Anasayfa

Pazartesi, Temmuz 18, 2011

Yamyamlar Toplantısı / Zahide UÇAR


Zahide Uçar
Yamyamlar Toplantısı

 "Her türlü sahtekarlığın, soygunun, gaspın adı demokratikleşme oldu… Demokratikleşme, demokratikleşme, demokratikleşme… Daha çok para, daha çok kan, daha çok zulüm… 

Yağan bombaların, ülkelerin öz kaynaklarına el koymanın adı demokratikleşme oldu. Bölüp parçalamanın adı demokratikleşme oldu. "



Maşallah, AKP katliamlara, cinayetlere yataklık etmeye doymuyor.

Hırsızlar, gaspçılar, katiller toplandı. Mazlum Türk Halkını temsil eden(!) Dışişleri Bakanı bu yamyamları Türkiye’de toplayarak ev sahipliği yaptı. Kaddafi’nin ipi Türkiye’de çekildi. İzmir Nato üssü yapılarak Libyalı Müslümanların bombalanıp katledilmesine ev sahipliği yaptı. Tıpkı Irak halkının rahatça bombalanması için bütün havaalanlarımızın açıldığı gibi.
Maşallah, AKP katliamlara, cinayetlere yataklık etmeye doymuyor.
Müslüman Dışişleri Bakanı(!) değil mi? Eren Erdem bunları ne güzel anlatıyor. “Din elbisesini tersten giyenler”.
Toplantıda Suriye’ye baskının artırılması kararı alındı. Libya’ya saldırı ramazan ayında da devam edecek. Müslümanlar Ramazan ayında Müslüman bir ülke olan Türkiye’den kalkan katil uçakların katil pilotları ile vurulacak. Haçlı ittifakçısı bu AKP’mi Müslüman? Utanın be, bu kadar mı kaybettiniz insanlığınızı.
Recep Bey “biz eşref-i mahluk ile dolaşırız” diyordu Bahçeliye(!).. Eşref-i mahluk dediği iki ayaklılar; katiller, kan emici vampirler, zalimler olsa gerek. Onlar da olsa olsa şeytanın eşref-i mahlukudur. Bunların Kuran’da ki tanımı ise, “aşağıların aşağısıdır.”
Müslüman ülkelerle yakınlaştık diye övünenlere, “Recep Bey İslam ülkelerine sokulan Truva Atıdır” dediğimde hakaretler işitmiştim(!).. Şimdi hepsine selam(!) yolluyorum.

Bu yamyamlar tarih boyunca mazlum ülkelere kan kusturdu. Afrika’da, Hindistan’da, Afganistan’da, Vietnam’da… Afrika’dan insan avlayarak çiftliklerinde köle yaptılar. Koskoca bir Kızılderili ırkını yok ettiler. Avustralya’da yerli halk Aborjinler katliama uğradı. Avustralya’da olduğumda Avustralya Valisi yaptıkları katliamları kabul ediyor ama “özür dilemeyi” reddediyordu.
Japonya’ya insanlık suçu olan atom bombasını attılar. İnsanlarla birlikte bütün doğayı katlettiler.
Dünyadaki bütün gözyaşlarında, açlıkta, kanda bu yamyam katil devletlerin eli vardır.
Beyaz adam nerede ise orada kan ve gözyaşı vardır. Çünkü onlar kendi öz kaynakları ile yetinmiyor. Para verip satın almayı da düşünmüyor. İlla o öz kaynaklara el koyacaklar. Kendileri şişmanlıktan ölürken, öz kaynaklarına el koyduğu ülke insanları açlıktan ölecek.

Türkiye bağımsız bir ülke olsaydı ve öz kaynaklarını kullanabilseydi inanın ayağınızda altından ayakkabı olurdu.
Bombalayamadıkları ülkelere satın aldıkları siyasetçi, bürokrat, asker ile giriyorlar. Borsa soytarılığı ile ülkelerin cebine giriyorlar.

Her türlü sahtekarlığın, soygunun, gaspın adı demokratikleşme oldu… Demokratikleşme, demokratikleşme, demokratikleşme… Daha çok para, daha çok kan, daha çok zulüm…
Yağan bombaların, ülkelerin öz kaynaklarına el koymanın adı demokratikleşme oldu. Bölüp parçalamanın adı demokratikleşme oldu.
Ne garip değil mi? Aynı dili, dini paylaşanlar parçalanırken, dili-dini farklı iki millet Kıbrıs’ta birleştirilmeye çalışılıyor ama kimse “bunun anlamı ne” diye sorgulamıyor. Sanki ruhları emperyalizme esir edilmiş.

AKP ne demişti? Herkes unuttu ama ben hatırlatayım: “Kıbrıs AB için ön şart değil” demişti. Şimdi ki durum ne? Kıbrıs sorununun AB için ön şart olduğu ortaya çıktı. Ben boşuna bu hükümet için “Pinokyo İktidarı” demedim. Gözümüze baka baka yalan söylüyorlar. Sanki karşımızda iki ayaklı yalan makineleri var.
http://www.internetajans.com/default.asp?t=wa&wid=18&aid=1204


AB-D ile bir olup tek Kıbrıs Devleti çıkarmaya uğraşanlar, Türkiye’yi bölmek için uğraşıyor. AKP de bu projede gönüllü, iştah ile rol alıyor.
AKP ABD’nin emri ile koruma kalkanını Türkiye’nin bağrına saplıyor. Türkiye’ye attığı binlerce kazığın en ağırı bu… Erdoğan o kahrolasıca koltukta ABD destekli oturmasının ve krallarla anılacak zenginliğe erişmesinin bedelini Türkiye’nin maddi ve manevi bütün değerlerini bol keseden harcayarak ödüyor.
Erdoğan ABD’nin Elinde Rehindir
Erdoğan Amerika derin güçlerinin elinde rehindir. Bu durumu anlamamakta inat edenler ise ya kördür, ya da AKP’den çıkarı vardır.
BM kararına göre her ülkenin savunma hakkı vardır. Bir ülkeye başka bir ülkeden tehdit geldiği zaman o ülke kendi ülkesini savunma hakkına sahiptir.
Savunabildik mi peki? Ne gezeeer…

Millet sınır ötesi harekat diye bastırınca AKP zoraki meclisten sınır ötesi harekat için yetki çıkardı. Sonra ne mi yaptı? “Ben bir gidip ABD’ye sorayım” dedi. Celladından medet ummak hangi akıl ile izah edilir?

Bu ülkede siyasiler hep ABD destekli gelmiştir ama RECEP Bey gibi paçasına kadar ABD’ye kaptıranı hiç olmadı. Erdoğan’a gelene kadar sınır ötesi harekat hep yapıldı.
Daha sonraki kayıplarımızda iç dinamiklerce gene sınır ötesi harekata zorlanan Erdoğan “İçeride ki teröristler bitirildi mi de sınır ötesi harekat isteniyor” diye garabet, aciz, utanç verici bir savunma yapmıştı. Kişisel öfkesi için intikam alırken polis, istihbarat ve yargıyı kullanan Erdoğan, iş beceriksizliğine geldi mi utanmadan suçluyu başka yerde arıyor. İşine geldi mi iktidar, işine gelmezse muhalefete yatıyor.

Sanki asker, polis, MİT kendine bağlı değil.

Eğer bunların yaptığı rezillikleri başka bir hükümet yapsaydı inanın bunlar tefe koyar, “din elden gidiyor” diye kazan kaldırırlardı. Cuma eylemleri her yerde yapılırdı. Şimdi tek bir Cuma eylemi var mı? Nerde o ABD emperyalizmine hayır diyen Cuma eylemcileri. Demek ki ABD ile siz nikah kıyınca emperyalist emeller ortadan kalkıyor(!)..
Herkesin ne kadar samimi olduğu iyot gibi ortaya çıkmıştır. AKP bütün kötülüklerinin yanında halka da bir ayna olmuştur. Mihenk taşı olmuştur. Kimin sahte, kimin gerçek olduğu ortaya çıkmıştır. Bizde cilası dökülen çok oldu. Cila dökülünce altından “Madein USA” çıktı.
Kurtuluş savaşı dönemine ne çok benziyor. Sait Mollalara, Şeyh Saitlere, Molla Mustafalara… Onların alnında da Madein İngiliz damgası vardı.

Erdoğan ABD elinde rehindir. Türk Devleti çıkarına yapabileceği hiçbir şey yoktur. Bu durumu görmemezliğe gelen bütün kurumlar ve halk suçludur.
İslam ülkelerine yamyam devletler tarafından Truva atı olarak sokulmuştur. Dün elinden ödül aldığı, Türk iş adamlarına iş aldığı Kaddafi’yi bugün emperyalist devletlerle bir olup bertaraf etme görevini yürütüyor. Zamanında Kaddafi’nin çadırında Kaddafi tarafından hakaret edildikleri halde o çadırda sus-pus oturan bunların ekibi değil miydi?
Bunların utanması yok ki.. Ar damarları çatlamış.
ABD Türkiye Konsolosu ne dedi? “Bizim üste ihtiyacımız yok. Türkiye var.” Dedi. Yani "bütün Türkiye üs"süm diyor. Meclisi, orduyu, polisi ve Türk Halkını yok sayıyor. Ya da bana itaat etmek zorunda diyor.

Bu ifşaat bile Erdoğan’ın durumunu çok net anlatıyor. Biraz onuru olan bu hakareti anlar ve tepki verir. Bu utanç da AKP ve %50’ye yeter de artar bile.
Adam pervasızca “bütün Türkiye benim üstüm” diyor. Karşıdan cevap yok. Çünkü cevap verecek MECAL kalmamış. Deliğe süpürülme korkusu bütün değerleri sıfırlamış. Bu bile Erdoğan’ın ABD’nin rehini olduğunun delilidir.

İşte Erdoğan’ın sürekli çıldırmasının nedeni budur. Bir tarafta zaafları yüzünden rehine kaldığı ABD derin güçleri, bir yanda Türkiye dinamikleri… Her sıkıştığında çıldırıyor ve yargıyı kullanarak bir bomba patlatıyor. Millet o toz duman arasında debelenirken o rahat bir nefes alıyor.
Bu gidişle bütün ülke hapishane olacak. Çünkü arkaları o kadar açık ki, daha çoook bombaya ihtiyaçları var. Yargının ve F tipi polislerin işi ne(!)? “Cambaza bak” oyununda çok ustalaştılar.
Kabul etmek lazım ki yanında iyi toplum mühendisleri var. Her melaneti kendi çıkarlarına dönüştürebiliyorlar.

AKP Döneminde İslam Ve Muhammed-i Ahlaka Savaş açılmıştır
Peygamberimiz “ben güzel ahlakı tamamlamak üzere geldim” buyurmuştur.

Bir gün kendisine Müslüman yalan söyler mi diye soran birine üç defa “asla asla asla“ diye cevap vermiştir. Erdoğan sürekli yalan söyleyerek Muhammedi Ahlaka savaş açmıştır.
Peygamberimiz devlet malı yiyenleri lanetlemiştir.
AKP hükümeti milletin parasını hukukun ardından dolanarak seçim propagandasında kullanmış, devlet uçağını aile uçağı gibi özel işinde kullanmış, oğlunun düğününde binlerce polis görev yapmıştır ve o polislerin ücreti bu milletçe ödenmektedir.

Abdullah Gül ve Erdoğan kendilerine gelen hediyeleri devlet kayıtlarına geçmemiştir. Akıbeti de belli değildir. Suudi Kralı’nın oteline ayağına gittiklerinde sandıklarla gelen hediyeler açıklanmadığı gibi akıbeti de belli değildir.
Başbakan, Cumhurbaşkanı ve bakanlar gelen hediyeyi kendine alamaz. Ülke adına kayıt eder. Peygamberimiz hediye alan idarecileri de lanetlemiştir. Çünkü kendisi devlet adına görev yapmasa o hediye gelmeyecektir.

İlk defa VİP cami fikrini ortaya atan da avanedir. Oysa Peygamberimiz Mekke Zenginlerinin ayrı cami isteklerine önce evet demiş. Sonra bir ayet gelmiş ve camilerde ayrılık olamayacağı ve Müslümanların birliğini zedeleyeceği için yıkılması istenmiştir. İnşaatına başlanan cami yıkılmıştır. Yani AKP bu emre de savaş açmıştır.
Zahit Akman, fakir fukara için verilen paraları kendi zimmetine geçirmekle suçlanıyor. Başbakan bu adamı da görevi bitene kadar görevinin başında tuttu. Yüz kızartıcı adi bir suçtan suçlanan birini aklanmadan görev başında tutabilen başbakan halka da örnek olmuş, dolayısı ile Muhammedi ahlaka savaş açmıştır.

İntihalden ceza alan bir zatı ÖSYM gibi bir kurumun başına getirerek İNTİHAL(başkalarının emeğini çalmak) meşrulaştırılmıştır. Devletin en tepesinde oturanlarca emek hırsızlığı ödüllendirilmiştir. Böylece dinimizde yasak edilen hırsızlık meşrulaştırılarak Allah ve Kuran’ın emirlerine savaş açılmıştır.
İhaleler yandaş zengin etmenin en güzel yolu olmuştur. Kendi Belediye başkanları hakkında ki yolsuzluk iddialarına soruşturma izni vermeyerek aklanma veya mahkum olmalarına da izin vermemiş, yolsuzlukları adeta kutsamıştır.
Muhalifleri ise hemen görevden aldırmış, zalim bir idareci olarak Hz. Muhammet’in yolunu değil, Firavun’un yolunu takip etmiştir.
Peygamberimiz ve Kuran “adaletle hükmetme” konusunda birçok yerde bahseder ve zalim idareciler hakkında çok ağır cezalar olacağını anlatır.
Ali Dibo olarak suçlanan Sadullah Ergin Adalet Bakanı yapılarak Ali Dibo olmak meşrulaştırılmıştır.
Erdoğan adaleti ve devlet gücünü kendi çıkarlarına kullanarak Kuran Ahlakına savaş açmıştır. Kızdığı insanları sürekli hedef göstermiş, Engin Alan’ı işaret ederek “şimdi Silivri’de” diyerek devlet gücünü ve adaleti kendi kin duyduğu insanlar için nasıl kullandığını ifşa etmiştir. Din alimleri; ” her kim ki kinnidir, bilin ki o cinnidir” der. Bu durumda şeytanın çocukları ile iş birliği içinde olması yadırganmamalıdır. Çünkü şeytan bilinenin aksine bir melek değil cindir.
Kapı dinlemek, insanların ayıbını açık etmek büyük günahlar arasında olduğu halde Erdoğan’ın özel örgütü herkesi dinledi, bir ayıbı varsa not tuttu. Bu gayrı resmi veriler şantaj olarak kullanıldı. Bu durumda da peygamberimizin “insanların ayıplarını araştırmayın, fitne çıkarmayın” dediği ve büyük günahlar arasında saydığı dinlemeleri gene devlet imkanlarını kullanarak yapmış, Allah’ın emrine ve Peygamberimizin buyruğuna karşı çıkarak hem Muhammedi ahlaka savaş açmış, hem de Kuran ahlakına savaş açmıştır.

Erdoğan sadece Müslüman ülkeler için bir Truva atı değil, aynı zamanda ülkemiz Müslümanları içine de sokulmuş bir Truva atıdır. Çünkü ülkeyi yönetenler halka örnek olur, tepedeki bozulma halka sirayet eder ve halk da ahlaken çöker. İşte bugün olan budur.

AKP’li bakan ve vekillerden hiç bahsetmiyorum. Ülkede tek otorite Erdoğan’dır. Vekil ve bakanlar da makam-mevki uğruna Erdoğan elinde gönüllü rehindir.
Bir BOP eşbaşkanı olan ve ABD derin devleti elinde hırsları nedeni ile rehin olan Erdoğan Güneydoğu sorununu ülkemiz çıkarları doğrultusunda çözemez.

ABD derin devleti ne derse onu yapmak zorundadır. WikiLeaks Belgeleri de bunun açık delilidir. Zaaf ve hırsları yüzünden açığa düşmüş olan Erdoğan’a “söyleriz haa…” mesajı yollanmıştır.
Erdoğan Hükümeti mazlumu zalime satmıştır. Ev sahipliğini yaptığı yamyam, şeytani güçlere, katillere, zalimlere mazlumu satmıştır.
Böylece Kuran’ın “sevdiklerinizle beraber haşr olacaksınız” uyarısını önemsememiş, zalimlerle beraber haşr olmayı kabul etmiştir.

Kapitalizm İslami ahlaka taban tabana zıttır. Erdoğan kapitalist sistemin en gönüllü savunucusu ve uygulayıcısıdır.
Kuran ve Muhammedi ahlaka savaş açan bu taifeyi destekleyen herkes de Muhammedi ahlaka açılan bu savaşa ve günaha ortaktır.
Kuran’ı gerçek manası ile öğrenmek ve Kuran’a savaş açan bu kapitalistlere karşı durmak her inanan Müslüman’ın görevidir. 








Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder