Anasayfa

Çarşamba, Mayıs 04, 2011

Böyle buyurdu George Soros!.. / Selcan TAŞÇI

Medyada zihin çarkları bu bağlantıyı kurabilecek biçimde işleyen üç beş kişi vardı, bir tanesi dayanamamış atlamış:
“Dün sabah Usame Bin Ladin’in öldürüldüğünü ilk duyduğumda nedense aklıma ilk gelen mesele Ergenekon ve Balyoz meseleleri oldu!”
Star yazarı Eser Karakaş’a göre “Ortadoğu’da yaşanan ve yaşanacak olayların, bizim Ergenekon ve Balyoz meselelerinin özü, ortak paydası açık toplum-kapalı toplum kavgası”ymış. Herşey “dünyanın artık kapalı toplumları taşıma lüksü kalmaması”ndan kaynaklanıyormuş..
“Ergenekon ve Balyoz sanıklarının, Ergenekon ve Balyoz sanıklarını destekleyenlerin en geniş ortak paydası kapalı toplum yanlısı olmalıdırlar” diyor Karakaş...
Yani onca insan  “açık toplum karşıtı”  oldukları için mahkum edilmişler ucu açık bir esaret sürecine...
Onun için ölüme ramak kalaya kadar suçsuz yere zindanda tutulmuşlar...
Onun için rutubette çürütmüşler bedenlerini...
Onun için koca koca adamlar “marulu amacı dışında kullanarak disiplini bozdukları” gerekçesiyle hücrelere tıkılmışlar...
“Madem açılamıyorsunuz, madem kapalı kalmak istiyorsunuz, biz de kapatalım sizi o zaman” demişler; ülkenin yazarına, çizerine, askerine, polisine, öğretmenine, öğrencisine, doktoruna, politikacısına...

***

Karakaş’ın bir gaflet anında yazdığını düşündüğüm satırları düpedüz bir itiraf aslında.
Bu satırları tarihe not düşerken,  “açık toplum” vurgusunun üzerine bir yıldız koyup, dip not yazmalıyız:
“Açık Toplum” Yahudi asıllı ABD’li borsa spekülatörü (ki sivil darbe finansörü olarak tanınır) George Soros’un Orta ve Doğu Avrupa, eski SSCB ülkeleri, Ukrayna, Yugoslavya, Guatemala, Haiti, Moğolistan, Güney Afrika, Türkiye gibi 60 kadar ülkede kurduğu vakıflar ağıyla desteklediği misyonun adıdır.
Misyonun kurucusu olan Karl Popper’a göre “açık toplum”a ulaşmanın yolu “siyasilerin kan dökülmeden devrilmesi” dir ve bu kutsal görevde kilit rol, sivil toplum kuruluşlarına ait olmalıdır...
Soros,  “kan dökmeden rejim değişikliği”  uğruna, topluma sanat, kültür, çocuk, gençlik, sivil toplum, ekonomik reform, eğitim, hukuk reformu, medya, iletişim, yayıncılık ve sağlık alanlarındaki girişimleri destekleyerek nüfuz edebilmek için sadece 2004 yılında tüm dünyada 408 milyon dolar harcamıştır!
Türkiye için 2001- 2006 arası yapılan yatırım 7 milyon ABD dolarıdır.
 “Açık Toplum” un Türkiye temsilcisi Can Paker 2008 yılında Vatan gazetesine verdiği röportajda Soros’dan aldıkları yıllık fon miktarının 2 milyon dolara yaklaştığını açıklamıştır...
Türkiye’yi  “Açık Toplum”a dönüştürmek isteyen kurumlar arasında başı TESEV, Açık Radyo, Açık Site, Bianet, Umut Vakfı, AÇEV, Tarih Vakfı, Helsinki Yurttaşlar Derneği,Avrupa Hareketi çekmektedir...
Türkiye’yi  “Açık Toplum” a dönüştürmek için uğraş veren kişiler arasında ise Soros’un sağ kolu Can Paker dışında ilk akla gelenler eski bir ordu mensubu olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yürüttüğü sistematik saldırılarla tanınan Ümit Kardaş, Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinin değiştirilmesini gündeme getiren Anayasa taslağını hazırlatan Ümit Boyner, “kızıl milyarder” Osman Kavala, Taraf röportajcısı Neşe Düzel, yolu Filistin’den Amerika’ya uzanan  “Robet’li devrimciler”den Şahin Alpay ve bizzat yukarıdaki itirafın sahibi Eser Karakaş diye sıralanabilir...
Soros’un “açtığı” ülkelerin en bariz örneği, bir yılda Birleşmiş Milletler’den fazla harcama yaptığı Yugoslavya’dır...
Orası neresi mi?
Haklısınız 2003’ten sonra haritadan silindi ama “açılana” kadar bir Balkan ülkesiydi Yugoslavya!

***

Bu “dip not”tan sonra Eser Karakaş’ın yazısına dönüp devam edelim okumaya:
 “Türkiye açık toplum olma yolunda zaten epey mesafe aldı!” 
+++
‘Öncü piyade’liğe atandı
Today’s Zaman’ın eski yazarı Andrew Finkel  “artık her hafta Taraf’ın ikinci sayfasında zaman geçirecek”miş...
Taraf böyle anonsladı dün yeni yazarını.
Bizzat kendi personeli tarafından misyonu “Amerikan politikalarını normalleştirmek, meşruiyet kazandırmak” olarak tanımlanan bu propaganda bülteninin, kadrosuna “yeni bir Amerikalı” katmasının haber değeri var mıdır tartışılır...
Ama  o Amerikalı, düne kadar Taraf’ı  “işbirlikçi” olarak konumlandırırken bir anda “U” dönüşü yapıyorsa, en azından “ne değişti”  diye sormaya
değer.
Taraf’la anlaştıktan sonra, yeni gazetesini Jamaikalı kaydırakçılardan oluşan “bobsled takımı”na benzeten ve  “kısacık zamanda kıt kaynaklarla Türk siyasi hayatında çok büyük etki yarattı. Tıbbın çare bulamayacağı inatçı bir kararlılık vakası” diye övgüye boğan Amerikalı, düne kadar “Zaman’ın öncü piyadesi” diyordu Taraf için...
Bilgi ve belgeler Taraf üzerinden sızdırılıp, bir gün sonra yani alenileşince Zaman tarafından ince ince işleniyordu Finkel’e göre...
Today’s Zaman’dan kovulan yazar, Zaman’ın “öncü piyadesi” olarak işe başlıyorsa; bu durumda bu bir kovulma mıdır yoksa atanma mı aslında!
+++
NATO masum çocukların katili oldu
İkisi üst üste geldi. Önce füzeler Kaddafi’nin evini vurdu, oğul Kaddafi ile hepsi de 12 yaşın altında olan üç çocuk öldü. Ardından da Usame Bin Ladin, Pakistan’da kaldığı eve yapılan operasyonla öldürüldü.
Dünya ve tabii ki biz Usame’nin öldürülmesini en büyük haber olarak değerlendiriyoruz. Bunda bir yanlışlık yok. Amerika’da ikiz kuleleri çökerten saldırıyı düzenlediği ileri sürülen, ayrıca pek çok kanlı eylemden sorumlu tutulan ve başına 25 milyon dolar ödül konulan El Kaide liderinin öldürülmesi çok önemlidir.
Ancak herhalde  “özgürlük”  adı verilen bir operasyonda çocukların katledilmesi de çok önemlidir. Oysa dikkat ettiniz mi neredeyse tüm medya,  “Kaddafi’nin oğlu ve üç torunu öldürüldü” biçiminde verdi haberi.
Peki bu operasyon kendi halkına katliam uygulayan Kaddafi’nin askeri hedeflerine düzenlenmiyor muydu? Bir eve füze atıldığında içeride çocukların ve kadınların da öleceğini kimse bilmiyor mu?
O çocukların  “Kaddafi’nin torunu olmaktan”  başka bir suçu var mı?
İşte yoğun “batı propagandası baskısı” altında bizler de olaya “güçlüler” tarafından bakıyor ve tepki göstermiyoruz.
NATO ne yazık ki “çocuk katili” durumuna düşürülmüştür. Bu operasyonda Türkiye’nin de katkısını düşününce insanın canı daha da sıkılıyor.
Can Ataklı / Vatan
+++
ABD dünyanın en tehlikeli işini yapıyor: Dinle oynuyor...
Dünyanın her yerindeki kamplaşmaları tahrik ediyor. Acaba birbirini gırtlaklayan insanlardan oluşan bir dünyayı yönetmek daha kolay olur diye mi düşünüyor?
Emre Kongar / Cumhuriyet
+++
‘Sayın Bin Ladin’e ev hapsi gündemde
Türkiye tarafından tufaya getirilerek paketlenen Bin Ladin,gözlerine koli bantı yapıştırılıp, Amerikalı subaylara teslim edildi. Özel uçakla ABD’ye götürüldü, San Fransisco körfezindeki Alcatraz Adası’na yerleştirildi.
Amerikan ahalisi “bu herifi niye besliyoruz” diye mırın kırın etti, ancak, Türkiye’nin “aman ha, kılına zarar gelmesin, kullanın, faydalanın”  şartıyla ABD’ye teslim ettiği ortaya çıktı. Kerizlendiğinin farkına varamayan Obama  “bunu niye bize verdiler, hâlâ bilemiyorum”  dedi.

***

Bin Ladin güya idama mahkûm edildi. Akabinde, AB’ye uyum çerçevesi ayaklarıyla ABD’de idam cezası kaldırıldı. Nezle bile olmasın diye, tam teşekküllü hastane tahsis edildi.
Tora Bora dağlarındaki kampındayken bol bol röportaj yapıp, sempatik gösteren Amerikalı yurtsever  (!) gazeteciler, bu sefer, Bin Ladin’i Alcatraz Kuşçusu ilan etti.  Hatta bi tanesi  “Bin Ladin’i maaşa bağlayıp, Miami Paşası yapalım” dedi. Bunun üzerine Alcatraz Adası tepeden tırnağa tefriş edildi, voleybol sahası tesis edilip,  avukatlarına sıfırkilometre gemi alındı. (Ki, lodosta Alcatraz’a gitmekte zorlanıyorlar, çok ayıp oluyordu.)

***

Ve, Bin Ladin’le müzakereler başladı.  “Biz görüşmüyoruz, iftiradır, alçaklıktır, şerefsizliktir, CIA görüşüyor” denildi... CIA’in Profesör Mehmet Haberal’a bağlı olduğu iddia edildi. Rocky dağlarında barınan Bin Ladincilere üstü açık limuzinlerle zafer turu attırılıp, siyasete girmeleri rica edildi. Buna mukabil, Bin Ladin’i teslim alma terbiyesizliğini gösteren Amerikalı subayların evleri basıldı, alayı teröristlikten tutuklanıp, Sing Sing’e tıkıldı.

***

Sayın Bin Ladin’in önce Florida’da villaya çıkıp, bilahare, başkanlığa aday olması bekleniyor.
Yılmaz Özdil / Hürriyet
+++
Emperyalizmin eksen kayması
11 Eylül olayları sonrasında, ABD merkezli Batı dış politikası, Bin Ladin önderliğinde ve El-Kaide örgütlenmesi çerçevesinde, ’İslami radikalizm ve terör’ ekseninde belirlenmişti. Afganistan müdahalesi, Irak işgali bu çerçevede hayata geçirildi. Ama sadece bunlar değil, dünya çapında bir operasyonlar dizisi bu çerçevede yürüdü. Pakistan’dan, Cezayir’e birçok ülke ve rejimle bu çerçevede birçok pazarlık yapıldı. Dünyanın birçok yerinde ve bu arada Afrika’da (AFRICOM), ABD askeri varlığı bu çerçevede tahkim edildi.
Afganistan’daki müdahale, bu zaman zarfında, büyük ölçüde başarısız oldu. Uzunca zamandır, Taliban ile görüşüldüğünü biliyoruz, artık bu görüşmeler bir ölçüde resmiyet kazanma noktasına geldi. O kadar ki, Taliban’ın Ankara’da ofis açması gündemde. Bu aşamada, Bin Ladin ve El-Kaide odaklı, ’11 Eylül paradigmasının sonu’geldiğinde, Bin Ladin’in sahneden çekilmesi gerekti.
Kesin olan bir şey varsa, o da Bin Ladin’in öldürülme haberinin bir ’sürek avı’nın sonucu olarak görülemeyeceğidir. Afganistan’dan Afrika’ya kadar uzanan hatta olan bitenleri bütüncül bir açıdan değerlendirme çabası göstermeden, bu olayı yorumlamak boş laf etmekten başka bir şey olmaz. Bin Ladin’in öldürülmesi haberi, her şeyden önce 11 Eylül paradigmasının bittiğinin açıkça ilanıdır. Bir anlamda, ’yorgan gitmiş kavga bitmiş’ olacaktır, zira İslami radikalizm ve terör ile mücadelenin merkezine Bin Ladin ve El-Kaide yerleştirilmişti. Yeni kavganın, başka bir eksende kurulduğu belli oluyor.
(...) ’Eski düşman öldü, yaşasın yeni düşman(lar)’!
Nuray Mert / Milliyet
+++
Amerika Birleşik Devletleri son 10 yılda girdiği bütün haksız savaşları Bin Laden üzerinden temize çekti. Irak, Afganistan... Terörle mücadele adına öldürülen binlerce insan. Bir başka hesap için savaş verilirken hep diri tutulan Bin Laden imajı.
10 senelik malzeme dün miadını doldurdu. Bin Laden sahneden çekildi. Peki sırada kim var?
Oray Eğin / Akşam
+++
Henze’nin yarattığı canavar
Sovyetler’in ’Sıcak denizlere inmesini engellemek’ için epey çalışma yapıldı. ’Dinsiz Moskova Yönetimi’ Müslüman mücahitlerce engellenecekti. En yoğun çarpışmalar Afganistan topraklarında gerçekleşti. İşte bu noktada, Pentagon’un ’Dahi çocuk’olarak seçtiği Usame Bin Laden’i fark ettik. Karanlıklar Prensi Paul Henze’ye, onu keşfettiği için, zirve yaptırdı. (...) Henze’nin yarattığı canavarların hızla çoğaldığı ortada. Hani aklımıza ilk gelen ’Mücahitler ölmez’ sloganı.
Burhan Ayeri / Akşam
+++
Soytarılığa vize
Taksim geçen 1 Mayıs’ta da benzer soytarılıklara sahne olmuştu.. Atatürk’e BDP bayrağı asmalar, Apo’nun posteriyle yüzünü kapatıp fotoğraf çektirmeler.   Geçen yılki olaylardan ders alınmamış mıydı? Bu ayıp anıta tırmanan soytarıların değil meydanda asayişi sağlamakla görevli kişilerindir.. Güvenliği koordine eden valilik de aynı ölçüde sorumludur.
Melih Aşık / Milliyet
+++
‘Çok şükür’ mü!
...Hakan Şükür iki buçuk yılda TRT’den 1 milyon 750 bin lira kazandı. Eğer milletvekili adaylığına soyunmayıp devam etseydi; 4 yılda 3 milyon lira daha kazanacaktı. Sorum kendisine: Milletvekili olmak için bu 2,5 milyon liradan neden vazgeçtin? 
Yanıtın, “Vatan-millet için”  ise; bir soru daha: TRT de bu milletin parasıyla yaşayan bir kamu yayıncısı...  İki buçuk yıldır bu kadar astronomik bir parayı tıkır tıkır neden aldın?  O zaman vatan-millet neden aklına gelmedi?
Mustafa Mutlu / Vatan
+++
GÜNÜN SÖZÜ
Usame Bin Ladin’in ölüsü, Obama’ya bir dönem daha başkanlık sağlayacak. CIA, liderlere seçim hediyeleri vermeyi sever.
Güneri Cıvaoğlu / Milliyet



http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=18107

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder