Anasayfa

Perşembe, Mayıs 12, 2011

İki Yüzlülüğü Reddediyorum!.. / Cem YAĞCIOĞLU

Cem YAĞCIOĞLU Yazdı: İki Yüzlülüğü Reddediyorum!..
 Yanar, yanar durur! İçimizde yarım kalan bir sevda! Ve bu sevda memlekete dair! Uygunsuzluğun orta yeri, soysuzluğun son demi ve haramilerin saltanatı sürerken; olağan işler ve olağanüstü gidişler sersemliğinde seyrederken memleketi... itlerin dalaşından geri kalan ve her gün ekranlardan beynimize dolan soysuzluk manzaraları oynarken arka planda, yorum yapan amcam; hala neyin peşinde!.. Ve sen, hala sistemin adamlarından medet uman kahraman! ya sen neyin peşindesin! Ya da bu zır cahilliğinle; neden hala entellektüelizmin doruklarında dolaşmaktasın. Açıkları ayan beyan gösterdikçe, sen hala benim açığımı yakalama peşindesin; sahi söyler misin bana! kimsin sen!


Zor zanaattır; memleket diye yatıp, vatan diye kalkmak ve kırgınlığın son demlerinde dolanırken cadde ve sokaklarımızda; vurdumduymazlığın ayyuka çıktığı an! işte o an; serçe kuşu misali çırpınışlarımızdır, tarihte asılı kalan! Resim aynı; manzaranın ortasında köpekler, civarı tepeler.. hani nerede top oynayan çocuklar! Asrın yenilmişliğini reddediyorum! Reddediyorum; şerefsizliğin bahçesinde sere serpe uzanmayı! Reddediyorum; ihaneti içimize sokanlarla kol kola gezmeyi, omuz omuza vermeyi! Reddediyorum; düşmandan öte, içimizdenmiş gibi ahkâm kesip de, büyük şeytandan medet uman işbirlikçi taifeyi!

Yol yakınken gel dönelim, dedim; iç geçirdim döndüm geri; hey Kemalist! neredesin sen! Yazacak yer koymadılar, sesimizi çakallara boğdurdular; sen ey Kemalist, ihanet içinde olanlarla (bilmeden) birlik olmadık diye linç edilirken, sesimiz kısılırken ve en acısı, dost bildiklerimizce çakallara yem yapılırken nerelerdeydin! paneller yesin seni!.. Asrın en büyük aldatmacasıdır bu; halk dışarıda, sen kültür merkezlerinde ahkâm keserken ya da dinlerken; kapıları çalanlar onlar ve onlar, yalandan da olsa halkın yanındalar! ya sen neredesin!..

Reddediyorum! Her içeri alınanı Kemalist zannedenlerin ve her iyilik hareketini Kemalist ideolojinin bir parçası sananların akıl sağlığını reddediyorum! İyilik hareketlerinin arkasında yatan misyoner düşüncenin ayrımına varamayıp, biz onları deşifre ettiğimizde, bize karşı linç girişiminde bulunanları reddediyorum! Son günlerde Yılmaz Dikbaş'a uygulanmaya çalışılan linci reddediyorum!.. Olayları sadece kendi pencerelerinden gören ve bu görüyü temel doğru sanan ahmakların Kemalistliğini reddediyorum! Ve ufukta seçim kandırmacasının ardından gelişmesi muhtemel olan bir sürü olumsuzluğu halen daha göremeyip, hala seçim ertesine umut bağlayanların iyi niyetini reddediyorum! Ve sistemin tüm partilerini reddediyorum!

Sistem; sistemin karşısında yer alanları beslemeyecek kadar akıllı ve Kemalistlere hareket kabiliyeti sağlamayacak kadar sağlamdır! Kim ki; bu şekilde başarı sağlanır düşüncesini halka enjekte etmektedir; dönüp arkasına baktığınızda, ''made in USA'' yazısını görürsünüz! Bu ülkeyi Mustafa Kemal'in ölümünden sonra ABD'ci Atatürkçüler(!) yönetti ve son on yıldır da ABD'ci dinciler bayrağı aldı! Yani ortadaki it dalaşının asıl gürültüsü bundandır; işte bundan dolayıdır ki gerçek Kemalistler, hem uyanık, hem de akıllı olmak zorundadır! ''Milyon dolarlık Atatürkçülük olmaz'' adlı yazımızda bu konuya değinmiştik! Bire kere her Atatürkçü şunu kafasına iyice sokmalıdır ki; medya tarafından Atatürkçü kimliği ile ortaya sürülenlerin hiçbiri gerçek değildir; gerçek Atatürkçü olsalar, onlarla ilgili bırakın dizi yapmayı, isimlerini bile telaffuz etmezler! Çünkü sistem son yetmiş yıldır 'Kemalizm'i Atatürkçülük adı altında sulandırmış; ortalama, 'Anıtkabir ziyaretçiliği', 'rozet takıcılığı', 'imza atıcılığı' gibi zararsız etkinlikler boyutuna indirgemiştir ve bu işletim sisteminin arkasında ''tezgah'', yani masonik yapılanma vardır!.. Bugün Yılmaz Dikbaş'ı olabildiğince eleştiren kafanın içine sızmış olan tam da budur! Ama o kafa bunun farkında mıdır? Elbette hayır! Biz de onun için; ''Okuyun! Okuyun da bir şeyler öğrenin diye yazıyoruz'' derken işte bundan bahsediyoruz; yani ben size diyorum ki; 'güneşten bahsediyorsun ama, ben sana beş buçuk milyar ışık yılı ötede var olan yıldızdan dem vuruyorum, milyon değil milyar! Dinle; ey bilmişliğin sınırında bilgiler paylaşan güruh, memleketi paylaştılar sen hala nelerin peşindesin!' Mesela, değil mi!..

Reddediyorum! diyordum. Evet reddediyorum! Bir şekilde cahil kalmış, bir şekilde bilgiye ulaşamamış halkımızı değil; o halkımızı, sırf Almanlardan onur ödülü almak için 'aptal' yerine koyan, ödülü alamadığı gibi Almanları yerin dibine sokan kitabını da yayınlayamayan o çok ünlü Türk mizah yazarının aydınlığını ve o aydınlığı halen dahi halkını aşağılamak için kullanan yarı cahilleri reddediyorum!.. Seçimleri AKP kazanacak! Ve bu güruh ertesi gün aynen şu cümleyi kuracaktır; 'bu halktan bi b.. olmaz'' işte bu yaklaşım yine AKP'nin işine yarayacak ve arkasından gelecek olan referandum sürecinde kârlı çıkan yine onlar olacaktır, çünkü bu taktik 'Yahudi taktiği'dir ve beş bin yıldır uygulanmaktadır! Sen panellerde fink atarken, körler ve sağırlar birbirinizi ağırlarken, yer sofralarında sohbetler başka âlemlerden dem vurmakta ve bu 'tezgâh' bin yıldır böyle uygulanmakta ve sen hala uyanmamaktasın! Sana sorsak, gözlerin fel fecir okumakta; ama görünen başka! Ve birileri seni uyardığında da; her şeyi bilen aslan kesilmektesin! Bi b.. haberin yok!..

Kemalizm öyle sanıldığı kadar basit değildir; her şeyden önce üstün bir öngörü ve sabır gerektirir. Medyanın pompaladığı değerlerden sıyrılmadan başarı imkânsızdır! Hiciv ustası bir tiyatrocunun ya da gazetecinin söylemlerinden ziyade, yaşam tarzı dikkate alınmalı ve gereken hal ve durumlarda bu kişilerin ortaya koyduğu bir tavır var mı, yok mu ona bakılmalıdır! Heykel yıkılırken bir taraflarını yırtanların, memleket toz-dumanken ses çıkartmıyor olmaları tesadüf olarak algılanmamalı; gerçek niyetlerin AKP karşıtlığı mı yoksa Kemalist ideolojinin tüm kurumlarıyla hakim olması mı olduğu iyice anlaşılmalıdır! Bir yandan Arap birliğine kaymaktan rahatsız olanların, diğer yandan AB'ci tutumları halka iyice yansıtılmalı, her şeyden önce tam bağımsızlıktan yana olup-olmadıkları araştırılmalıdır! Tam bağımsızlık ilkesinde buluşmayan hiçbir düşünce, Kemalist ideolojinin alanına girmez. İşte bu yüzden kendisini Kemalist olarak tanımlayanların medyatik Atatürkçü(!) olgusuna ayrıca dikkat etmeleri ve sadece söylem olarak kulağa hoş gelen tümcelerden uzak durmaları esas olandır! Dün, Mine G. Kırıkkanat'ı ve Süheyl Batum'ları başımıza Atatürkçü(!) diye musallat edenlerin gerçek yüzlerini görmek için, öncelikle kişilerin aynada kendi suratlarına bakmaları ve sonra dönüp değerlendirme yapmaları esas olandır!

Cumhuriyet Güç Birliği oluşumu adaylarının seçilemedikleri taktirde, seçim barajından dolayı AKP'nin ekmeğine nasıl yağ sürüldüğü ortaya çıkacaktır. Bu; o güç birliğinde aday olanların pek çoğunu desteklediğimiz gerçeğini değiştirmez; ancak sistemin kurgusu bizden yana değil karşıdakiler lehine işleyecektir, yaşayıp göreceğiz! Benim asıl karşı çıktığım mesele ise; bu oluşumların seçimlerden iki veya üç ay önce ortaya çıkmasıdır; ki bu ise, 'tezgah'ın süregelen bir oyunudur! Nedir bu oyun?

Bu oyun; 'van minut' diyenlerin, İsrail'e hizmet ettikleri gerçeği sabitken, halk arasında 'vay be adama bak, İsrail'e kafa tuttu' algısıyla sonuçlanması gibi bir şeydir! Tek fark; iki farklı kesimin, iki farklı şekilde etkisiz kılınması gerçeğidir! Ha bu, oluşumun içindekileri karalar mı! Hayır!.. Ama Kemalist olmak, en önce strateji bilgisi gerektirir, balıklama atlamayı değil!

Generallere de bir çift sözüm olacak; emekliliğinizi beklemeden Kemalist olunuz, aksi durum biraz komik oluyor! Nerede emekliliğini kapan general varsa topyekun Kemalist oldular, iyi de; Kemalizm öyle hobi icabı emeklilikte meşgul olunacak bir şey değil ki, yüreğiniz yetiyorsa Mustafa Kemal gibi Samsun'a çıkın da görelim! Moruklamadan tabi!.. ''Zaten biz ordu derken teğmenlerden bahsediyorduk'' isimli yazımızda da buna hayli değinmiştik!

''Milli Mücadele'' başlamıştır! Herkes ayağını denk alsın! Biz bu memleketi sokakta bulmadık! Öyle gezerken ayağımıza takılmadı! Üç yıl önce söylemiştim yine söylüyorum: ''Kim olursan ol' değil, adam olursan gel; burası dergah değil memleket!..''

Bölünmeden, delinmeden, devrilmeden yola çıkalım; yoksa bu iş biraz vaktimizi alacak gibi!.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder