyip Erdoğan hükümeti tam destek verdi. Suriye’ye ise doğrudan Türkiye’nin saldırmasını istiyorlar. Tayyip Erdoğan da Suriye’ye yönelik saldırının liderliğini üstlenmiş durumdadır.''

Cuma, Nisan 27, 2012

Davutoğlu’nun küresel itirafı! / Arslan BULUT




''İslam dünyasında bundan sonra neler olabileceği konusunda Suriye Müftüsü Ahmed Bedreddin Hassun da bir tahminde bulundu. Hassun, “Suriye’nin düşmesi halinde bunu, başta Lübnan olmak üzere Irak ve Ürdün’ün ardından Suudi Arabistan takip edecek. Suriye’de yaşananlar, Arap ve İslam dünyasında güçlü bir devletin olmaması planının parçasıdır”  diye konuştu. 
Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu ise  “Türkiye olarak bundan sonra da Orta Doğu’da değişim dalgasını yöneteceğiz. Bu değişim dalgasının öncüsü olmaya devam edeceğiz. Barış düzeni kurulana kadar çalışacağız. Kim ne derse desin bu barış düzeninin öncüsü de sözcüsü de Türkiye olacaktır” dedi. 
Yani Türkiye BOP’un eş başkanı olarak ABD taşeronluğuna, daha doğrusu ABD’nin İslam dünyasında görevlendirdiği ‘Truva atı’ rolüne devam edecek... Barış düzeni için değil, savaş düzeni için...''

Salı, Nisan 24, 2012

Politik irade sıfır ise milli egemenlik kimin eline geçer? / Arslan BULUT




''Strateji uzmanı Nejat Eslen, o günlerde  “Nüfus, ekonomi, bilim ve teknoloji, askeri güç” gibi milli güç unsurlarını saydıktan sonra “Politik irade sıfır ise, diğer milli güç unsurları da sıfırla çarpılmış demektir” diyordu. Nitekim ekonomik güç yabancıların eline geçince, askeri güç istemese de onların egemenliğini korur duruma düşüyordu..
Bugün, küresel projelerin uygulayıcısı durumundaki siyasi iktidar sahipleri, Türkiye’deki Türk egemenliğini fiilen ortadan kaldırmıştır.
İslami mesajlarla iktidar olan AKP, ikiz yasalarla, kamu yönetim reformu girişimi ile sözde kalkınma ajansları ile ve alt kimlik-üst kimlik tartışmaları ile milli gücün dayanağı olan bütün stratejik kuruluşları ve şairin  “vermem ondan ben bir karış” dediği kutsal toprakları ve milli güç unsuru olan ekonomik kuruluşları yabancılara satarak, Türkiye’yi milli devlet olmaktan çıkarmak için her türlü yasal, psikolojik ve fiili alt yapıyı hazırlamış durumdadır.
İktidarın şimdiki uğraşı, Anayasa’nın değiştirilemez ilkelerini değiştirmek suretiyle Türk egemenliğini tarihe gömmektir. Üstelik bunu 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı’nda ilan etmekten dahi çekinmiyorlar.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, “Türkiye Cumhuriyeti, 1923’ten bu yana bu kadar büyük risk, tehdit ve sıkıntılarla karşı karşıya kalmadı” diyordu. Ancak Dolmabahçe’de Tayyip Erdoğan ile ne görüştüyse bütün bu tehditler yokmuş gibi davrandı. O görüşme, milli güçlerin tasfiyesinin yolunu açtı.''

Pazartesi, Nisan 16, 2012

Erdoğan bindiği dalı neden kesiyor? / Arslan BULUT




''Erdoğan, “Çocuklar arasında din ve etnik köken bakımından bir ayrıma gidilmesine asla müsaade edilmemelidir” derken, Cumhuriyetin temeli olan “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk Milleti denilir” anlayışını benimsemediğini açıklamış ve dolayısıyla kendisinin etnik ayırımcılık yaptığını itiraf etmiş oluyor. Bunun farkında bile değil.. İyi bir şey yaptığını düşünüyor. Gerçekte din siyaseti güdüyor ve Türk Milleti yerine milletin adını söylemeden “aziz millet” gibi uyduruk bir kavram kullanıyor. Çünkü “İslam milleti” deseydi “din devleti kurmak istiyor” diye partisi kapatılacaktı. Ayrıca din ayırımcılığı yapmış olacaktı. Bunu şimdilik yapmıyor ama “Türk Milleti” kavramını etnik köken olarak algıladığı için, hata üstüne hata yapıyor.
Kendisini defalarca uyardım. İsmail Hami Danişmend’in “Türklük Bilgisi” kitabını okumasını tavsiye ettim. Hiç bir değişiklik olmadı. Demek ki Tayyip Bey, Türklükten hazzetmiyor. Fakat buna rağmen Türklerden oy almayı biliyor!''

Cuma, Nisan 13, 2012

Operasyonun perde arkası... / Arslan BULUT


  


ABD, 1997 yılının haziran ayında, AKP iktidarın bugünkü açılım söylemi ile bire bir örtüşen bir Türkiye raporu hazırlatmıştı. Yine Graham Fuller ve Henri Barkey imzasını taşıyan raporda, “Bir değişim gerçekleştirmek için sivil politik liderler çok zayıf. Türkiye’de bu sorunu askeri olmayan yöntemle çözme cesaretini gösterecek lider yok” deniyor ve cesur bir lider bulunması gerektiği işleniyordu. 
Refah Partisi’nden sonra Fazilet Partisi’nin de kapatılacağı süreçte, 
Graham Fuller Türkiye’de artık Kemalizm’in modasının geçtiğini ileri sürüyor ve “Fazilet Partisi’ndeki gençlerin baskın çıkacağını ve Yenilikçi Hareket’in ılımlı İslâma liderlik yapacağını” söylüyordu! Fuller bu sözleri Abdullah Gül ile gizli bir görüşme yaptıktan sonra söylemişti. 
Nitekim aranan lideri buldular ve iktidara getirdiler. Yetmedi, Büyük Orta Doğu Projesi eş Başkanlığına tayin ettiler. Yetmedi, Erdoğan’ı Arap Baharı’nın öncüsü haline getirdiler. Yetmedi, Libya’ya NATO gücünü davet ettirdiler. Yetmedi, Kandil’e operasyon için Türkiye’nin Güneydoğusu’na NATO’yu davet ettirdiler. Yetmedi, Suriye sınırına NATO gücünü davet ettirdiler... 
Bu davetler yapılırken de Türk kamuoyunu, içerideki operasyonlarla oyaladılar. Direnç odaklarını, etkisizleştirdiler. 
28 Şubat Amerikancı bir darbeydi. Türkiye’nin ABD ile birlikte Irak’a girmesinin en hararetli savunucusu da Çevik Bir idi. Şimdiki iktidar da Amerikancı... Amerikancıların Amerikancılardan hesap sorması tamamen hedef saptırmadır. Türkiye’nin Suriye üzerinde sürdürdüğü Amerikancı operasyonu örtme ve gizleme işlevi görmektedir. Dizginler Amerika’nın elindedir.

Salı, Nisan 03, 2012

Haçlı’ya çalışırken mızrakların ucuna Kur’an dersi dikmek! / Arslan BULUT



''AKP iktidarı, Kur’an dersini göstererek Libya’da, Suriye’de, Irak ve İran konusunda hatta bütün İslam dünyasında Haçlı ordularına hizmet ettiğini örtmeye çalışıyor. Asıl hedef, Anayasa değişikliği için biraz daha güç toplamak... ABD, AB, PKK ve AKP’nin Anayasa’daki kuruluş maddelerini değiştirmek istemelerinin sebebi, Türk adını hukuken ortadan kaldırarak, Türk Milleti’nin hayat dayanağına tecavüz etmektir. Millet buna izin vermeyecektir.''

Pazar, Nisan 01, 2012

Müslüman avlamak için Müslüman kullanmak! / Arslan BULUT




''Bugün Irak’ta Şiilerin ve Sünnilerin birbirine kırdırılmasına, yakın gelecekte Türklerin birbirini kırdırılması ile devam etmek istiyorlar!
Bunu başaramasalar bile nüfusunun yarısı Türk olan İran’a bomba yağdıracaklar!
Sonuçta ne olacak? Türkiye de bölünürse, ABD ve İngiltere’nin ileri karakolu olan İsrail’i, Orta Doğu’da tehdit edebilecek hiçbir güç kalmayacak... Yani, “Büyük İsrail” için ortada hiçbir engel bırakılmayacak! Dün Afganistan, Irak, Libya, bugün Suriye, yarın İran ve hemen ardından Türkiye’ye operasyon yapılacak..
Bu sebeple, basında Suriye ve İran aleyhinde Türkiye’de kamuoyu oluşturmaya çalışanlar da Amerikan işbirlikçisidir. Kendilerine liberal, İslamcı veya ne derlerse desinler, yaptıkları iş, Türkiye’ye ve İslam dünyasına ihanettir...''

Cuma, Mart 30, 2012

Örgüt modeli: "Suyu ve Doğayı Savunma Birliği" / Arslan BULUT



''Türkiye her gün yeni bir tartışmayla meşgul edilirken,  “boşa akıyor” bahanesiyle akarsular da yerli, yabancı tekellere teslim ediliyor. Eski Tapu Kadastro Genel Müdür Yardımcısı Orhan Özkaya’nın tespitlerine göre “Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından satış tahtasına konan iki yüz elliden fazla akarsu kaynağı ilk etapta özelleştirmeye tabi tutularak halkın malı, kamu malı olmaktan çıkartıldı. Artık ülke kaynaklarının sata sata bitme aşamasına gelmesinden sonra, sıra elde kalan ve halkın hayat kaynağı olan sulara geldi. Kiralama yoluyla el değiştiren akarsular üzerine yapılacak HES’lerle ülkenin su kaynakları da pazarlamaya açılmış oldu. Kira yolu ile devredilecek HES sayısının 1700 olduğu açıklamaları yapılmaktaysa da sayı çok daha fazla; binlerle ifade ediliyor. Akarsularımız enerji santrali kurulması gerekçesiyle ve elektrik enerjisindeki dar boğaz öne sürülerek, yüzde 3’lük bir katkı uğruna elden çıkarılıyor.”

Perşembe, Mart 29, 2012

Sıra Türk askerini, Türkiye’nin aleyhine kullanmaya mı geldi? / Arslan BULUT




''2004 yılı başında Kamışlı bölgesinde bir isyan çıkmıştı. İsyan Kamışlı’da bir stadyumda başladı deniliyordu ama, Kürt nüfusun yoğun olduğu her yerde aynı anda bir kalkışma başlatılmıştı. İsyanın arkasında ABD ve İsrail vardı ama taşeronluğunu Barzani ve Hoşyer Zebari yapıyordu. 
Olaylar başlamadan iki gün önce Baas Partisi’nin kuruluşunu protesto gösterilerinde bir Amerikalı yakalanmış, sorgusunda ABD’nin Şam Büyükelçiliği üçüncü katibi olduğu anlaşılmıştı...
Üçüncü katip tutuklanmış, ama ABD Büyükelçisi devreye girince serbest  bırakılmıştı.
Bu olaydan sonra, Kamışlı’da, Rakka’da, Halep’te, Şam’ın El Muhacirun ve Rukneddin mahallelerinde aynı anda, aynı slogan ve afişlerle eylemler başlamıştı. Silahlı gruplar arasına Barzani’nin Kuzey Irak’tan gönderdiği kişiler vardı. Yani isyan girişiminin liderliğini Barzani’nin peşmergeleri yapıyordu!
Türkiye Dışişleri’nde ise artık  “ABD ne der”  zihniyeti hakimdi. Zaten İsrailli diplomatlar da  “karşılıklı bilgilendirme toplantıları”  çerçevesinde her gün Türk Dışişleri’ndeydi.

O zaman yaptığımız tespit şuydu: 
“ABD, Suriye’yi hedef alıyor, çünkü İsrail’i Kuzey Irak ile birleştirmek istiyor. Fakat Suriye’ye doğrudan kendisi yönelemiyor; Kürtleri kullanıyor. Çünkü Irak’taki başarısızlıktan sonra bir de Suriye darbesi yemek istemiyor. Bu yüzden insan hakları kuruluşlarını, Af Örgütü’nü, Birleşmiş Milletler’i harekete geçirerek, Suriye’de özerk Kürt bölgesi oluşturmak istiyor. Böylece ABD, Kuzey Irak’ı İsrail’e bağlamış olacak. Büyük İsrail’in yarısı böylelikle gerçekleşmiş olacak. Mesele budur. Suriye’deki olayları, uygun gördükleri zaman Türkiye’de de deneyecekler. Bu sebeple, Suriye desteklenmelidir. Türkiye, Suriye ve İran, bölgesel bir ittifak yaparak, Büyük İsrail oluşturma planlarına karşı durmalıdır.”  
İşte şimdi yeniden Kürtleri kullanmak istediler ama başaramadılar... Sıra Türk askerini, Türkiye’nin aleyhine kullanmaya mı geldi?''

Salı, Mart 27, 2012

Müslüman Kardeşler Haçlı ordusu emrinde! / Arslan BULUT

''Bütün bunlar nedir? İslam dünyasına mı hizmettir yoksa Haçlı dünyasına mı? 11 Eylül hadisesinden sonra ABD Başkanı George W. Bush, “Haçlı seferi başlatıyoruz” diyerek Afganistan ve Irak’ı işgal etmedi mi? Bu yeni Haçlı seferi, Müslüman Kardeşler Örgütü üzerinden Arap Baharı diye devam etmedi mi? AKP iktidarı da bu Haçlı Seferi’nin, İngiltere ve İsrail’den sonra en büyük destekçisi olmadı mı?
Bu durumda AKP iktidarı, tıpkı İngiliz ajanı Ryan’ın belirttiği gibi halkın karşısında baş örtüsü ve imam-hatip gibi yine Batıcıların çıkardığı yapay sorunlara karşı durarak, gerçek ideali din imiş gibi davranırken gerçekte Haçlı ordusu koalisyonuna hizmet etmedi mi?
Ve bugün demokratik özerklik, yerel yönetimlere otonomi diye ortaya çıkan Türkiye’yi parçalama taleplerini, AKP kurulmadan önce, CFR gizli bir mektupla Tayyip Erdoğan’a bildirmedi mi? Oslo’daki PKK-MİT görüşmesinde demokratik özerklik konusunda mutabakata varılmadı mı?
Yeni Anayasa talebi de Haçlı Seferi’nin bir boyutu değil mi?"

Pazartesi, Mart 26, 2012

Yeni Haçlı seferinde vazifeli iktidar! / Arslan BULUT



''Bugün dünyadaki büyük savaş, Türk ve İslâm Dünyası’nın elindeki enerji kaynakları üzerinde sürmektedir. AKP, ABD’nin Büyük Ortadoğu projesinin eş başkanlığını kabul ederek Türk-İslâm dünyasında bir Truva atı rolünü üslenmiştir. Büyük Ortadoğu projesi İngiltere’nin 100 yıl önce geliştirdiği, MOSSAD’ın güncellediği ve Bernard Lewis’in yeni bir şekil verdiği ” Büyük İsrail Projesi “nin kamuflajıdır.
Aslında bugünkü süreç Rand Corporation raporlarında ayrıntılı olarak yer almış, Türk basınında ilk defa İbrahim Karagül tarafından gündeme getirilmiştir. 2003 ve 2004 tarihli Rand Corporation raporlarında  medeniyetler çatışmasından sonra ” medeniyet içi çatışma “ inceleniyor ve ” İslam kendi içinde çatışacak “ öngörüsünde bulunuluyordu! Buna planlama da diyebiliriz! Türkiye’deki iktidar ise, Suriye örneğinde açıkça görüldüğü gibi  ABD’nin Truva atı olarak Şii-Sünni çatışmasına ön ayak oluyor.
Bir çeşit Haçlı seferi değil mi bu? Bu defa Haçlıların İslam dünyasında işbirlikçileri var... Vazifelendirilmiş devlet adamları da...''

Pazar, Mart 25, 2012

Şoklayarak Köleleştirmek / Zahide UÇAR

 
"Bu ülke batının emperyalizminden, doğunun da vicdan sömürüsünden kurtulursa ancak o zaman aydınlık günlere kavuşur." (Mustafa Kemâl ATATÜRK)

Ülkemiz ilk safhada sahte Atatürkçü; batının ajanı masonik siyasetçi ve aydın tarafından Batı Emperyalizmine (kültürel ve ekonomik sömürü) peşkeş çekildi.

Muhafazakar görünümlü iktidar ve aydınlar tarafından ise “hem vicdan, hem kültürel, hem ekonomik sömürüye” maruz bırakıldı.

AKP ile başlayan süreçte vicdan sömürüsü(mağdur edebiyatı) üzerinden maddi ve manevi bütün değerlerin sömürüsü yapıldı.

AKP din söylemiyle gelen bir parti. Din hiçbir dönem bu dönemde olduğu gibi; hırsızlık, zimmet, yalan, talan ve yolsuzlukla bir arada anılmadı. Dolayısı ile en büyük ahlâki çöküş de bu süreçte yaşanıyor.

Türk Halkı hala şokta, ayılmak için bir tokat bekliyor.

Oysa;

“Kaplumbağa ancak kafasını çıkarıp risk aldığında ilerleyebiliyor. (James B. Conont)”