Anasayfa

Pazartesi, Mayıs 02, 2011

Acı Gerçekler

Türkiye’de ahlak düşüklüğü ayyuka çıkmıştır.
Ben bu kadar deÄŸiÅŸik toplum içinde bulundum, çalıştım, gezdim; ahlak seviyesi Türkiye’deki kadar düşük bir toplum görmedim. Ahlaksızlık özellikle Özal’la birlikte yukarı doÄŸru hızlanmış, AKP döneminde adeta dikine yükseliÅŸe geçmiÅŸtir.
 Cehaletin Eserleri

Bu toplumun hemen hiçbir deÄŸeri kalmadı: Tek deÄŸer, kiÅŸilerin ve/veya grupların hak etmedikleri ÅŸeylere uzanmak için olabilen her yolu denemesinin en makbul marifet sayılmasıdır. Türkiye rüşvet ve hırsızlıkta Avrupa birincisi, dünya dördüncüsüdür. Dünya ülkeleri arasında cahillik düzeyiyle en ön saflarda yer alıyor, dünya üniversiteleri arasında adı anılabilecek ilk 500 arasında hiçbir üniversitesi yoktur. BaÅŸta CumhurbaÅŸkanı ve BaÅŸbakan olmak üzere devleti yönetenlerin hakkında bulunan suç dosyaları nedeniyle dünya birincisidir (Kemal BaytaÅŸ, Sözcü 13 Åžubat 2011). İçeri atılan gazetecilerin sayısıyla dile gelen aykırı fikre tahammülde, nihayet Ä°ran ve Çin’in bile gerisine düşerek sondan birinciliÄŸi kaptı.

Gün geçmiyor ki ırzına geçilen kadın, cinsiyet nedeniyle veya töre denen ahlaksızlıklar yüzünden öldürülen kız ve kadın haberleri gazetelerimizde, televizyonlarımızda yer almasın. En son öğrencilerimizi hatta devlete ait kurumlar ve devletin memurları eliyle harcamak, onların hayatlarını karartmak sıradan olay oldu, bunları yapan ve kötü niyetleri artık her gün dile gelen akıl ve beceri fakirleri devletin ve hükümetin güvencesi altına alındı. MHP Grup BaÅŸkanvekili Oktay Vural Bey bu konuda devlet görevlilerinin «tatmin olduk» sözlerinde suç ortaklığının dile geldiÄŸini televizyonlardan haykırdı.

Tüm bunlar ne zaman oluyor? Muhafazakâr deÄŸerlerimizin ÅŸahlandığı, Atatürk’ün getirdiÄŸi akılcılıktan hızla uzaklaÅŸtığımız bir dönemde; bunun öncülerinin iki ay sonra halktan %40’ın üzerinde oy alacağı iddia ediliyor. Türkiye halkı tamamen keçileri kaçırdı mı, yoksa bu ahlaksızlıklar zümresi onun gerçek deÄŸerlerini mi yansıtıyor? Bence ne biri ne diÄŸeri. Halk o kadar cahilleÅŸti ki, yaptığı ÅŸeylerin veya kendisine yapılanların çoÄŸunun ahlaksızlık olduÄŸunu, bu ahlaksızlıkların er veya geç kendisini zarara uÄŸratacağını, çoluk-çocuÄŸunu süründüreceÄŸini göremez hale geldi, safsatayla uyutulmayı tercih eder oldu. Türkiye halkı kravat takar, lüks otomobillerde dolaşır, bikinili hatunları sosyetik plajları doldurur veya ÅŸehirlerini ÅŸekilsiz gökdelenlerle doldurup oraları «modernize» ederek yaÅŸanmaz hale getirir-ama tüm bu halk zenginiyle fakiriyle, ÅŸehirlisiyle köylüsüyle zır cahildir. Kendi tarihinden habersizdir. Aslında ne dilini, ne dinini bilir, ne geleneklerini tanır, ne de toplumsal deÄŸerlerinin evriminden haberdardır. MuhteÅŸem Yüzyıl diye televizyonlarda alkışladığı dönemde, devletinde Amerika’dan gelen gümüşün ilk enflâsyonu baÅŸlattığını bilmez1 (çünkü Avrupalı «gâvur» dünyayı keÅŸfederken, muhteÅŸem [!] padiÅŸahları hareminde gönül eÄŸlendirmekte, dünyayı öğrenelim diyen Pirî Reis‘in kafasını vurdurmaktadır).

MuhteÅŸem (!) yüzyılda Anadolu’da medrese o kadar ayaÄŸa düşmüştür ki, öğrenci haydutluÄŸa baÅŸlamıştır (buna softa ÅŸekâveti denir). Avrupa’da ilk yenilgimizi MuhteÅŸem (!) Süleyman devrinde aldığımız gibi (I. Viyana bozgunu: 1529), Hint Okyanusuna her çıkışımızda mini mini Portekiz’den sopayı yeyip Kızıldeniz’e veya Basra Körfezi’ne tıkılışımız da bu büyük (!) padiÅŸah efendimizin devrindedir. Gene onun zamanında dünya keÅŸfedilirken, Hint Okyanusu’na kadırga denen sandallarla2 açılan ve 1554’te Hindistan’da karaya vuran büyük (!) bir amiralimiz, yürüyerek üç senede Hindistan’dan Edirne’ye gelmiÅŸ ve meÅŸhur bir kitap (Mirât-ül Memâlik) yazmıştı. Elalemin dünyayı öğrendiÄŸi bu dönemde Seydî Ali Reis gazel söyleyip, eÄŸlence partilerini anlatmaktan baÅŸka tek bir detaylı coÄŸrafya bilgisi toplamayı gerekli bulmamıştı. Büyük (!) Sultanımız Süleyman’ın Fransa kralı I. François’yı hapisten bir mektupla kurtardığını okurduk mektepte. O François’nın kurduÄŸu Collège de France bugün dünyanın en önemli araÅŸtırma kurumlarından biridir. Bizimkinin hangi kurumu ayakta kaldı? Hangi kurumunun insanlığa beÅŸ paralık bir faydası oldu? Tek becerdiÄŸi kalıcı ÅŸey, aklı başında öz oÄŸlu Åžehzade Mustafa‘yı Hürrem uÄŸruna katlettirip, devleti bir ayyaÅŸa teslim ederek halkının geleceÄŸini karartmak oldu. Artık yeter! Bu ve benzeri rezillikleri yalanlarla bezeyip yücelten, buna karşılık bize bütün dünyada saygınlık kazandıran, aklımızı kullanıp onurlu insanlar olmamızı saÄŸlayan Atatürk’ü aÅŸağılayan âlim pozlu, ukala tavırlı zır cahilleri her gün halkın karşısına diken televizyon kanallarından ve gazetelerden gına geldi. Yükselen ahlaksızlık grafiÄŸimiz kimin eseridir sanıyorsunuz? Cehalet tüm fenalıkların anasıdır. Biz de o anayı besleyip duruyor, onun tosuncuklarına oylar veriyoruz. Artık yeter! Memleketimde her elimi attığım yerde cehalet çirkefine bulaÅŸmaktan bıktım.

1. Kanuni’nin torunu kadın düşkünü III. Murat’ın devrinde Osmanlı akçesi birdenbire deÄŸerinin yarısını yitirmiÅŸti. Yani devlet aniden yarı yarıya fakirleÅŸmiÅŸti (1593 enflasyonu).

2. Kadırga nedir bilmiyorsanız, yakında Deniz Müzesi gene açılacak gidin görün. Fatih’in kadırgalardan oluÅŸan 140 parça muhteÅŸem (!) Osmanlı Donanması, 4 tane Ceneviz gemisini Ä°stanbul muhasarasında Marmara’da durduramamıştı!

A. M. Celal Şengör

http://www.internetajans.com/default.asp?NID=105220

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder