Anasayfa

Cuma, Temmuz 22, 2011

Kemal Kılıçdaroğlu'nun Şeftaliyi Şitil Ettiği Görüşmenin Tutanağı - Kıymet Nadir Bindebir


  
Kıymet Nadir Bindebir Yazdı: Kemal Kılıçdaroğlu'nun Şeftaliyi Şitil Ettiği Görüşmenin Tutanağı





Herkeslerin 'Sayın Başbakan' yazdığı yıllarda bile, ego balonunu patlatmak için 'Recep Bey' iğnesi dürttüm. Bazılarından yıllardır 'Hamdullah' diye bahsediyorum. Dalga geçmediğim, isim takmadığım siyasi kalmadı gibi.
Bu konuda sadece Kılıçdaroğlu'na ayrıcalık tanıdım. Parantez içinde 'ben herkese Sayın demem ama...' yazıp, kendisinden 'Sayın Kılıçdaroğlu' diye bahsettim.
Kılıçdaroğlu'nun dürüstlüğüyle, hesap soruculuğuyla, açık yürekliliğiyle Türkiye'ye 3 numara büyük geldiğini düşündüm. Gerçek demokrasilerde varolan siyasetçi tipi olduğunu, dokuz yıldır yoğunlaşan karşıdevrim saldırılarına Atatürk devrimlerini, tam bağımsız Türkiye'yi savunarak, karşılık vereceğini sandım.
Yanılmışım!
Öyle 'kanaat önderi' reytingli köşe yazarlarından değilim. Şuraya 60-80 kişi gelir okur gider. Kılıçdaroğlu hakkında yanılttığım okur varsa özür dilerim.
Kemal Kılıçdaroğlu-Hillary Clinton görüşmesinin haberini okurken, 'vah yazık' dedim... 'vah benim güzel ve sahipsiz ülkem...'
--
Clinton,  "Yemin krizinin çözülmesinde CHP'nin duruşunu takdir ettik" diyor,
Kılıçdaroğlu"Sayenizde, hapistekilerin durumu dünyaya yansıtıldı" diye cevap veriyor.
Burada Kemal Bey Clinton'a;

"Senaryoyu siz yazdınız, Ergenekon, Balyoz vs. gibi uydurma davalarla ABD'ye ve AKP'ye direnebilecek tüm aydınları, askerleri tutuklattınız. Her tutuklunun savunmasında, bu davalar defalarca çöktü. Ankara'ya yerleştirdiğiniz CIA ajanlarıyla F tipi polis arasında yaşanan tercüme hataları yüzünden çok açık verdiniz. Türkiye'de adalete, hukuka AKP marifetiyle darbe yapmaktan, vazgeçin."


diyebilirdi. Demeliydi! Kadın ayağına gelmiş, versene ayarı!
--
Clinton"BDP'lilerin yemin etmeme sorunu yeni Anayasa'yla çözülür, yeni Anayasa'yı geniş katılımla yapın" talimatı verip, Kılıçdaroğlu'na "Nasıl bir Anayasa bekliyorsunuz?" diye soruyor.
Kılıçdaroğlu da,  "Hukukun üstünlüğünü temel alan, güçler ayrılığını pekiştiren, temel hak ve özgürlükleri, kadın-erkek eşitliğini öne çıkaran bir Anayasa istiyoruz" diyor.
Yahu kadın turkuaz tayyörü giyip gelmiş. Hafiften morartsana suratının rengini tayyöre uyum sağlasın (blue baby diyoruz, kan dolaşımı durmuş, baby morarmış). Sorsana "Türkiye'nin yapacağı Anayasa seni, ABD'yi neden ilgilendiriyor? Bağımsız bir devletin yapacağı Anayasa'dan ne gibi bir beklentiniz olabilir?"diye...
--
Clinton-Kılıçdaroğlu görüşmesi 13 askerimizi ABD destekli, bölücü narko terör örgütüyle çatışmada kaybettiğimizin hemen ertesi günü gerçekleşiyor.
Kılıçdaroğlu Clinton'a diyor ki; "ABD terörle mücadelemize destek vermeyi sürdürmeli."
Yahu kadın dünyanın 1 numaralı terörist devletinin Dışişleri Bakanı! Kendi ayağınla düşmüş kapına. Desene orada

"PKK'ya destek vermeyi bırakın. Türkiye'nin haberleşmesi (Telekom) özelleştirilip yabancılara satılmadan, başına İngiliz istihbaratıyla irtibatlı bir genel müdür getirilmeden önce terörle daha sıkı mücadele edebiliyorduk. Pentagon'un sırf siber güvenlikle ilgili yeni daireler kurduğunu, haberleşme/sinyal güvenliğinin ihlal edilmesini savaş sebebi sayacak yeni düzenlemeler yaptığını biliyoruz. Biz haberleşme (sinyal) güvenliğimizi sağlayamadığımız sürece can kaybı devam edecektir. Kürtleri iyiliğini gerçekten istiyorsanız kendilerini ikaz edin. Bizim güvenlik güçlerimizden 1 kaybımıza karşılık onların kaybı 4'tür. Son bir ayda biz 13 askerimizi kaybettik, PKK 46 teröristi."

Ama tabii Clinton'la konuşan Kıymet Nadir değil Kılıçdaroğlu. KNB de zaten bu yüzden politikacı değil emekli ev kadını (Bağkur'dan şekerim! Evde hasır sepet, dantel falan örüp satıyordum).
Kılıçdaroğlu demiş ki;

"ABD, öncelikle Kandil'i durdurmalı. Terörle mücadele Türkiye'nin çok önemli bir konusudur. Bu mücadeleye herkes destek vermeli. ABD'nin Kandil'in durdurulması konusunda daha aktif olmasını bekliyoruz. Halkımızdaki algılama, ABD yönetiminin Kandil'i durdurmak için hiçbirşey yapmadığı yönünde.."
Tam bir denize düşen usturaya sarılır durumu. Teröristin ağababası-hanımağası lepiska saçlarını savurarak karşısında oturuyor ve
Kılıçdaroğlu "ABD ve NATO engellemediği takdirde Türk Silahlı Kuvvetleri Kandil'i ve diğer tüm kampları 24 saatte yerle bir etmeye muktedirdir. Türk halkı Ortadoğu'nun ve Türkiye'nin Güneydoğusunun işgaline ilişkin Amerikan planlarının farkında. 91 yıl önce bize yutturamadığınız Sevr'i bugün yutturabileceğinizi aklınızdan bile geçirmeyin (don't even think about it)." deyip kadının tansiyonunu 22'ye fırlatma fırsatını kaçırıp 'bize yardım edin' diyor.
Şeftaliyi şitil ettiniz halk partilileri fitil ettiniz Kemal Bey!
--
Clinton, Ermenistan'la imzalanan protokollerin neden bir türlü Parlamento'ya getirilmediğini soruyor, 'AKP, CHP karşı çıkıyor, o nedenle getirmiyoruz dedi' diyor,
Kılıçdaroğlu da "Hükümet protokoller konusunda bize hiç bilgi vermiyor. Üstelik sadece Ermeni protokolleri de değil; hükümet, iç ya da dış, pek çok konuda bize herhangi bir bilgi vermemeyi tercih ediyor..." diyerek, Amerika'nın kurdurduğu, beslediği AKP'yi Amerikan Dışişleri Bakanı'na şikayet ediyor.
Eline tutulan konuşma notuna boşverip desene;

"Büyük Ermenistan ve Büyük İsrail (Kürtlerin Kürdistan sandığı) projeleriniz için Türkiye'den toprak talep edeceğinizin, bu projeler için AKP'yi kurdurup Türkiye'nin başına musallat ettiğinizin farkındayız. AKP bize bilgi vermeyip size sürekli hesap verdiğine göre, Ermeni protokollerinin akıbetini siz bizden daha iyi biliyor olmalısınız."

--

Clinton 'Arap Baharı' adını verdikleri Ortadoğu'yu karıştırma projelerini soruyor,
Kılıçdaroğlu diyor ki; "Haritaların değişmesinden korkarız, ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması çok önemli. Bir ülkenin başındaki kişiyi değiştirmeniz yeterli değil; devamını da getirip, onun tüm ekibini değiştirmek, ülkedeki anlayışı değiştirmek gerekir..."
Yani, eskinin 'Sayın Kılıçdaroğlu' şimdinin Kemal Bey'i Clinton'a diyor ki; "1 numarayı devirmen yetmeyebilir, tüm kadroyu da değiştirmen gerekir. İktidar diye tepeme diktiğin adamların yolu yol değil. Türkiye'yi böleceksiniz korkumuz var.."
Clinton da "Yeni Anayasa'yla bu sıkıntılar giderilir şekerim" diyor. Tercümesi: "Size öyle -vazelinli- bir Anayasa yazdıracağız ki, bölündüğünüzü farketmeyeceksiniz."
--

Sonra Türkiye'ye iltifat etmeye (!) başlıyor Clinton. "Ekonominiz ilerliyor gibi sanki..." diyor,
Kılıçdaroğlu da "Suudi Arabistan'dan, Amerika'dan pompalanan, AKP'nin yurtdışından getirip Türkiye'de akladığı kaynağı belirsiz karaparayla, gizlilik yemini ettirilmiş TÜİK personeli vasıtasıyla üzerinde oynanmış rakamlarla iyileşme varmış gibi gösteriliyor. AKP bile bu balonun yakında patlamasından korkuyor" demiyor da,
"Büyüme tüketime bağlı büyümedir, işssizlik yüksek" gibi açıklamalarda bulunuyor.
Yahu sende işsizlik yüksek olacak ki cerrahın, doktorun, mühendisin, kalifiye elemanın Amerika'da iş bulup oralara yerleşsin!..

Sende işsizlik yüksek olacak ki, Türkiye'de kalanın da Amerikan işgalcisine şoför olsun, kapıcı olsun, manikürcü, bakıcı olsun!..

Üçüncü dünya ülkeleri bu heriflerin alabalık çiftliği değil mi!..

TÜİK'in, YSK'nın üzerinde hopur hopur oynadığı rakamlarla ülkenin kaderini çizen sonuçları veren bilgisayar programlarını kim yazdı?

Sen o programları, yazılımı Türkiye'ye verilmeyen F16'ları hangi ülkeden satın aldın?
Kusura bakmasın Kemal Kılıçdaroğlu. Bundan böyle adının başına 'sayın' koyamayacağım. Bundan böyle Kemal Bey'dir. Bende 'makama saygı' adı altında boş mobilyaya saygı olamıyor.

Saygım ulusal düzeydeki hassasiyetlerle kazanılıyor veya kaybediliyor.
Fekat neden Kemal Bey neden?
Neden Hillary'nin kaşısına çıktığınızda 3 derin nefes alıp size verilen metnin dışına çıkamadınız?

Neden anti-emperyalist, anti-faşist cephenin neredeyse tüm oyunu alırken, bu insanların sesini meclise, ülke gündemine yansıtamadınız bir türlü?

Neden vatanseverleri küstürüp CHP'den uzaklaştırdınız?

Neden?
--
Son yıllarda bir Kılıçdaroğlu hakkında yanıldım, bir de İlker Başbuğ.
Bundan sonra Amerikan Büyükelçisinin (Ricciardone) işaret edeceği liderleri takip etmeye karar verdim.
Mr. Ricciardone geçende bir hediyelik eşyacıda halıya resmi dokunmuş Atatürk, İnönü, Fatih Sultan Mehmet gibi Türk büyüklerinin arasında Doğu Perinçek'in resmini göremeyince, satıcıya "Perinçek resimli halı yok mu?" diye sormuş. Satıcı "Yok!" deyince de çok şaşırmış.
Neden acaba? Neden Erbakan'ı, Kanuni Sultan Süleyman'ı ne bileyim Devlet Bahçeli'yi falan değil de Perinçek'i sormuş olmalı?
Perinçek'ten başka resmi halıya dokunması gereken, yaşayan Türk büyüğü olmadığından mı?

Bizim farkında olmadığımız kurtuluş reçetemizin Amerikalıların farkında oluşundan mı?
Ha! Geçende Amerikan Büyükelçisi'nden bir tiyö daha almıştım:

Recep Bey'le konuşurken 'Mistır Erdoğan' yerine yanlışlıkla 'Mistır Erbakan' demişti. Sultan I. Recep'ten sonra Sultan Bilemkaçıncı Fatih olarak Fatih Erbakan'ın tahta çıkması da mukarrer midir(*) acaba?



Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder