Anasayfa

Perşembe, Ağustos 04, 2011

2. Özkök Paşa Dönemi Mi Başlıyor? / Zahide UÇAR



"Türk Ordusunu Amerikan çıkarlarına Lejyoner askeri yapmak isteyenleri bu millete açıklama borcunuz var. Terör ile mücadele yasalarında Orduyu mücadele zaafına düşürmeye yönelik terörle mücadele etmeme yasarlının nasıl devreye konduğunu bu halka anlatmak gibi bir borcunuz var."




Genelkurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanı istifa etti.

Sinan Meydan Atatürk’ün güzel bir sözünü hatırlattı:

    “Savaşmadan esir düşen komutanı tarih affetmez. Mustafa Kemal Atatürk”
Işık Koşaner tutuklu muvazzaf ve emekli asker sayısını vererek istifa gerekçesini açıklıyor.

Bizans medyasında Veli Küçük, Korkut Eken hakkında linç kampanyası başlatıldığında ben devletin sıradan bir vatandaşı olarak PKK ile mücadele edenlerin özel bir amaç için hedefe konduğunu hissetmiştim. Bu durumu daha tutuklamalar yokken 2006 yılında yazdım. Nihayetinde Veli Küçük savunmasında aynen şöyle diyecekti:

    -“Benim üzerimden askere uzanmak istiyorlar.”
Haklı çıktı mı? Çıktı.

Veli Küçük Karadeniz’e PKK ve TİKKO’yu sokmamasının cezasını ödüyor ama savunmasını dimdik yapıyor. Silivri’de 1. Sözde Ergenekon davasını izlerken babasını savunan Zeynep yargı makamına aynen şöyle haykırıyordu: “Sırtınızdaki cübbeleri çıkarın da, cübbelerinizin namusu kurtulsun.”

Oysa kasaptaki ete soğan doğramayan ama başındaki çuvalı sırıtarak taşıyan Nato Paşası, sırtındaki elbisenin namusunu taşımak gibi bir kaygıyı sanırım taşımıyordu. Aydınlık ABD Kriptosunda Hilmi Özkök Gerçeği diye bir haber yaptı. Bu haberde Özkök ABD Büyükelçisi Edelman’a çuval olayının unutulup gittiğini söylüyor. Eee, adamın midesi geniş olunca, herkesi de öyle zannediyor demek ki. Oysa biz hiç unutmadık. Ordunun başına Süleymaniye’de çuval geçirttiren siyasi erk 5 Kasım 2007’de Beyaz Saray da alınan bir kararla Türk Milletinin başına Hasdal-Silivri hattında çuval geçirmeye devam etmedi mi?

Teğmenleri en ahlaksız iftiralarla suçlanırken, sehven (yanlış isimle bir yıl yatan asker)tutuklamalar yapılırken, isimsiz ihbar mektupları ile insanlar evlerinden toplanırken bizim Generaller hep “hukuka saygılı(!)” olduklarını söyledi. Ben de o süreçte “Paşaların Saygılı olduğu Hukuk(!)..” başlıklı bir yazı yazdım. http://www.guncelmeydan.com/pano/pasalarin-saygili-oldugu-hukuk-zahide-ucar-t26179.html#p140300

Bugün resmen çökmüş bir dava olmasına rağmen yargı kullanılarak ordunun başına çuval geçirilme işlemi devam ediyor.

Özkök, Büyükanıt, Başbuğ CİA hukukuna saygı göstererek tarihteki yerlerini aldı. Atam’ın dediği gibi: “Savaşmadan esir düşen (CİA hukukuna saygılı) komutanı tarih affetmez.”

En mahrem yerleri, kozmik odayı bile talan ettiren ABD, ülkenin direnç kodlarını aldı mı, almadı mı? Kimse bu milleti “hukuk” havucuyla kandırmasın. O kozmik odadaki bilgilere kimin ihtiyacı olduğunu bile bile savaşmadan teslim eden The General’i de tarih yargılayacaktır.

Unutulsa da biz hatırlatalım. İncirlik İşgal Üssünde bir Türk binbaşıyla eşi kelepçelendi. Pilot Binbaşı Ferih Dinçer'le eşi Meltem Dinçer, ABD'li nöbetçi çavuş tarafından arabalarından indirilip yere yatırıldı, kelepçelendi. İki bomba arama köpeği ile de Türk subayı ve eşini taciz etti. Bu sırada yakındaki ABD'li askerler arkadaşlarına "Go ahead (devam et)" diye tempo tuttu. Dinçer, olayın üstüne gidilmemesine tepki göstererek Hava Kuvvetleri'nden istifa etti. Eşi de dava açmak istese de Dinçer'in üstlerinin telkiniyle davadan vazgeçti(!).. Ne zaman mı? The General Özkök zamanında.

Ayrıca bu tacizler ilk de değildi. Üst içindeki lojmanlarda kalan Türk Subayları ABD Conilerince taciz ediliyor, girişte arabadan indirilip arabaları köpeklere aratılıyordu. Bunlara sessiz kalan da komutanlardı.

Değerli okur, sizlere soruyorum; Atatürk döneminde bunların binde biri yaşanabilir miydi?

İşgal medyası orduya sürekli saldırırken; Altanlar, Baransular, Soros’un sivillerinde yetişmiş Rasimler, Çongarların ne amaçla görev yaptığı bilinirken Baykal’ı azarlayan Büyükanıt’ı, Ordusunu seven Can Ataklı’ya cevap yetiştiren Genel Kurmayı sorgulamamı kimse yadırgamasın.

Kınanması gereken bir söyleşi 10 Nisan 2008 Günü Ankara’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığında yapıldı. “Değişimin Dinamiği(!)” adlı bu söyleşiye katılanlara bir bakalım:

Toplantıya Nevin Dölek(psikolog), Akın Öngör (World Wild Foundation Tr şubesi başında ve bir sürü karışık işle meşgul eski Garanti Bankası müdürü!!), İclal Aydın ve Banu Avar konuşmacı olarak davetlidir. Banu Avar konuşmacı olarak davet edildiğinde diğer katılımcıların ismini öğrenir ve o isimlerle aynı söyleşide olmak istemediğini söyler. Kendini arayan asker; “Banu Hanım lütfen gelin, sizin isminizi zaten zor kabul ettirdim” der. Banu Hanım da bu rica üzerine katılır.

Aytaç Yalman baskına gelen ABD askeri Martin’i yakalayan ve soyan Aziz Ergen’in azarlamakla kalmaz, “iyi misin Martin evladım” diyerek saldıranı teselli eder. Olan çuvalın intikamını almak isteyen Aziz Ergen’e olur, emekli edilir. Aziz Ergen gibi bir komutan böyle bir başarıyı AB-D ve başka bağımsız ülkelerde gösterseydi, ödül üstüne ödül alırdı. Söyler misiniz, Aziz Ergen gibi başarıları “emeklilikle” ödüllendirilen askerler de bir başka Hasdal mağduru değil midir? Ödül yerine cezalandırılan Türk Subayı bazı NATO kafalı komutanların esiri değil midir?

İçişleri Bakanı Türk Askeri’nin başına çuval geçirten ABD'li General Ray Odierno’u davet etmişti. O çuvalcı generalin toplantısına iki asker katıldı. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Aslan Güner, Genelkurmay Harekat Başkanı Tümgeneral Erdal Öztürk… Ben de bu toplantıya katılmalarını kınayan bir yazı yazdım: http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-ve-abdullah-cuval-olayi-ni-onceden-biliyor-muydu-t18244.html#p133013

Sevgili okur, bütün bu acı uygulamaları görmezden gelemeyiz.

Ordu biziz, bizler de ordu. O zaman ordu içinde “BİZ” olmayan uygulamalar varsa önce biz eleştireceğiz. Çünkü bizler Romalı tarihçi Tacitus’un söylediği; “kendi ordusunun ağırlığını kaldıramayanlar, düşman ordularının ağırlığını kabul etmiş demektir” sözüne gönülden bağlı Türk vatandaşlarıyız.

Işık KOŞANER veda yazısında şöyle diyor:

    ''Şu anda 173‘ü muvazzaf, 77‘si emekli olmak üzere 250 general-amiral, subay, astsubay ve uzman jandarma çavuş, hürriyetlerinden yoksun olarak tutuklu bulunmaktadır. Tutuklamaların evrensel hukuk kaidelerine, hakka, adalete ve vicdani değerlere uygun olarak yapıldığını kabul etmek, bir çok hukukçunun da ifade ettiği gibi, mümkün değildir. Bu durum, bir çok defa yetkili makamlara iletilmesine, anlatılmasına ve takip edilmesine rağmen soruna yasal çerçevede bir çözüm bulunması mümkün olmamıştır. Haklarında henüz hiç bir kesin yargı kararı olmamasına rağmen tutuklu bulunan 14 general-amiral ile 58 albay, hürriyetlerinin tehdit edilmesinin yanı sıra mevcut yasalarımız gereğince bu yıl yapılacak Yüksek Askeri Şura‘da değerlendirmeye girme hakkını kaybetmiş ve peşinen cezalandırılmıştır.”
Ben de soruyorum:

“Bu tutuklamaları ABD’nin istediğini bildiğiniz halde orduyu tasfiye eden tutuklamalara neden izin verdiniz? Türkiye’nin de içinde olduğu 22 ülkeyi bölmekle görevli bir Başbakan var karşınızda. Bu tutuklamaların BOP’nin bir gereği olduğunu biliyordunuz. Ülke örtülü bir kansız savaş yerine sıcak savaşa girseydi bu kadar General-Amiral esir edilebilir miydi?”

2003 yılında Gül’ün Powell ile yaptığı gizli anlaşmanın 6. Maddesinde “Türk Ordusu'nun asker sayısı ve silah kuvveti, ABD'nin uygun bulduğu sayı ve kabiliyete indirilecek, özellikle tank ve ağır silahların miktarı düşürülecek, savaş uçağı sayısı sınırlanacak, bütün silah ve cephane bundan sonra ağırlıklı olarak kısa menzilli taktik savunma kavramına [belgede konsept deniyor] göre ayarlanacak, Türkiye'de bulunan ABD ve NATO irtibat subaylarının görev alanları ve yetkileri genişletilecektir” yazıyordu.

Hükümetin uygulamaları bu maddenin gerçekliğini ispat etmiyor mu?

Asker bu milletin bilmediklerini biliyor. Bu hükümetin bağlantılarını ve amaçlarını biliyor. Bütün kepazelikler ve gizli pazarlıklar Türk halkına anlatılmadan yapılan istifaların millet yararına kazandıracağı fazla bir fayda yoktur.

Mesela ABD ile yapılan güvenlik işbirliği çerçevesinde Türk Ordusu’na PKK ile ilgili bilgi verme anlaşması gerçekte nelere sebep olmuştur? Türk Ordusu ile ilgili bigileri de PKK’ya vermiş midir? Aktütün gibi baskınlar çift taraflı aktarılan bilgilerin sonucu mudur?

İstifa eden generallerin bu halka gerçekleri açıklamak gibi bir borcu vardır. Aksi takdirde 2. Hilmi Özkök dönemini başlatmaktan sorumlu olurlar. Necdet Özel’in neden istifa etmediğini, bu konuda bir telkinlerinin olup olmadığını bilme hakkımız var! Ayrıca Hükümetin dayatmalarını bu millete anlatma gibi bir borçları var.

Türk Ordusunu Amerikan çıkarlarına Lejyoner askeri yapmak isteyenleri bu millete açıklama borcunuz var. Terör ile mücadele yasalarında Orduyu mücadele zaafına düşürmeye yönelik terörle mücadele etmeme yasarlının nasıl devreye konduğunu bu halka anlatmak gibi bir borcunuz var.

Mehmet Ali Çelebi, Beşiktaş Emniyet Müdürlüğünde telefonuna terörist isimlerin telefonları sehven(!) yüklenen Teğmen… Bu halkın kalbinde taht kuran Atatürk Ordusunun Subayı… O Teğmen neden bırakıldı biliyor musunuz? Her savunması bir destandı. Bana göre bu savunmaların altında ezilenler bir efsane yaratmaktansa ondan kurtulmayı yeğlediler.

Mehmet Ali Çelebi gibi teğmenler yetiştiren ordunun komutanları bu teğmenlere “layık” olmak zorundadır. Artık hükümete bağlı devlet görevlileri değilsiniz. Yani kılıç kından çıktı. Kınından çıkan kılıç usta ellerde kördüğüm olmuş her yalanı parçalar.

Ordu mensupları “her an tutuklanabilirim” diye bekliyor. Moralleri sıfır. Bu şartlarda terör ile mücadele ediyor. Şehir ortasında, yollarda avlanıyor. Sizler gerçekleri açıklama sorumluluğunu yerine getirirseniz bütün Ordu mensuplarına “can suyu” vermiş olacaksınız. Aksi takdirde Atatürk’ün, ebedi Başkomutanın söylediği gibi;

    “Savaşmadan esir düşen komutanı tarih affetmez.”
Asker emekli olduğunda da ASKERDİR! Asker mezara kadar ASKERDİR!!

Bakınız AKP dayatmasını kabul etmeyen ve yazarak mücadele eden Türker Ertürk’e… Bakınız Reşit Çağın’a…

Bu milletin geçmişine, geleceğine ve şimdiye olan borcunuz adına hakikatleri açıklayın!!

Necdet Özel yandaş medyanın yere göğe koyamadığı bir komutan. Komuta kademesi istifa eder etmez görevi teslim almak için koşan bir komutan… Ordu Millet sitesi Özel’in Jandarma komutanlığından ayrılırken yaptığı veda mesajında önemli bir noktayı yakalamış. Türk Subayı Türk Milletine Türk Milleti Der, Adsız “Millet” Değil! Başlıklı bir yazı yayınlamış.

“Kara Kuvvetleri Komutanlığına ve Genelkurmay Başkan Vekilliğine atanan Orgenerel Necdet Özel'in yayınladığı veda mesajında Türk Milletine Türk Milleti demekten özenle kaçınılması, Jandarma Genel Komutanlığı mensuplarının hizmetlerini överken, "kaliteli hizmet üreten"..."insan merkezli"..."vizyon edinen" gibi, askerlik mesleğiyle alakasız, daha çok piyasa dilini çağrıştıran kelimelere baş vurulmasıyla birlikte düşünüldüğünde, perdede beliren bilinç resminin millici/milliyetçi hassasiyet bakımından yeterli göründüğü söylenemez.” http://www.ordumillet.com

Bu yazdıklarımızdan sonra “2. Hilmi Özkök Devri mi Başlıyor” diye sorma hakkımız var.

AKP ABD adına görev yapıyor. AKP ABD’nin taşeronu olarak görev yaptığı için Ordu’yu İran, Suriye ve istenilen diğer ülkelerde Lejyoner askeri gibi kullanmayı hedefliyor. Görevlerini öyle sadakatle yapıyorlar ki, Haçlı güruhun işgalinden kaçan 600 Libyalı Müslüman’ın kurtarılmasına izin vermeyip denizde boğulmalarının sebebi oluyorlar. Bir anlamda 600 masumun katilidir kendileri…

Sayın Koşaner, Sayın Yiğit, Sayın Aksay, Sayın Ceylanoğlu, lütfen ülkemiz üzerinde oynanan oyunları bu millete anlatın!! Bu sizlerin Türk Milletine olan borcunuzdur. İşte o zaman istifalarınızın bir anlamı olacaktır. Geride bıraktığınız Ordu Mensuplarına da moral ve “Can Suyu” olacaktır!!.




Kaynak 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder