Anasayfa

Perşembe, Nisan 14, 2011

Neden Birleşemiyoruz ? Gerçek Kemalistlerin Merkezde Olduğu Bir GÜÇBİRLİĞİ / Kuvvai Milliyeci Torunu

Ülkemizin içinde bulunduğu durum açıktır. Bugün yıllar öncesinden öngörülmüş gençliğe hitabedeki olaylar bir bir yaşanmaktadır. 
Ülkemiz emperyalist dış güçlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin saldırısı ve hatta işgali altındadır. Ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel anlamda ülkemiz bağımlı hale gelmiştir. Ülkenin bağımsızlığını ve bekaasını tehlike altında gören bir çok aydınımız; ulusalcı güçlerin birleşmesi gerektiği ve güçlü bir mücadele verilmesi yönünde görüşbirliğindedir.

Bir önceki seçimde, rahmetli İlhan Selçuk ve Sayın Emin Çölaşanın seçim öncesindeki köşelerinde” solcu iseniz, CHP ye sağcı iseniz MHP ye oy verin” şeklinde ki yazılarını okuduğumuzu hatırlaycaksınız.

Bu açılımları, o dönemde güçlü ve ortak ilkeleri olacak bir muhalefet geliyor şeklinde yorumlamıştık.

Ancak daha sonra bu cephenin taraflarının, kendi önceliklerini gözettiğini ve meclisteki oylamalarda ayrıştığını, kimisinin a ke pe ye ve o zihniyete bazı önemli oylamalarda payanda olduklarını gözlemledik.

Evet tüm ulusalcı güçlerin aynı saflarda bir araya gelmesi çok önemli. Güçlü bir mücadele çok önemli, ancak bu her platformda sağlıklı bir şekilde maalesef gerçekleşemiyor. Bunun gerçekleşememesinin en önemli nedeni sanıldığı gibi emperyalistlerin farklılıklarımızı kaşıması da değil hani.

Bence en önemli neden, yine bizlerin bireysel ya da köken aldığımız temel siyasal grubun, fikir, amaç , ülkü, düşünce, ve inançlarını; her zaman GRUBUN ( lütfen siz ortak CEPHENİN deyin , GÜÇBİRLİĞİNİN deyin) fikir, amaç, ülkü, düşünce ve inançlarından geriye alamamamız hatta ve hatta tam aksine, daha da öne ittirmemizdir.

Cephe içinde, hele de yönetici kadrosu içinde ilkeler üzerinde önceden konuşulsa da, görüş birliğine varılsa da, hatta bazı ilkeler kabul edilse de, söz konusu ortak ilkeler mücadele sırasında tarafların kendi kökenaldıkları siyasal görüşün amaçlarının ve kendi gündemlerinin arkasına sıklıkla atılabilmektedir.

İç işleyiş disiplini ve etik davranış kodlarıinsanların kendilerini gereğinden fazla önemsemesi ve alçakgönülsüzlük nedeni ile sıklıkla sağlanamamaktadır. Bu da süreç içinde aynı cephe içinde mücadele ettiğin kadroya güvensizliği doğurmaktadır.

Evet herkesin ortak paydası görünürde Atatürkçülüktür, herkes bugün ülkenin içinde bulunduğu durumun farkındadır, herkes mücadele verilmesi gerektiğini bilmektedir. Ancak yine de kendi gündemini ne yapıp ne edip hele de genel seçim gibi ülkemizin rejimini kökünden değiştirecek bir sürecin sonuçlanmasına haftalar kala, yine de ortaya atmakta ve gücü bölmektedir.

Daha önce Kemalistler.net adlı sitede, daha sonra aktif olduğum SDK adlı forum sitesinde de , aktif olduğum STK larda da, Solcusu, Sağcısı, Kemalisti, Ülkücüsü, Milliyetcisi, Turancısı, Antiemperyalisti, Sosyalisti, Demokratı, Dindarı, Liberali, Avrasyacısı, Kadim doğucusu, yok olmadı Batıcısının, o parti bu parti şu partisi demeden , ülkemiz üzerinde bulunan bugünkü ve gelecekteki tehlikelerin farkına varmasını, ortak amaç ve hedef doğrultusunda mücadele verip, yeniden tam bağımsızlığımızın kazanılması gerektiğini savunurduk. Hala da savunuyoruz.

Bunun olması mümkün mü derseniz, şu ana kadar pek başarılı olduğumuzu maalesef ki söyleyemeyeceğim.

Sn. Banu Avardan, Sn. Erdal Sarızeybeğe, Sn. Arslan Buluttan , Sn. S. Önkibara, ADD den sendikalara, MHP den, CHP ye, Sosyal demokrat tabandan, Sosyalist tabana, Ülkücüsünden, TSK sının NATO paşası olmayan subaylarına, herkes; içinde bulunduğun durumdan BİRLEŞ diyor, ancak neden birleşemediğimizi, brileştiğimizde neden uzun sürelli yürümediğini, birleşmenin İLKELERİNİ kimse konuşmuyor.

Bazı oluşumlarda yaklaşık bir yıllık bir tartışmanın/çalışmanın sonucunda bizler birleşmeyi sağlayacak temel ilkelerimizi belirlemiştik.

Ülkemizin bekaasını tehdit eden tehlike, tehlikenin kökenleri, o tehlikeyi başımıza musallat eden emperyalist ülkeler ve yerli işbirlikçileri konusunda bugün olduğu gibi o gün de herkes hemfikirdi.Ancak sorun mücadelede birlikteliğe geldiğinde, taraflar birlikte üzerinde anlaşılmış ilkeleri kendi önceliklerine göre esnetip, kimini geriye atabilmekte, kimini de yok sayabilmekten malesef ki çekinmediler.

Çözüm önerilerine geldiğinde ise, yukarıda ki güven kırıcı durum daha da artmakta ve tarafların tümü yoğurdu kendi kaşığı ile kendi bildiği gibi yemek istemektedir. Sonuç güçlerimizi birleştirememe şeklinde ortaya çıktı.

Peki yaşanan bu sorun çözülmez mi ? Pekala çözülür, çözülmelidir ve hiç kuşkusuz çözülecektir.

Ortak paydamızın Atatürkçülük olduğunu kabul ettiğimizde, çözüme yönelik anahtarın tam da orada olduğu görülüyor.

Yukarıda da değindiğim gibi, teşhis konusunda tüm ulusalcı güçler hem fikir, iş mücadele disiplinine ve iç etiğe geldiğinde taraflar esniyor, ama yine de en az esneyen, ilkeleri bir bütün olarak görüp ilkelerin hiçbirisinden esneyip uzaklaşmayan grubun Kemalistler olduğunu görüyoruz.

Çözüm önerileri safhasına gelip bu safhayı incelediğimizde, Cephe içerisinde yine Kemalistlerin 1. Ulusal Bağımsızlık savaşı ve sonrasında Mustafa Kemal Atatürk'ün gerçekleştirdiklerinden çok da farklı çözüm arayışları düşünmediğini, kurtuluş için yalnız bu coğrafyanın halklarının azim ve kararına güvendiğini görüyoruz. 

Sonuç olarak, teşhisde birlik olan kesimler, mücadelede ve çözüm önerilerinde ne kadar esneseler de, bu ülkeyi Mustafa Kemal'in fikirlerinden, ilkelerinden ve gerçekleştirdiklerinden esneyip uzaklaşmayan, gerçek Kemalistlerin merkezde olduğu, alçak gönüllü, ilkeli, disiplinli ve etik kodlar ile çalışan bir yapı kurtaracaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder