Anasayfa

Pazar, Mayıs 29, 2011

"Kanal"izasyonlara Arıtma İstiyorum! / Zahide UÇAR

Ey aklını-beynini hala kullanabilen Türk Milleti; bu “KANALİZASYON”ların beynine boşaltılmasına “HAYIR” de!..


Elimde kumanda, televizyon kanallarını geziyorum. Kanal D’de garip bir program var. Seçilmiş iki-üç kişi bir yerde oturuyor. Bunların bir veya ikisi anlaşmalı bir oyun oynuyor. Oyunu yönetenlerce kendilerine sufle veriliyor. Oyun oynamayı kabul eden kişi oyundan habersiz olan “kurbanı” psikopat davranışlarda bulunarak masada ne kadar tutabiliyorsa o kadar para kazanıyor. En sonunda kurban bu işin para karşılığında oynanan bir oyun olduğunu öğreniyor.

İnsanları maymunlaştırarak, şaklabanlaştırarak psikolojik operasyon yürüten bir program… Para için soytarılaşmayı, kimliksizleşmeyi kabul eden insan örnekleri…

1979 Yılı ABD Donanması Haber Alma Servisinin “Beyin Yıkama Teknikleri” raporunda şöyle yazıyordu:

Eğlence: Halkın düşüncesini altıncı derece seviyesinin altında tutmaktır.”

Yani maymunlaşmış düşünce seviyesi.


Ben o programı seyrederken İNSANIMIZ adına utandım.

Bir başka kanal “yemekteyiz” programı ile yemek kültürümüze saldırmıştı.

“Bana her şey yakışıyor” isimli başka bir programda, halkın %80’i ile alakası olmayan bir rol model sunuluyor. Programa göre zevkli ve değerli(!) kadın olmanın şartı, manken gibi giyinmek, dolaplar dolusu elbiseye sahip olmak(!)…

Verilen süre içinde kıyafet, ayakkabı ve takısını almak zorunda olan kadın bedenini de teşhir edecek ki, cinselliğe vurgu yapılsın. İnsanların düşünce ve enerjileri belden aşağı yönlendirilsin. Kendisi için hayati olan konuları düşünemesin.

Çünkü küresel güçler için düşünen, sorgulayan insandan tehlikelisi yoktur.


Açlığın, yoksulluğun kol gezdiği, tabanla tavan arasındaki uçurumun Karun ile Keloğlan arasında ki uçurum kadar derinleştiği ülkemizde “özenti çağındaki” gariban genç kızlarımıza sunulan rol model işte bu!

Şuur altına “böyle giyinemiyorsan, böyle takıp takıştıramıyorsan, cinselliğini sergileyemiyorsan” senin hiçbir değerin yok mesajı yollanıyor.

Yayınlanan programlarda, dizilerde Anadolu kadını yok. Bir undan 10-20 çeşit ekmek yapabilen, aynı una yoğurt ekleyip çorba yapabilen, aynı unu kavurup bir şekerle helva yapabilen Anadolu kadını yok! Zannedersiniz ki, Anadolu’da bizim eli hamurlu, tarhana kokan kadınlarımız hiç yaşamadı, yaşamıyor.

Tarlada üreten, bir gıda mühendisi gibi harikalar yaratan, kışlıklarını hazırlayıp ailesini en sağlıklı şekilde besleyebilen, yani üreten Anadolu kadını yok. Sadece tüketen, tüketim ekonomisine esir olmuş, cinselliğini sürekli vurgulayan kadınlar var…


Bir de Survivor programı var. Bu program da vahşi doğa kanunlarını 21. yüzyıla monte ediyor.

Bakınız, bu programlarda insan yok!.. Bu programlarda sadece “para, para, para” var!!.
Bu programlarda insana dair, insanı insan yapan değerlere dahil hiçbir şey yok!!.. Tam tersi, bu değerlerin içi boşaltılıyor, anlamsızlaştırılıyor.

Tek dini, tek dili, tek bankası, tek ordusu olan, çiplerle takip ederek kolay KÖLELEŞTİREBİLECEĞİ insanlardan kurulu TEK DÜNYA DEVLETİNİ kurabilmek için beyinler iğfal ediliyor. Bu proje şeytanı dünyaya hükümdar kılma projesidir. Luciferin çocukları “yok etmek için yemin ettikleri” Adem ile Havva’nın çocuklarının önce beynini dönüştürüyor, sonra GDO ile genlerini bozuyor.

Bakara Suresi 205. Ayet: O dönüp gittiği zaman arzda fesat çıkarmaya, insanın ürününü ve neslini mahvetmeye koşar. Allah fesadı sevmez.

Şeytan ve şeytanın ateşine ateş taşıyanlar şu anda insan neslini ve ürününü mahvediyor.

Din tacirlerinin üzerinden “DİN” pelerinini çıkarın, altından çıkan:
“Bakara Suresi 205. Ayet: O dönüp gittiği zaman arzda fesat çıkarmaya, insanın ürününü ve neslini mahvetmeye koşar. Allah fesadı sevmez.”
Ayetiyle haber verilen şeytanla işbirliği yapan güruhtur.


Fakir halk imkansızlık nedeniyle mecburen evlere tıkılmış durumda. Bu halkın tek eğlencesi televizyondur. Bu televizyonlar “şehir kanalizasyonları”na dönmüş durumda. Yapılan programlar, diziler, eğlence programları, yarışmalar psikolojik operasyon silahı olarak kullanılıyor.

Sayıların bir karşılığı vardır. Belli cümleleri belli sayıda tekrarlarsanız, artık o cümle izleyenin beynine bir çıpa olarak atılmış olur. Avlandığını anlaması mümkün olmayan izleyici, küresel güçlerin akvaryumunda her an yenilmeye hazır bir balıktır artık.

Gene Nicholas Rockefeller “bir şeyi söyler ve sürekli tekrar edersen insanlar sonunda buna inanır” diyordu. Yani ABD derin gücünün hedef ülkelerde 1950’den beri başarıyla kullandığı yöntemi ifade ediyordu.

Televizyonlar bölücü eşkiyanın reklamını yapıyor. Tarihimize saldırılıyor. Bütün değerlerin içi boşaltılıyor. Dilimize saldırı çok önceden başlamıştı. Her şey var, sadece Türk’e dair bir şey yok! Dinimize saldırı ise, din pelerini örtünmüş Evangelist Protestan Müslümanlar sayesinde gerçekleşiyor. “Dinlerarası diyalog, tek dinli dünya devleti(!)..”

Yetkili kişiler ve medya dünyasının kiralık devşirme yüzlerince yalan, talan, iftira sıradan kavramlar durumuna getirildi.

Kanallar gariban insanların üzerine boşalırken, beyinsel dizanteriyle beyin ölümlerine sebep oluyor.

Ey aklını-beynini hala kullanabilen Türk Milleti; bu “KANALİZASYON”ların beynine boşaltılmasına “HAYIR” de!..

Kanalizasyonlara “akıl arıtmalarını” kur!


Cumhuriyetin ilk yılları ile ilgili bir yabancının hatıralarından bir hatırlatma yapalım:

Cumhuriyetin ilk yıllarıdır. O yıllar Atasıyla beraber kurduğu yeni devletinde ezilmişlikten kurtulmuş Türk insanı o kadar gururludur ki, hamal bile yabancılara hamallık yapmıyor. Görevli bir yabancı havaalanına iner. Eşyalarını taşıtacak hamal bulamaz. Bir hamal yabancının durumuna acır ve adama; “eşyalarını taşıyayım ama para almam” der. Yani, yabancının hamalı olmayı içine sindiremez ve sadece bir insan olarak yardım eder.

Böyle bir milleti maymunlaştırmaya çalışanlar, kanalizasyonlar vasıtası ile Türk insanının “BEYİN ÖLÜMÜNE” sebep oluyor.

Arıtma yapacak bilinciniz yoksa, lütfen KAPATIN şu kanalizasyonları. Kendinize acımıyorsanız, çocuklarınıza acıyın.

Dün hakim olan arkadaşım dehşet bir olay anlattı.
İlkokulda olan oğlu eve geç gelmiş. Annesi sorduğunda; “okulda kavga çıktı, arkadaşımız bayıldı, öğretmen geldi, o yüzden geç kaldık” diyor. Annesi “kavga eden arkadaşlarınızı neden ayırmadınız” diye sorduğunda ürkütücü bir cevap alıyor:
“Kavga başlayınca ayıralım dedik, bir arkadaş engel oldu. Ayırmayın, ‘simektan’daki gibi dövüşsünler, biz de seyredelim dedi. Biz de seyrettik. Sonra kavga eden arkadaşlarımızdan biri bayıldı. O zaman öğretmene haber verdik, öğretmen geldi. Bize kavgayı sordu. O yüzden geç kaldık” diyor.

Görüyor musunuz çocuklar ne hale geliyor? Değiştiriliyor, acımasızlaştırılıyor, vahşileştiriliyor. Asırlardır insanoğlunun elde ettiği insanlık kazanımları sıfırlanıyor.

ABD Donanması Haber Alma Servisinin raporunda başka bir madde daha vardı. Şöyle yazıyordu:

“Fiziksel-duygusal faaliyetlere olan düşkünlükleri artırmak, özellikle TV ve gazetelerde sürekli bir cinsiyet, şiddet ve savaş gösterileri vasıtasıyla merhametsiz-duygusal hareketler ve saldırıları zihin altına yerleştirmek.”


Kanalizasyonlar, bilgisayar oyunları… Bir bilgisayar oyununun reklamında dediği gibi: “Siz hala bunun bir oyun olduğunu mu zannediyorsunuz?”

Bilgisayar oyunlarının genetiği değiştiren ve beyni yönlendiren psikotronik bir silah olduğu biliniyor.

Beyne bilgisayar virüsü gibi gönderilen mesajlar zihin bütünlüğünü bozup, insanı kontrol ediyor. Kontrol altına giren kişinin beyni dam(aptal) terminale dönüşüyor. Virüsü kullananlar ise ana terminal görevi yaparak ele geçen zihinleri yönetiyor.


Genetiği değiştirilmiş gıdalar, kokular, GM ile üretilen ilaçlar (bu konular üzerinde çalışan uzmanların iddiasına göre) kolay yönetilmeye zemin hazırlıyor.

Zihin kontrolünde kullanılan renk, ses ve şekillerin, psikolojik silah haline getirilen kanalizasyonlarda kullanılmadığına beni kimse inandıramaz. Okyanus ötesinden atanan hükümetlerin, okyanus ötesinden tavsiye ile atanan bürokratların-gazetecilerin-yazarların- yayın yönetmenlerinin olduğu ülkemizde insanların durumu; “saldım çayıra, Mevla kayıra” durumudur.

O yüzden diyorum ki, seçime 48 saat kala “TELEVİZYON” SEYRETMEYİN!!

Kanallar ve bilgisayarlarda kullanılan 25. kare prensibi ile renkli lekeler, sesler ve geometrik şekiller 25. kareye yerleştirilerek “V-666” virüsü üretiliyor. 666 Hristiyanlıkta “Deccal”i sembolize eder.


Beyninizi ve zihin sağlığınızı koruyun.

Kanallara “akıl arıtması” kurun. Unutmayın, sizi ve beyninizi sadece siz koruyabilirsiniz.

Ülkemizde yabancı istihbaratlar cirit atıyor. Operasyon yapıyor. Badem bıyıklıların rehberliğinde evlerimizi BBG evi haline getiriyor.


Her birey kendini ve ailesini korumak durumundadır, unutmayın.

Televizyonlar size bir illizyon sunuyor. Oyalıyor, hedef saptırıyor. Böylece beyninizi kontrol ederek size asıl lazım olan hayati gerçeklere ulaşmanızı engelliyor.

O yemekler, giyimler, karton bebekler gerçek değil. Gerçek olan sizlersiniz. Gerçek olan, sizler oyalanırken ülkenin bir karmaşa ortamına doğru hızla sürüklenmesidir. İç savaş ortamının oluşturulmasıdır.

Ne diyordu David Rockefeller(Dış ilişkiler üyesi)?

“Düşmanı yok etmenin yolu, onların birbirini öldürmesini sağlamaktır.”

UYANIK olun.



Kaynak 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder