Anasayfa

Salı, Ağustos 02, 2011

PSÄ°KOLOJÄ°K HARBÄ°N ÅžEYTANA TAPAN PÄ°YONLARI / Emekli TuÄŸgeneral Hikmet YAVAÅž



 Yani çok fazla düşünmemiz, uyanmamız, sorgulamamız ve bazı ÅŸeyleri anlayıp eleÅŸtirmemiz, önemli insanların iÅŸine gelmiyor.

Ä°nanmamızı istedikleri yalanları bize gerçekmiÅŸ gibi sunuyorlar ve inandırıyorlar. Çünkü Hitler’in propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in söylediÄŸi gibi; 

“Bir ÅŸeyler hakkında konuÅŸmaya devam eder ve sürekli aynı ÅŸeyleri tekrar ederseniz, insanlar sonunda buna inanır.”


  Askeri literatürde harbin hedefi; “Düşman halkın, harbe devam azim ve iradesini kırmak” olarak tarif edilir.


Bunun anlamı; “EÄŸer siz, psikolojik harekât yürüterek, düşman tarafın halkını bezdirir ve bu savaşı kazanamayacaklarına ve hatta kaybettiklerine ikna edebilirseniz, o halkın ordusunu yenmeden zaferi kazanabilirsiniz. Çünkü o halk, kendi ordusunu maddi ve manevi bakımdan desteklemekten vazgeçer ve sizin yenmenize gerek kalmadan kendi ordusunun icabına bakar.
Tarihte, orduları yenilmediÄŸi halde “harbe devam azim ve iradeleri kırıldığı” için karşı tarafa teslim olan milletler vardır.

Örneğin:

Uluslar arası bir anlaÅŸmayla Kore’nin bağımsızlığı kabul edildiÄŸi sırada Japonlar tarafından iÅŸgal edildiÄŸinde, Amerika BirleÅŸik Devletleri BaÅŸkanı Roosevelt;

“Kore kesin olarak Japonya’nındır. Bir antlaÅŸma ile Kore’nin bağımsız olması gerektiÄŸinin kararlaÅŸtırıldığı doÄŸrudur. Fakat Kore, bu antlaÅŸmanın uygulanmasını zorlayacak güce sahip deÄŸildir. Korelilerin kendileri için yapmaya muktedir olmadıkları bir ÅŸeyi, onlar için baÅŸkalarının yapmasını beklemek olanaksızdır. Bir ulusun kendi gücüyle koruyamadığı bir ÅŸey, uluslar arası toplum tarafından da korunamaz” demiÅŸtir.

Diğer taraftan, bir harp çeşitli muharebelerden oluşur. Bu muharebelerin bazılarını kazanır, bazılarını ise kaybedersiniz. Bazen taarruz eder, bazen savunmaya geçersiniz ve hatta geri çekilirsiniz. Bazen tuzağa düşürür ve bazen tuzağa düşersiniz. Bütün bunlar harbin doğasında vardır. Bir muharebeyi kaybetmek ve birkaç tuzağa düşmek Ordunuzun ve halk olarak sizin yenildiğiniz anlamına gelmez.

Belirtilen nedenlerden dolayı, devletler bir harbe girdikleri zaman; Orduları cephede savaşırken, ayni zamanda “düşman halkın harbe devam azim ve iradesini kırmak” için yoÄŸun bir psikolojik harekât baÅŸlatırlar. DiÄŸer taraftan da “kendi halklarının morallerini yükseltmek ve harbe devam azim ve iradelerini güçlendirmek” için ellerinden gelen her ÅŸeyi yaparlar.

BilindiÄŸi gibi PKK; Türkiye’nin doÄŸu ve güneydoÄŸusunu, Irak’ın kuzeyini, Suriye’nin kuzeydoÄŸusunu ve Ä°ran’ın kuzeybatısını kapsayan bölgede, aÅŸağıdaki haritada görüldüğü gibi bağımsız bir Kürt Devleti kurmayı amaçlayan silahlı bir terör örgütüdür.
Hâlihazırda, Kuzey Irak topraklarını ele geçirerek, Barzani’nin kontrolünde “Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ni” kurdular. Åžimdi de, aynı haritada da görüldüğü gibi, Türkiye’nin DoÄŸu ve GüneydoÄŸu Anadolu’daki topraklarını bölerek “Demokratik Özerklik” yutturmacısıyla, tam bağımsızlığa giden yolu açmak istiyorlar.
Bu maksatla; hak, hukuk, adalet, insan hakları, ileri demokrasi ve analar ağlamasın gibi yüce insani değerlerin arkasına gizlenerek, bir taraftan barış çağrıları yaparken diğer taraftan en kanlı terör eylemlerini gerçekleştiriyorlar.

Bu arada, Türk halkının “Terörle mücadeleye devam azim ve iradesini kırmak ve bezdirerek teröre teslim olmasını saÄŸlamak için” harp tarihinin gördüğü en ahlaksız psikolojik harekâtını uyguluyorlar ve Türk halkının kendi Ordusu’na olan güveni yok etmeye çalışıyorlar.

Şimdi aşağıdaki resme dikkatle bakınız:

Ne görüyorsunuz?

İhtiyar bir hanım mı, yoksa genç bir bayan mı görüyorsunuz?

Aslında, bu şeklin içinde her iki resim de var.

Hangi şekli görmüş olursanız olunuz artık şuur altınız, başlangıçta görmüş olduğunuz ilk resme şartlanmıştır.

Sizlere, bu resmin içinde her iki hanımın da var olduğu söylenmesine rağmen, ikinci resmi görmekte zorluk çekmektesiniz.

İşte psikolojik harp böyle bir şeydir.

Sahip oldukları gazete ve televizyonlarda, dolap beygiri gibi durmadan dönen medya tetikçileri kanalıyla; Ordunuzun yenildiğini, Komutanlarınızın yeteneksiz olduğunu ve hatta düşmanla işbirliği yaptığını, artık bu mücadeleyi sürdürmenin anlamsız olduğunu şuur altınıza oya işler gibi nakşetmeye çalışırlar.

Ä°ÅŸte Türkiye’de oynanan oyun budur.

Bıkmadan usanmadan 365 gün 24 saat kendi Ordusu’nun ve komutanlarının aleyhine yapılan medya bombardımanına maruz kalan beyinler, ÅŸuur altlarına iÅŸlenen resmin etkisinde kalarak gerçek resmi görmemeye baÅŸlıyorlar.

Türk halkının “Terörle mücadeleye devam azim ve iradesini kırmak” amacıyla PKK ile Yandaşı bölücüler tarafından yürütülen psikolojik harekâta, bilerek destek veren satılmış piyonlar veya bilmeyerek alet olan sözde aydınlar, Türk Ordusu aleyhinde bakın neler söylüyorlar:

a. “Asker; Camiye bomba atmak, kendi uçağımızı düşürüp bunu Yunanistan'ın üstüne atarak savaÅŸ çıkarmak, PKK'nın çarpışmayı sürdürebilmesi için gene kendi uçağımızı düşürerek engellemek, cephanesi biten PKK militanlarına iki kamyon mermi göndermek gibi SAPIK iÅŸlere kalkışmayacak… Vatana ihanet etmeyecek…” (Engin ARDIÇ, 27 AÄŸustos 2010,Sabah Gazetesi)

b. “Ordumuz bu savaşı kaybetti; Bir ordu kendi halkına savaÅŸ açar mı? Kendi halkına savaÅŸ açan ordunun, iÅŸgal ordusundan ne farkı kalır Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vatanı ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne karşı, bugüne kadar ortaya çıkartılmış en ciddi tehdidin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinden geldiÄŸini gösteriyor… Türkiye'nin birliÄŸini, halkın hukukunu, devletin bekasını koruyabilmek için bu "kurumsal yapı"ya son vermemiz ve yeni bir ordu kurmamız lâzım… Bizim bir Nizam-ı Cedit ordusuna ihtiyacımız var…” (Mümtazer TÃœRKÖNE “Vesayet ve Demokrasi” konulu Abant Platformu ve Zaman Gazetesi, 29 Ekim 2009,11 TEMMUZ 2010)

c. “Katilleri yakalamakla yükümlü bir örgütün (yani TSK)içine katiller sızmış… Balyoz Ä°ddianamesi’ne göre “katil doÄŸanlar” devlet içine yuvalanmışlar... ÇAKMA ASKERÄ° CUMHURÄ°YETÄ° toptan AB standartlarında demokratik bir cumhuriyet’e dönüştürmeden her ÅŸey boÅŸ” (Mehmet ALTAN, Star Gazetesi, 17 HAZÄ°RAN 2010)

d. “PKK, orduyu, eski zaman argosuyla söylersek, KÃœLLÃœM ediyor.
Öyle bir mangayı falan pusuya düşürmüyor… En seçkin birlikler denen komando tugayına saldırıyor… Ordu, PKK’nın peÅŸinde deÄŸil, PKK ordunun peÅŸinde gibi bir görüntü var… PKK orduyu hallaç pamuÄŸu gibi atıyor… Bu ordu, ordu deÄŸil.” (Ahmet ALTAN, 22 TEMMUZ 2010, Taraf Gazetesi)

e. “Türkiye’de son günlerde bölgesel demokratik özerklik talepleri dile getiriliyor.
Darbeci paÅŸalara karşı çok uysal ve anlayışlı savcılarımız demokratik özerklik talepleri karşısında hemen aslan kesiliyorlar…” (Eser KARAKAÅž, Star Gazetesi, “Lozan’ı Herkese Uygulamak” konulu yazısı)

f. “Askeri okullarda Marksist, Leninist, ateist, mason ideoloji ve kültürü egemen kılınmaya çalışılıyor... Bugün TSK’nin en büyük sıkıntısı dinden tecrit edilmiÅŸ bir eÄŸitim sistemi… Askeri eÄŸitim doktrini Dinden uzak durmayı öğretiyor… Askerlik yaÅŸam tarzı olarak görülüyor. Bu bir bakıma askerliÄŸin din olarak görüldüğü algısını oluÅŸturuyor… Ä°lk günden itibaren dinden uzak durulması gerektiÄŸi telkin ediliyor... Öğrencilik yıllarında alkol kullanımı kesinlikle tavsiye edilen, olmazsa olmaz olarak sunulmaya çalışılan bir konu.”(Haber Vaktim Editörü, 13 TEMMUZ 2010)

g. “ Bu Orduyu 3’e bölüp; bir kısmını Ermenilere, bir kısmını Yunanlılara, bir kısmını Yahudilere verelim. Biz de kurtulalım… Bizim askerimiz dinimize karşı, geleneklerimize karşı, Osmanlıya karşı, tarihimize karşı, milletimize karşı, ne diye besliyoruz bunları” (Abdurrahman DÄ°LÄ°PAK’ın yazısına HABÄ°B rumuzlu okuyucu yorumu)

h. Gazete köşelerinde ve televizyonlarda, bu gibi yorumları yapanlar, lafı evirip çevirip Cengiz Çandar’ın, TESEV adına hazırladığı "DaÄŸdan Ä°niÅŸ - PKK Nasıl Silah Bırakır" baÅŸlıklı raporunu sunarken söylediÄŸi ÅŸu sonuca getiriyorlar:

2007 sonrasında sivil otoritenin askeri otoriteye "askeri olarak PKK'ya son verebilecek misiniz" sorusunu yönelttiÄŸini, ‘bu soruya kesin bir olumlu karşılık alınmaması üzerine demokratik açılım hazırlıklarına giriÅŸildiÄŸini’ söylüyor ve bu haberi "üst düzey devlet yetkililerinden aldığını” bildiriyor”

NeymiÅŸ?

Hükümet, Genelkurmay BaÅŸkanlığına “Askeri olarak PKK’ya son verebilecek misiniz” diye sormuÅŸ. Askerler “Olumlu cevap” verememiÅŸ. Bunun üzerine Hükümet “Kürt açılımını” baÅŸlatmış.

Ä°ÅŸte psikolojik harp budur.

Halkın “kendi ordusuna güvenini sarsmak, terörle mücadele azim ve iradesini kırmak, teröre teslim olmasını saÄŸlamak ve bölücüler ne istiyorsa verelim kurtulalım” bezginliÄŸini ÅŸuuraltına iÅŸlemek iÅŸte böyle yapılır.

Zannederim, bu kadar cinliğe şeytan bile şapka çıkarır.

Acaba, beyinlerimize iÅŸlenmek istenen resim doÄŸru mu?

Türk Silahlı Kuvvetleri gerçekten PKK ile başa çıkamıyor mu?

Şuuraltımıza işlenmek istenen psikolojik harp yalanlarından kurtularak gerçekleri görebilmek için somut rakamlara ve uluslararası araştırma kurumlarının tarafsız raporlarına bakalım:

Bu ordu, 2002 yılında PKK’yı hallaç pamuÄŸu gibi atarak terörü (6 ÅŸehidimizle) nerdeyse “SIFIR” seviyesine indirdi. PKK marjinalleÅŸti ve eylem yapamaz hale geldi.

Bu baÅŸarı, terör belasından çeken pek çok devletin gözünü kamaÅŸtırdı. Düzenli bir ordunun, terörü nasıl bitirdiÄŸini incelemek ve dersler çıkarmak için, uzmanlarını Türkiye’ye gönderdiler. ABD, Ä°ngiltere, Ä°spanya ve Endonezya, söz konusu devletlerden bazılarıydı. Bunları Cengiz Çandar gibiler de bilir ama iÅŸlerine gelmediÄŸi için söylemezler.

Zamanın Genelkurmay BaÅŸkanı; “Asker olarak biz görevimizi yaptık. Åžimdi sıra siyasilerde gerekli düzenlemeleri yapın ve daÄŸa çıkışı önleyecek tedbirleri alın” dediÄŸini ne çabuk unutuyorlar.

Bugünkü terörü, askerin elini kolunu bağlayarak ve bağlatarak onlar azdırdı.

Örneğin;

EÄŸer gözümüz kör deÄŸilse, Ordumuzun PKK’yı hallaç pamuÄŸu gibi attığı, 2002 yılındaki ÅŸehit sayısına bakalım,
Bir de, Ordunun elini kolunu her bağlayışlarında, her geçen yıl şehit sayımızın nasıl arttığına bakalım.

2002 6
2003 31
2004 75
2005 105
2006 111

2007 146

2008 171

2009 135 (ilk 6 ay)

2010 77

PKK ağzıyla konuşanların ellerine, yüzlerine, yazılarına, dillerine ve kara vicdanlarına, şehitlerimizin akan kanları bulaşmış. Bu lekeyi 7 sülaleleri temizleyemeyecek.

Vatanını, vicdanını, bilimini ve kalemini satmış olanların ve bölücülerin aÄŸzıyla konuÅŸanların bu gibi iddialarına, Amerika BirleÅŸik Devletlerinin en önemli düşünce kuruluÅŸu “RAND corporation” tarafından 2010 yılında yayınlanan “Victory Has a Thousand Fathers” baÅŸlıklı raporun en iyi cevabı verdiÄŸini Cengiz Çandar gibiler ve Hükümet bal gibi bilir. Ama iÅŸlerine gelmediÄŸi için bunu söylemezler.

Bu rapora göre;

1) Bölücü teröristlerle düşük yoğunluklu harp içinde olan 30 ülke inceleniyor.
2) Değerlendirme kriteri olarak 50 faktör kullanılıyor.
3) DeÄŸerlendirmede 1984–1999 yılları kapsanıyor.
4) Sonuç olarak; bölücü terörle mücadelede 22 ülkenin yenildiği ve 8 ülkenin ise terörü yendiği ortaya çıkıyor.
5) Türkiye, bölücü terörü yenebilen sayılı ülkeler arasında yer alıyor.

Son yıllarda terörün azgınlaşmasının ve Türk Ordusunun elinin ve kolunun bağlanmasının sebeplerini ise; siyasi iktidarlar ile Terörle mücadele etmiş askerleri düzmece ihbarlarla, terörist diye tutuklatmak için şeytani kampanyalar düzenleyenlerin açıklaması gerekmektedir.

Terörle mücadelede, tüm devlet kurumlarının elbirliği içinde topyekûn mücadele etmeleri zorunludur. Terör örgütünün dış desteklerini ve finans kaynaklarını kesmek, dağa çıkışları önlemek ve sosyal reformları yapmak, askerin değil siyasi iktidarın yani hükümetin görevidir.

Bütün bunları göz ardı ederek “Ey millet, bakın Türk Ordusu PKK ile baÅŸa çıkamam diyor. Bu nedenle, Abdullah Öcalan’ın istekleri yönünde demokratik açılım yapmaktan baÅŸka çaremiz kalmadı mesajını vermek veya böyle bir algıyı oluÅŸturmak” alçaklığın ve ÅŸeytanlığın ta kendisidir.

Roma imparatoru Neron’un, Roma’yı yakarak bir tepeden zevkle seyretmesi ve Roma, yanıp bitip kül olduktan sonra, bu defa yangının sorumluluÄŸunu baÅŸkalarının üzerine atarak rakiplerini tasfiye etmesi gibi; Atatürk Cumhuriyetini yakmak, Kemalist aydınları ve Türk Ordusunu tasfiye etmek isteyenler, amaçlarına asla ulaÅŸamayacaktır.

Çünkü bu millet, er veya geç, kurulan bu ÅŸeytani tezgâhların farkına varacaktır. Ãœzerinde özgürce yaÅŸadığımız bu Cumhuriyetin ve zor zamanlarda canımızı, malımızı, namusumuzu ve vatanımızı koruyacak olan bu Ordu’nun tarumar edilmesini, aklı başında hiç kimse ellerini ovuÅŸturarak Neron gibi zevkle seyredemez.

Hatırlarsanız; devletler bir harbe girdikleri zaman; Orduları cephede savaşırken, ayni zamanda “düşman halkın harbe devam azim ve iradesini kırmak” için yoÄŸun bir psikolojik harekât baÅŸlatırlar. DiÄŸer taraftan da “kendi halklarının morallerini yükseltmek ve harbe devam azim ve iradelerini güçlendirmek” için ellerinden gelen her ÅŸeyi yaparlar demiÅŸtik.

Türk Halkının “Terörle mücadeleye devam azim ve iradesini kırarak teröre teslim olması” saÄŸlanmaya çalışılırken, Türk Ordusu’nun yaklaşık 5 Bin ÅŸehidine karşılık 30 Bin teröristini kaybetmiÅŸ olan bölücülere bakın nasıl moral verilerek “Mücadeleye devam azim ve iradeleri güçlendirilmeye” çalışılıyor.

PKK’ya yakınlığıyla bilinen haber ajansında “Ä°ran’ın Kandil operasyonunun perde arkası” hakkında ÅŸu deÄŸerlendirme yapılıyor:

PKK ve PJAK gerilla güçlerine karşı yapılan operasyon Ä°ran, Irak, Türkiye ittifakları sonucu ortaya çıkmış bir durumdur…

GeçmiÅŸten beri Irak, Türkiye, Ä°ran ve Suriye devletlerinin her ne kadar ciddi çeliÅŸkileri olsa da Kürt sorunu noktasında uzlaÅŸtıkları bilinen bir gerçektir. Çünkü hepsinin ortak noktası ve yumuÅŸak karınları Kürt sorunudur…
Mevcut konumda Türkiye; ABD, İngiltere ya da İsrail ile birlikte bölgenin dizaynında rol almak istiyorsa ve bu konuda İran ve Suriye ile yol ayrımına girmiş ise, Kürt sorununu inkâr ve imha etme politikasının iflasından kaynaklanmaktadır.

NeymiÅŸ?

“Türkiye; Amerika, Ä°ngiltere ve Ä°srail’le birlikte bölgenin dizaynında (BOP projesinde)rol almak istediÄŸi ve Kürt sorununu inkâr ve imha etme politikası iflas ettiÄŸi için Ä°ran ve Suriye ile yollarını ayırmış.

DeÄŸerlendirmeye devam ediyorlar ve:

“Türkiye bölgede bir daha asla Kürt sorununu inkar edilemez olduÄŸunu, mutlaka ama mutlaka bir çözümün bulunması gerektiÄŸini gördüğü için bu devletlerle yollarını ayırdı. Åžunu da belirtmek gerekir ki Türkiye Kürt inkar ve imha politikasında gözü arkada kalmış bir durumdadır. Yani bir yerden umut görürse tekrardan geriye dönüşe hazır bir durumdadır. Çünkü Türkiye devleti kendi isteÄŸiyle bu noktaya gelmedi, Kürt özgürlük hareketi Türkiye devletinin kafasına vura vura bu noktaya getirdi” diyorlar.

NeymiÅŸ?

Türkiye; Kürtleri inkâr ve imha politikasından neden vazgeçmiş?

“Çünkü Kürt özgürlük hareketi yani PKK terörü TÃœRKÄ°YE DEVLETÄ°NÄ°N KAFASINA VURA VURA BU NOKTAYA GETÄ°RMÄ°Åž.”

Ey Millet; görüyor musunuz? Duyuyor musunuz? Anlıyor musunuz?

Türk Devleti, yaptığı bütün açılımları isteyerek yapmadı, PKK olarak kafasına vura vura biz yaptırdık. Bu nedenle bizi terör eylemlerinden vazgeçirmeye çalışmayın, kafalarına vurmaya devam etmezsek bağımsız Kürt Devleti’ni kuramayız” diyorlar.

Åžimdi anladınız mı; siz ne verirseniz verin, ne kadar açılım yaparsanız yapın, DoÄŸu ve GüneydoÄŸu Anadolu topraklarını komple verip, bağımsız Kürt Devleti’ni tanımadıkça terörden vazgeçmeyecekler.

13 vatan evladının ÅŸehit düştüğü gün, bölücüler tarafından ilan edilen Özerk Kürdistan için; “Özgür Bireyler TopluluÄŸu-Nasname” isimli Kürt Sitesinde:

Özerk Kürdistan, Kürtlerin kendi kaderlerini tayin etme hakkını kullandığı, koÅŸullar gereÄŸi ÅŸimdilik ilan edemediÄŸi bağımsız devletin ön hazırlığıdır” diyerek, Türkiye’yi bölüp bağımsızlıklarını ilan edinceye kadar durmayacaklarını açıkça ilan ediyorlar.

Şimdi anladınız mı; aklını, kalemini ve vicdanını parayla satmış olan bazı alçakların, Türk Halkını kendi Ordusuna karşı neden kışkırtmaya ve Türk askerinin elini ve kolunu bağlamaya çalıştıklarını?

DeÄŸerlendirmeye devam ediyorlar ve:

Kandil operasyonu planın “ ilk aÅŸamasında, Ä°ran devleti Kandil bölgesine geniÅŸ kapsamlı bir operasyon yaparak burada gerilla güçlerini çıkartmayı…

Ä°ran buradaki güçlerin bir kısmını Xınıre ve Xaxurke alanlarına kaydırarak burada Türkiye ile birlikte ortak operasyon yapmayı…

PKK ve PJAK gerilla güçleri buradan da söküldükten sonra esas son darbeyi yine Türkiye devletinin vurmayı düşündüğü,

Haftanin, Gara, Metina ve Zap bölgelerine havadan, karadan bir operasyon ile gerilla güçlerini tamamıyla tasfiye etmeyi planladığı” anlatılıyor ve

“Bu iki aÅŸama baÅŸarılmadan Türkiye böylesi kritik bir operasyonu göze almayacaktır. Çünkü bu operasyona Türkiye’nin dahil olması demek, tekrardan statükoda ısrar eden güçlerin (Ä°ran ve Suriye) cephesinde yer alarak Amerika ve Ä°srail’in bölgeyi dizayn etme giriÅŸimlerine karşı durmak olacaktır” deniyor.

NeymiÅŸ?

Åžimdi anladınız mı; “Ä°ran; Kandil de tamamen baÅŸarılı olup, birinci ve ikinci aÅŸama tamamlanmadan, Türkiye; Haftanin, Gara, Metina ve Zap bölgelerine havadan ve karadan bir operasyon yaparak PKK’yı tamamıyla tasfiye etmeyi göze alamazmış.”

“Çünkü bu operasyona Türkiye’nin dâhil olması demek, tekrardan statükoda ısrar eden güçlerin yani Ä°ran ve Suriye’nin cephesinde yer alıp, Amerika ve Ä°srail’in bölgeyi dizayn etme giriÅŸimlerine karşı durmak olurmuÅŸ ki, Türkiye bunu göze alamazmış.”

DeÄŸerlendirmeye devam ediyorlar ve bu plana bir aylık bir ömür biçerek, Amerika ve Ä°srail’e raÄŸmen bu planın baÅŸarılı olamayacağını ima ediyorlar ve:

a. Türkiye tarafından Ä°ran’a verilmiÅŸ olan ÅŸansın sona ermiÅŸ olacağını,
b. Ä°ran’ın ciddi bir krizin içine itileceÄŸini,
c. Her şeyden önce PKK ve PJAK gerilla güçlerinin bölgede ciddi bir itibar kazanacağını,
d. Bulundukları bölgede hiçbir gücün onları çıkaramayacağı hususunun kesinlik kazanmış olacağını,
e. Yine Kürdistan’ın dört parçasında, PKK gerilla güçlerinin, Kürtlerin koruyucu gücü olarak görüleceÄŸini, iddia ediyorlar.

Ä°ÅŸte, Türk Silahlı Kuvvetleri karşısında binlerce terörist kaybetmelerine raÄŸmen “kendi yandaÅŸlarının morallerini yükseltmek ve harbe devam azim ve iradelerini güçlendirmek” böyle oluyor.

Kendi yandaşlarına ve terör örgütünün militanlarına verdikleri mesaj çok açık:

a. Korkmayın, Ä°ran’ın Kandil Operasyonu baÅŸarılı olmayacak. Çünkü:

1) PKK militanları çok iyi savaşıyor.
2) Ayrıca Amerika ve Ä°srail, Ä°ran’ın baÅŸarılı olmasına izin vermez.
b. Türkiye; Haftanin, Gara, Metina ve Zap bölgelerine havadan ve karadan bir operasyon yapmayı göze alamaz. Çünkü Amerika buna müsaade etmez.
c. Kürdistan’ın dört parçasında, PKK’nın gerilla kuvvetleri, Kürtlerin tek koruyucu gücüdür. O’na sahip çıkın ve destekleyin.
d. Türkiye; Kürtleri inkâr ve imha politikasından kendiliÄŸinden vazgeçmedi. “Çünkü Kürt özgürlük hareketi yani PKK terörü TÃœRKÄ°YE DEVLETÄ°NÄ°N KAFASINA VURA VURA BU NOKTAYA GETÄ°RDÄ° bunu unutmayın.

Televizyon kanallarını dolap beygiri gibi dolaÅŸarak bıkmadan usanmadan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ve Komutanlarını yıpratmaya çalışanlar, köşe yazılarında Türk Ordusu’na küfretmeyi aydın olmanın gereÄŸi sayanlar, Cumhuriyet ve Ordu düşmanlarına sahip oldukları medya kanallarını zevkle açanlar, kendi Ordusunu aÅŸağılamayı devlet adamlığının gereÄŸi sayanlar, kalemini ve vicdanını parayla satanlar;

a. Allah sizleri ıslah etsin demiyorum çünkü ıslah olmayacağınızı biliyorum.
b. Tarihe not düşmek ve gelecek nesillere ibret belgesi bırakmak için sizlerden bahsediyorum.
c. Bu ülkenin Cumhurbaşkanına, Başbakanına ve Bakanlarına da, sade bir vatandaş olarak soruyorum:

1) Sahi siz “Kürtleri inkâr ve imha politikasından vazgeçtik” derken, sizden evvelki hükümetlerin imha ve inkâr politikası yürüttüğünü mü kabul ediyorsunuz?

2) PKK’lılar, kafanıza vura vura mı sizleri “Kürtleri inkâr ve imha politikasından” vazgeçirdi?

3) PKK’lılar, kafanıza vura vura mı sizleri “Kürt açılımını” baÅŸlatmak zorunda bıraktı?

4) PKK’lılar, kafanıza vura vura mı, Ä°mralı’daki terörist başını Türkiye Cumhuriyeti’nin muhatabı bir lider konumuna yükseltip görüşmeye ve O’nun tam bağımsızlığa yol açan “Demokratik Özerklik taleplerini” kabule zorladı?

5) PKK’lılar, kafanıza vura vura mı, Habur Sınır Kapısından giren teröristlerin ayağına, Türk Hukukunda olmayan seyyar mahkeme göndermenizi saÄŸladı?

6) PKK’lılar, kafanıza vura vura mı, piÅŸman olmadıklarını söyleyen teröristlerin, piÅŸmanlık yasasından yararlandırılıp serbest bırakılmalarını saÄŸladı?

7) PKK’lılar, kafanıza vura vura mı, teröristler serbest bırakılırken Türk Ordusu’nun terörle mücadele eden askerlerinin, isimsiz ve imzasız ihbar mektuplarına ve polisin sehven sokuÅŸturduÄŸu sahte delillere dayanarak tutuklanmaları saÄŸlandı?

8) Türk Ordusu’nun, Irak'ın kuzeyindeki terörist yuvalarına sınır ötesi harekât yapmasına, Amerika BirleÅŸik Devletleri müsaade etmediÄŸi için mi izin vermiyorsunuz?

9) OrtadoÄŸu’nun yeniden ÅŸekillendirilmesinde; Amerika, Ä°ngiltere ve Ä°srail’le birlikte rol almak istediÄŸiniz için mi, Suriye ve Ä°ran ile yollarınızı ayırdınız? Bunun için mi “Kürt açılımını” baÅŸlatmak zorunda kaldınız?
Bütün bunları ben uydurmuyorum, bölücüler ve PKK’lılar iddia ediyor.

Hatta:

a. BDP Milletvekili Emine Ayna demokratik özerklik ilânı için:
Ben artık senden talep etmiyorum. Ben yapıyorum. Sana düşen beni tanımaktır!” diyor.

b. Ä°mralı’daki bebek katili:

15 Haziran'dan sonra ya anlamlı bir müzakere dönemi baÅŸlar ya da büyük bir savaÅŸ baÅŸlar, kıyamet kopar” diyor.

c. BDP Milletvekili Bengi Yıldız:

Demokratik özerklikle ilgili Özerk yerlerin Ankara'ya vergi vermemesi ama devletten yardım almasının gerektiÄŸini” söylüyor.

d. Bölücüler ve PKK’lılar:

Kürt özgürlük hareketi yani PKK terörü TÃœRKÄ°YE DEVLETÄ°NÄ°N KAFASINA VURA VURA BU NOKTAYA GETÄ°RDÄ°” diyor.

Bu Devlete, bu Millete, bu Cumhuriyete, bu Orduya ve bu Halka meydan okunuyor.

Ben de; “iktidara, ÅŸeyhine, şıhına, hocasına, hoca efendisine, aÄŸasına veya para babasına” biat etmemiÅŸ fikri hür ve vicdanı hür bir vatandaÅŸ olarak sadece soruyorum.

Yoksa sormakla hata mı ettim?

Bazılarının dediÄŸi gibi “BaÅŸbakana dokunmanın bile ibadet olduÄŸunu” unutup günaha mı girdim?

Ey millet uyan:

Bizim, evlatlarımızın ve torunlarımızın beyinlerini yıkıyorlar. Düşünmemizi, sorgulamamızı ve gerçekleri görmemizi istemiyorlar. Kendilerinin istedikleri şeyleri düşünmemizi ve sanal bir dünyada yaşamamızı kurnazca zihinlerimize sokuyorlar.

Yani çok fazla düşünmemiz, uyanmamız, sorgulamamız ve bazı şeyleri anlayıp eleştirmemiz, önemli insanların işine gelmiyor.

Ä°nanmamızı istedikleri yalanları bize gerçekmiÅŸ gibi sunuyorlar ve inandırıyorlar. Çünkü Hitler’in propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in söylediÄŸi gibi;

Bir şeyler hakkında konuşmaya devam eder ve sürekli aynı şeyleri tekrar ederseniz, insanlar sonunda buna inanır.

İşte böyle, eğitim yoluyla uyuşturulan beyinlerimizi medya yoluyla yıkamaya ve kendi yalanlarına inandırmaya çalışıyorlar.



Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder