Anasayfa

Pazartesi, Temmuz 11, 2011

CHP Neye İknâ Oldu, Anlayan Var mı? / Fatma Sibel YÜKSEK

  Fatma Sibel YÜKSEK Yazdı: CHP Neye İknâ Oldu, Anlayan Var mı? 

"AKP "Ben yargıya müdahale edemem" dedikçe, bu yaklaşım teoride doğru oldukça ve sizin gibi beceriksizler tarafından pratikte tersi kanıtlanamadıkça (üstelik ortalık bilgi ve belge kaynıyorken, davalar hukuken defalarca çökertilmişken) istikametin Tayyip Erdoğan'ın söylediği yere, yani "tükürdüğünü yalamaya " varacağı belli değil miydi? "



AKP "Ben yargıya müdahale edemem" dedikçe, bu yaklaşım teoride doğru oldukça ve sizin gibi beceriksizler tarafından pratikte tersi kanıtlanamadıkça (üstelik ortalık bilgi ve belge kaynıyorken, davalar hukuken defalarca çökertilmişken) istikametin Tayyip Erdoğan'ın söylediği yere, yani "tükürdüğünü yalamaya " varacağı belli değil miydi?

Aslında neden bir çıkmaz sokak olduğu baştan belli olan "yemin etmeme" kararı almışlardı onu da anlayamamıştık...
"Yemin Krizinin Gölegesinde Otonom Parlamento" başlıklı yazıda CHP'nin bu kararını eleştirmiştik. (Yemin etmeme kararını CHP'ye "Ergenekon"un empoze ettiğini savunan Dede Korkut'lar bu durumdan bizi nereye koydular hâlâ biliyor değiliz; "Ergenekon'un yaramaz çocuğu "muyuz yoksa?)
Yemin etmeme kararını anlayamadığımız gibi şimdi de bu kararlarından neden ricat ettiklerini anlamakta güçlük çekmekyeyiz..
CHP neden milletvekili yemini etmeme kararı almıştı?
Yemin AKP'ye mi ediliyordu ki?
Bizim bildiğimiz, Meclis'in açılışında yapılan milletvekili yemininin anlamı, "vekilin" kendisine temsil yetkisi vermiş olan "milletine" kendisine duyduğu güvenden dolayı teşekkür etmesi ve onun belirlediği ilkelere bağlı kalacağını resmi olarak bildirmesidir.
Hukuksuz ve uzun tutukluluklar da dahil olmak üzere AKP'nin bütün antidemokratik uygulamalarının millet ile vekili arasındaki bu "akitleşme" ile alakası neydi ki yemin etmemek gibi bir karara varılmıştı?
"Milletin iradesi ile seçilen arkadaşlarımızı AKP tahliye ettirmiyor" diyorsanız bunda haklısınız ama "Biz yargının işine karışmayız" diyerek önünüze hiç de uygulamadıkları o kuvvetler ayrılığı ilkesini koyduklarında ne yapacaktınız?
Nitekim koydular ve hiçbir şey yapamadınız!
2010 YAŞ'ında Genelkurmay'ı tutuklama tehdidiyle kımıldayamaz hale getirdiklerinde bu tehdidi Milllet'in gözüne sokabildiniz mi?
Ortada dönen büyük küresel oyunun bir satırını çözümleyip ifşa edebildiniz mi? Ordu'nun tamamen yalanlar veiftiralar üzerine kurulu tutuklamalarla nasıl etkisiz hale getirildiğini sanık yakınları kadar olsun belgeleyebildiniz mi?
Bırakın böyle bir fikri takibi, sizin yemin parodisinde son sahneleri oynadığınız saatlerde Balyoz davası görülüyordu ve orada sanık avukatları Mahkeme heyetine çok önemli bir belge sundular."Amirallere suikast" davasında yargılanan teğmenlerden Sinan Efe Noyan'ın avukatı, ev aramaları sırasında polis kamerası kayıtlarını mahkeme salonunda izletti. Polislerden birisi "Buzdolabının arkasında poşet mi var?" diyen arkadaşına, "Şşşşt!, çaktırma..." diyordu.
Yani, içinde silah ve mermi bulunan o poşet buzdolabının arkasına önceden bırakılmış ve bu poşet teğmenlerin tutuklanma sebebi olmuştu!
Sizin bu kadar önemli bir gelişmeden bile haberiniz olmadı. Muhtemelen gazete de okumadınız ve vekillerinizin tutuklululuk halinin haksız yere sürdürüldüğünü savunan sizler, bu kadar önemli bir belgeyi elinize alıp kıyameti koparmadınız...
Sonra, yemin etmeyerek nereye gidileceğini sanıyordunuz ki?
Sırf hakimler siyasi talimatla hareket ediyormuş gibi olmasın diye, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal'ın böyle bir eylemeden sonra bırakılacakları varsa bile bırakılmayacaklarını düşünemediniz mi?
AKP "Ben yargıya müdahale edemem" dedikçe, bu yaklaşım teoride doğru oldukça ve sizin gibi beceriksizler tarafından pratikte tersi kanıtlanamadıkça (üstelik ortalık bilgi ve belge kaynıyorken, davalar hukuken defalarca çökertilmişken) istikametin Tayyip Erdoğan'ın söylediği yere, yani "tükürdüğünü yalamaya " varacağı belli değil miydi?
Bu ve yazıyı uzatacağından dolayı sayamayacağımız yüzlerce mantıksızlığın cevabını henüz alamamıştı ki bu kez da "Flaş! Yemin krizi çözüldü!" diye bir haber geldi...
Anladığımız kadarıyla partinizin yetkilileri, AKP yetkilileri ile bir araya gelmiş. Burada bir ortak mutabakat metni hazırlanmasına ve bunun karşılığında CHP'nin yemin etmeme kararından vazgeçmesine karar verilmiş..
"Belki mutabakat metninde AKP büyük tavizler vermiştir, belki de Balbay'la Haberal'ı salıvermeyi kabul etmişlerdir..İyisi mi metnin açıklanmasını bekleyelim, belki CHP'nin nasıl iknâ olduğunu anlarız" dedik ve meşhur "mutabakat metninin" içeriğini beklemeye başladık.
Akşam üzeri metin açıklandı veya basına sızdı, bunun fazla önemi yok netice itibarıyla metin gazetelerin internet portallarına ve haber sitelerine düştü.
Düştü ki ne görelim!
"Sonuna kadar gideceğiz, AKP'ye diz çöktüreceğiz" diyen Kemal Kılıçdaroğlu'nun onayladığı metinde şöyle bir cümle var:
"Tüm siyasi partilerin ve milletvekillerinin, milletimizin kendilerine verdiği bu onurlu görevi yerine getirmeleri için TBMM’de olmaları gerektiğine inanıyoruz. 12 Haziran seçimleri sonrasında bazı milletvekillerinin yemin etmeyerek, yasama faaliyetlerine katılmamaları eksikliktir..."
"Milletvekilinin Meclis'te olması gerektiğine inanıyorsan, neden böyle bir eyleme kalkıştın" diye sormazlar mı insana?
Paragrafın ikinci cümlesi daha da ilginç; "12 Haziran seçimleri sonrasında bazı milletvekillerinin yemin etmeyerek, yasama faaliyetlerine katılmamaları eksiklik"mişmiş!
İyi de "bazı milletvekilleri" de nereden çıktı? Yemin etmeme kararı CHP'nin parti olarak resmi kararı değil mi? Başını da Genel Başkan Kılıçdaroğlu çekmedi mi?
Metni okumaya devam edelim:
"TBMM, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, Kurtuluş Savaşı’nı yöneten ve olağanüstü koşullarda dahi toplanarak, bugün yaşanılanlarla kıyaslanamayacak, çok daha büyük sorunların üstesinden gelen bir Meclistir. Halkın egemenliği ve milletin iradesi, seçilmiş ve vekalet verilmiş milletvekilleri aracılığıyla TBMM’de hayata geçirilir.

Bu çerçevede tüm siyasi partilerin ve milletvekillerinin, milletimizin kendilerine verdiği bu onurlu görevi yerine getirmeleri için TBMM’de olmaları gerektiğine inanıyoruz...."
Yani, 10 Temmuz 2011 Pazar günü itibarıyla inanmıyordunuz; 11 Temmuz 2011 Pazartesi günü itibarıyla inanmaya başladınız, öyle mi?
Peki neden?
Nedeni şu, yine metinden okuyalım:
"Son seçimlerle birlikte yüzde 95 seviyelerinde yüksek bir temsil oranını yansıtan TBMM, milletimizin yeni bir anayasa yapılması talebiyle birlikte birleştirilerek değerlendirildiğinde, tüm siyasi partiler için uygun bir uzlaşma zemini oluşturmaktadır. Ortaya çıkan bu tarihi fırsat, toplumsal sözleşme tanımına uygun bir anayasa yapılması hedefi için kullanılmalıdır...
Bu inançla, anayasa dahil, tüm mevzuatın hukukun üstünlüğü çerçevesinde ve kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınarak, özgürlükleri genişletici bir anlayışla yorumlanması ve uygulanması gerektiğine inanıyoruz."
****
Şimdi böyle bir rezalete imza atan CHP'lilere soracak olursak, "anayasa dahil tüm mevzuatın hukukun üstünlüğü çerçevesine ve kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınarak özgürlükleeti genişletici bir anlayışla uygulanması gerektiğine inanıyoruz' cümlesine dikkat edin" diyeceklerdir...
"Ne varmış bu cümlede?"
diye sorduğumuzda, krizi çözen sırrın bu cümlede yattığını, bu cümlenin AKP'nin tutukluluk süreleri de dahil yeni yasal düzenlemeleri kabul etmesi anlamına geldiğini savunmaya kalkışacaklardır.
Biz ne kadar "Hadi canım sen de!" desek da yarından itibaren CHP'nin gazete köşelerindeki resmi ağızları "İşte CHP'nin Başarısının sırrı", "Krizi çözen o paragraf", "AKP Pes Etti" gibi çanak yazılar yazacaklardır.
Oysa Tayyip Erdoğan ne demişti?
"Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır"
Sanki AKP, hukuksuzluklarını 8 yıldır yasalara dayandırıyordu?
Sanki, söz konusu olan Kaddafi'nin partisi bile olsa, bir siyasi partinin kamuoyuna "Anayasa dahil tüm mevzuatın hukukun çiğnenmesi çerçevesine ve kuvvetler ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan, özgürlükleri daraltıcı bir anlayışla uygulanması gerektiğine inanıyoruz" şeklinde bir deklarasyonda bulunması söz konusu olabilirdi?
Bunlar zaten AKP'nin yıllardır laf olsun diye söylediği şeyler değildi...
Adına "mutabakat metni" denilen bu deklarasyon, CHP'nin cenaze namazından başka bir şey değildir. CHP, tutuklu milletvekillerini alamadığı gibi, Türkiye'yi federasyonlaşmaya götürecek Anayasaya ortak olacağın da baştan deklare etmiştir.
Biz herkesin ipininin birileri tarafından tutulduğunu ve bu iplerin uzunluklarının belli olduğunu zaten biliyorduk.
CHP'ye "Buraya kadar" denilmiştir...
Tarih, bütün bu detayların hiç birisini tabii ki kaydetmeyecek. Ama şunu kaydedecek:
"Yeminleri engellenen arkadaşlara yemin etme yolu açılmadıkça biz CHP vekilleri de yemin etmeyeceğiz. Bizim bu duruşumuz seçmene ve onun oyuna yani milli iradeye duyduğumuz saygının gereğidir." (Kemal Kılıçdaroğlu ,28.6.2011)
"Tükürdüklerini yalayacaklar, göreceksiniz..." (Recep Tayyip Erdoğan, 08.07.2011)




Kaynak 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder