Anasayfa

Cuma, Mart 30, 2012

Örgüt modeli: "Suyu ve Doğayı Savunma Birliği" / Arslan BULUT



''Türkiye her gün yeni bir tartışmayla meşgul edilirken,  “boşa akıyor” bahanesiyle akarsular da yerli, yabancı tekellere teslim ediliyor. Eski Tapu Kadastro Genel Müdür Yardımcısı Orhan Özkaya’nın tespitlerine göre “Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından satış tahtasına konan iki yüz elliden fazla akarsu kaynağı ilk etapta özelleştirmeye tabi tutularak halkın malı, kamu malı olmaktan çıkartıldı. Artık ülke kaynaklarının sata sata bitme aşamasına gelmesinden sonra, sıra elde kalan ve halkın hayat kaynağı olan sulara geldi. Kiralama yoluyla el değiştiren akarsular üzerine yapılacak HES’lerle ülkenin su kaynakları da pazarlamaya açılmış oldu. Kira yolu ile devredilecek HES sayısının 1700 olduğu açıklamaları yapılmaktaysa da sayı çok daha fazla; binlerle ifade ediliyor. Akarsularımız enerji santrali kurulması gerekçesiyle ve elektrik enerjisindeki dar boğaz öne sürülerek, yüzde 3’lük bir katkı uğruna elden çıkarılıyor.”

Perşembe, Mart 29, 2012

Sıra Türk askerini, Türkiye’nin aleyhine kullanmaya mı geldi? / Arslan BULUT




''2004 yılı başında Kamışlı bölgesinde bir isyan çıkmıştı. İsyan Kamışlı’da bir stadyumda başladı deniliyordu ama, Kürt nüfusun yoğun olduğu her yerde aynı anda bir kalkışma başlatılmıştı. İsyanın arkasında ABD ve İsrail vardı ama taşeronluğunu Barzani ve Hoşyer Zebari yapıyordu. 
Olaylar başlamadan iki gün önce Baas Partisi’nin kuruluşunu protesto gösterilerinde bir Amerikalı yakalanmış, sorgusunda ABD’nin Şam Büyükelçiliği üçüncü katibi olduğu anlaşılmıştı...
Üçüncü katip tutuklanmış, ama ABD Büyükelçisi devreye girince serbest  bırakılmıştı.
Bu olaydan sonra, Kamışlı’da, Rakka’da, Halep’te, Şam’ın El Muhacirun ve Rukneddin mahallelerinde aynı anda, aynı slogan ve afişlerle eylemler başlamıştı. Silahlı gruplar arasına Barzani’nin Kuzey Irak’tan gönderdiği kişiler vardı. Yani isyan girişiminin liderliğini Barzani’nin peşmergeleri yapıyordu!
Türkiye Dışişleri’nde ise artık  “ABD ne der”  zihniyeti hakimdi. Zaten İsrailli diplomatlar da  “karşılıklı bilgilendirme toplantıları”  çerçevesinde her gün Türk Dışişleri’ndeydi.

O zaman yaptığımız tespit şuydu: 
“ABD, Suriye’yi hedef alıyor, çünkü İsrail’i Kuzey Irak ile birleştirmek istiyor. Fakat Suriye’ye doğrudan kendisi yönelemiyor; Kürtleri kullanıyor. Çünkü Irak’taki başarısızlıktan sonra bir de Suriye darbesi yemek istemiyor. Bu yüzden insan hakları kuruluşlarını, Af Örgütü’nü, Birleşmiş Milletler’i harekete geçirerek, Suriye’de özerk Kürt bölgesi oluşturmak istiyor. Böylece ABD, Kuzey Irak’ı İsrail’e bağlamış olacak. Büyük İsrail’in yarısı böylelikle gerçekleşmiş olacak. Mesele budur. Suriye’deki olayları, uygun gördükleri zaman Türkiye’de de deneyecekler. Bu sebeple, Suriye desteklenmelidir. Türkiye, Suriye ve İran, bölgesel bir ittifak yaparak, Büyük İsrail oluşturma planlarına karşı durmalıdır.”  
İşte şimdi yeniden Kürtleri kullanmak istediler ama başaramadılar... Sıra Türk askerini, Türkiye’nin aleyhine kullanmaya mı geldi?''

Salı, Mart 27, 2012

Müslüman Kardeşler Haçlı ordusu emrinde! / Arslan BULUT

''Bütün bunlar nedir? İslam dünyasına mı hizmettir yoksa Haçlı dünyasına mı? 11 Eylül hadisesinden sonra ABD Başkanı George W. Bush, “Haçlı seferi başlatıyoruz” diyerek Afganistan ve Irak’ı işgal etmedi mi? Bu yeni Haçlı seferi, Müslüman Kardeşler Örgütü üzerinden Arap Baharı diye devam etmedi mi? AKP iktidarı da bu Haçlı Seferi’nin, İngiltere ve İsrail’den sonra en büyük destekçisi olmadı mı?
Bu durumda AKP iktidarı, tıpkı İngiliz ajanı Ryan’ın belirttiği gibi halkın karşısında baş örtüsü ve imam-hatip gibi yine Batıcıların çıkardığı yapay sorunlara karşı durarak, gerçek ideali din imiş gibi davranırken gerçekte Haçlı ordusu koalisyonuna hizmet etmedi mi?
Ve bugün demokratik özerklik, yerel yönetimlere otonomi diye ortaya çıkan Türkiye’yi parçalama taleplerini, AKP kurulmadan önce, CFR gizli bir mektupla Tayyip Erdoğan’a bildirmedi mi? Oslo’daki PKK-MİT görüşmesinde demokratik özerklik konusunda mutabakata varılmadı mı?
Yeni Anayasa talebi de Haçlı Seferi’nin bir boyutu değil mi?"

Pazartesi, Mart 26, 2012

Yeni Haçlı seferinde vazifeli iktidar! / Arslan BULUT



''Bugün dünyadaki büyük savaş, Türk ve İslâm Dünyası’nın elindeki enerji kaynakları üzerinde sürmektedir. AKP, ABD’nin Büyük Ortadoğu projesinin eş başkanlığını kabul ederek Türk-İslâm dünyasında bir Truva atı rolünü üslenmiştir. Büyük Ortadoğu projesi İngiltere’nin 100 yıl önce geliştirdiği, MOSSAD’ın güncellediği ve Bernard Lewis’in yeni bir şekil verdiği ” Büyük İsrail Projesi “nin kamuflajıdır.
Aslında bugünkü süreç Rand Corporation raporlarında ayrıntılı olarak yer almış, Türk basınında ilk defa İbrahim Karagül tarafından gündeme getirilmiştir. 2003 ve 2004 tarihli Rand Corporation raporlarında  medeniyetler çatışmasından sonra ” medeniyet içi çatışma “ inceleniyor ve ” İslam kendi içinde çatışacak “ öngörüsünde bulunuluyordu! Buna planlama da diyebiliriz! Türkiye’deki iktidar ise, Suriye örneğinde açıkça görüldüğü gibi  ABD’nin Truva atı olarak Şii-Sünni çatışmasına ön ayak oluyor.
Bir çeşit Haçlı seferi değil mi bu? Bu defa Haçlıların İslam dünyasında işbirlikçileri var... Vazifelendirilmiş devlet adamları da...''

Pazar, Mart 25, 2012

Şoklayarak Köleleştirmek / Zahide UÇAR

 
"Bu ülke batının emperyalizminden, doğunun da vicdan sömürüsünden kurtulursa ancak o zaman aydınlık günlere kavuşur." (Mustafa Kemâl ATATÜRK)

Ülkemiz ilk safhada sahte Atatürkçü; batının ajanı masonik siyasetçi ve aydın tarafından Batı Emperyalizmine (kültürel ve ekonomik sömürü) peşkeş çekildi.

Muhafazakar görünümlü iktidar ve aydınlar tarafından ise “hem vicdan, hem kültürel, hem ekonomik sömürüye” maruz bırakıldı.

AKP ile başlayan süreçte vicdan sömürüsü(mağdur edebiyatı) üzerinden maddi ve manevi bütün değerlerin sömürüsü yapıldı.

AKP din söylemiyle gelen bir parti. Din hiçbir dönem bu dönemde olduğu gibi; hırsızlık, zimmet, yalan, talan ve yolsuzlukla bir arada anılmadı. Dolayısı ile en büyük ahlâki çöküş de bu süreçte yaşanıyor.

Türk Halkı hala şokta, ayılmak için bir tokat bekliyor.

Oysa;

“Kaplumbağa ancak kafasını çıkarıp risk aldığında ilerleyebiliyor. (James B. Conont)”