Anasayfa

Pazar, Mart 25, 2012

Şoklayarak Köleleştirmek / Zahide UÇAR

 
"Bu ülke batının emperyalizminden, doğunun da vicdan sömürüsünden kurtulursa ancak o zaman aydınlık günlere kavuşur." (Mustafa Kemâl ATATÜRK)

Ülkemiz ilk safhada sahte Atatürkçü; batının ajanı masonik siyasetçi ve aydın tarafından Batı Emperyalizmine (kültürel ve ekonomik sömürü) peşkeş çekildi.

Muhafazakar görünümlü iktidar ve aydınlar tarafından ise “hem vicdan, hem kültürel, hem ekonomik sömürüye” maruz bırakıldı.

AKP ile başlayan süreçte vicdan sömürüsü(mağdur edebiyatı) üzerinden maddi ve manevi bütün değerlerin sömürüsü yapıldı.

AKP din söylemiyle gelen bir parti. Din hiçbir dönem bu dönemde olduğu gibi; hırsızlık, zimmet, yalan, talan ve yolsuzlukla bir arada anılmadı. Dolayısı ile en büyük ahlâki çöküş de bu süreçte yaşanıyor.

Türk Halkı hala şokta, ayılmak için bir tokat bekliyor.

Oysa;

“KaplumbaÄŸa ancak kafasını çıkarıp risk aldığında ilerleyebiliyor. (James B. Conont)” 
 
 ErdoÄŸan siyaseti dokuz yıldır ÅŸoklama yöntemiyle milleti köleleÅŸtiriyor.

Her Allah’ın günü koftiden, beÅŸ para etmez bir konu üzerinden maraza çıkarıldı.

Sahnede bitirim bir kabadayı; “anamı kesen ben, babamı kesen ben, kız kardeÅŸini kesip ciÄŸerini meze yapan gene ben, var mı bana yan bakan” tadında bağırıyordu.

Dinciler, kinciler, devletle hesabı olanlar, görevliler, ajanlar bu ucuz oyunu en önde alkışladı.

Åžeytanın maskeli balosu…

Bu rezil oyunun hedefindeki halk sürekli şoklanıyordu.


Bir ÅŸoktan uyanamadan baÅŸka bir ÅŸokla bitkisel hayata sokuldu.

Ve sahne arkasında bakın neler oldu:

Yabancılara satılan toprakların miktarı 500 bin dönümü geçti.
Şimdi de (mütekabiliyet koşulu aranmaksızın) yabancıların Türkiye'de toprak sahibi olmak sınırı 1 hektardan 100 hektara (1km2) çıkartılıyor.

Şoklanan halkımız şayet şoktan çıkabilirse, kendi ülkesinde nasıl sığıntı bir köle durumuna düşürüldüğünü görebilecektir.

GAP bölgesindeki verimli topraklardan 50 bin dönüm tarım arazisi İsrail-ABD bağlantılı iş adamlarına satıldı.

Trakya'daki verimli tarım topraklarının yaklaşık üçte ikisi (KKTC alanı kadar bir kısmı) bir Yunan bankasınca ipotek edildi.

Hatay’da 400 bin dönüm toprak Suriye vatandaÅŸlarına satıldı. Åžimdi aynı bölgede tampon bölge oluÅŸturulmaya çalışılıyor. Tıpkı bir zamanlar Irak’ta oluÅŸturulan tampon bölge gibi. Irak’ta oluÅŸturulan tampon bölgeden Barzani ve Talabani çıkarılmıştı.

Avrupa’da mülkiyet hakkı yok, kullanım hakkı vardır. Kullanım hakkı da sınır bölgeleri, orman arazileri ve tarım arazileri için verilmiyor. Oysa AKP topraklarımızı tapu vererek satıyor.

Prof. Dr.Oktay SinanoÄŸlu: "12 Mayıs 2011’de Anayasa Mahkemesi’nin yeni kanunları onaylamasıyla Türkiye yabancılar için emlak cennetine döndü. Yakında Türkiye’de kendi milletimize ait hiçbir ÅŸey kalmayacak. Oyun çok ciddîdir. Kısa süre sonra artacak yabancı nüfusu korumak bahanesiyle o ülkelerin askeri de gelir. Havai’de de aynısı oldu.”
diyordu.

Limanlar, stratejik kurumlar yabancıların eline geçti.

İstanbul dünya finans merkezi yapılarak Türklerden alınıyor. Anadolu kiliselerle donatılıyor. Cemaati olmayan yerlerde kilise ihtiyacı yoktur. Cemaat olmadığına göre, bu kiliseler kimler için hazırlanıyor?

Derelerimizin su kullanım hakkı 1800 şirkete satıldı. Kullanım hakkı suyun kaynağından denize ulaştığı yere kadar veriliyor. Dere yatakları duvarlarla çevriliyor.

DavutoÄŸlu’nun “çak” yaptığı eÄŸitmeni(!) Hillary Clinton'un isteÄŸi üzerine hazırlanan bir raporda, dünyayı 'su savaÅŸları'nın beklediÄŸi, kuraklık, seller ve taze su eksikliÄŸinin önümüzdeki yıllarda önemli bir küresel istikrarsızlık ve çatışmalara yol açacağı’ belirtildi.

Yıllar önce İngiltere Prensi Charles 3. Dünya savaşının su nedeniyle çıkacağını yazmıştı.

Türkiye sınırı aÅŸan sularda AB’ye uyumu kabul etmiÅŸti(2009). Müzakerelerde 'Çevre' baÅŸlığının açılması ve kapanması karşılığında Fırat ve Dicle havzasının AB ile ortak yönetilmesi AKP tarafından kabul edildi.

Derelerimizin su kullanım hakkının 1800 ÅŸirkete devredilmesini “açık iÅŸgal” olarak okuyabilirsiniz.

Tohum satışı Küresel ÅŸirketlerin tekeline bırakıldı. Tarım ve KöyiÅŸleri Bakanlığı adından “KöyiÅŸleri” çıkartıldı. Tarım köylüden alınarak ÅŸirketleÅŸtirilecek bir sürece sokuldu. Köylüyü tarımdan dışlamak için de AB fonlarından “ekilmeyen tarlalar için bile” paralar dağıtıldı.

Tarımın şirketleşmesi dünya yurttaşlarına çöp yiyecekler sunacaktır: GDO.

Ä°ngiltere DışiÅŸleri Bakanı Jack Straw, Türkiye’ye verilen desteÄŸi eleÅŸtiren bir muhalifine: "TavÅŸanı evvela yakalayalım, derisini sonra yüzeriz(2005).” diyor.

Ãœretim (helal gelir) terk edilerek tüketime zorlanan Türk Halkı, AVM’lerin kıskacında borca sürükleniyor.

Türkiye hızla Somalileşiyor.

Fabrikalarımız, stratejik kurumlarımız, maden yataklarımız, bankalarımız, şirketlerimiz, sularımız satılmakla kalmadı, ülke borç batağına da sürüklendi.

Cumhuriyetin oturmuÅŸ bütün kurumları çökertildi. Ordu “Anzak Askeri” konumuna sokulmak için dizayn edildi(!).. MÄ°T tartışmalı, Polisin bazı birimleri Pensilvanya’dan yönetiliyor.


Tıp fakültelerine “IMF anlaÅŸması” ile el kondu. 22 tıp fakültesi mali kaynak için hükümetle protokol imzalamak zorunda kaldı. Marmara Ãœniversitesi Tıp Fakültesi’nin de içinde olduÄŸu 6 tıp fakültesine ise hastane binası karşılığında el kondu. Sırada tıp fakültelerinin Kamu Özel Ortaklığı yoluyla uluslararası sermayeye devri var(Ä°MF’nun borç verme ÅŸartı). Peki, Tıp Fakülteleri bu noktaya nasıl getirildi? 60–70 yıldır varlıklarını geliÅŸtirerek sürdüren tıp fakülteleri son sekiz yılda borç sarmalına sürüklendi. Bu süre ne tesadüftür ki AKP iktidarına denk gelmektedir. AKP hükümeti üniversitelere kaynak ayırmayarak ve ürettikleri hizmetin bedelini ödemeyerek bunu yarattı. (TÃœRK TABÄ°PLERÄ° BÄ°RLİĞİ/MERKEZ KONSEYÄ°)

Fakültelerin tasfiyesi belli süreç sonunda TIP alanında çöküş getirecek, kaliteli doktor yetiştirmek zorlaşacak, küresel sermayeye uyumlu, ilaç tekellerinin hizmetinde olan doktorlar mezun edilecektir.

Milli EÄŸitim’in durumu zaten içler acısıdır. KüreselleÅŸmeye uyumlu, öz benliÄŸini yitirmiÅŸ, kul olmaya yatkın, küresel elite ucuz işçi olmaya hazır dünya vatandaşı GDO’lu nesiller yetiÅŸtiriliyor.

Anaokulundan başlayan İngilizce eğitimle kendi dilini konuşamayan yığınlar oluşturuluyor.


Milli(!) EÄŸitim Bakanı intihalci, yani emek hırsızlığı tescillenmiÅŸ bir kiÅŸidir. YÖK’ün başındaki zat intihalcidir(!).. Adalet Bakanı kendi partisinin vekili tarafından Ali Dibo benzetmesiyle suçlanmış bir kiÅŸidir.


“Gölge CIA” olarak anılan Strafor, CIA adına çeÅŸitli ülkelerden istihbarat toplayan Amerikalı bir düşünce kuruluÅŸudur. Türkiye’nin bürokratı, vekili, danışmanı, CandaÅŸ-yandaÅŸ-liboÅŸ basın mensupları Türk Milleti’ni Strafor’a pazarlamak için sıraya girmiÅŸ.

Strafor’un MANUKYANLARI…

BaÅŸbakan’ın baÅŸdanışmanı Ä°brahim Kalın CÄ°A’ya bilgi veriyormuÅŸ ama BaÅŸbakan tepkisiz, danışman görevine devam ediyor(!).. Strafor’a bilgi veren diÄŸer danışman Faruk Demir de Enerji Bakanımızın gayrı resmi danışmanı!

Bir takım Polisler “korumakla yükümlü olduÄŸu” vatandaÅŸları ABD’nin CÄ°A elemanı Konsolosu’na ihbar ediyormuÅŸ.

CHP Antalya Milletvekili Avukat Gürkut Acar'ın önergesinden; Adalet Bakanlığı’nın Bakanlık kadrosuna “Amerika'lı Yargıç ve Savcıları” danışman olarak aldığını öğreniyoruz.

Halkı CÄ°A’ya pazarlayan pazarlayana… Direnç(immün) sistemi kırılan ülkenin; casus hücreleri tehlike olarak algılama kodları deÄŸiÅŸtirildi. Düşman hücreler engelleme ile karşılaÅŸmadan milli dokuyu kemiriyor.

Kredi kartı kıskacındaki geniş halk yığınları her şoklamada esarete bir adım daha yaklaşıyor.

İşçi kiralama şirketleri 21. yüz yılda başlatılan yeni köleleştirme sürecidir.
Güvenlik ÅŸirketleri, temizlik ÅŸirketleri gibi işçi kiralayan kuruluÅŸlar köleleÅŸtirme sürecinin yasal kuruluÅŸlarıdır. Bu işçilerin sendikaları yok. Asgari ücretle çalıştırılıyor. 4.6 milyon civarında iÅŸsizin olduÄŸu söylenen bir ülkede köle işçi bulmak hiç de zor deÄŸildir. Köle işçiliÄŸe aday her işçi, çalışan köle bir işçinin sırtında ÅŸaklayan kırbaçtır. Köleyi kölenin kırbacıyla çalıştıran Firavun saltanatı…

Köle işçiler ülke yönetimindeki söz haklarını kaybeder. Onların ekmeği patronlarının iki dudağı arasındadır. Aç adamın vatanı olmaz. Türk Halkına vatansızlık vaat edenler köle ticareti yaparak tiranlaşıyor.

Taşeronlaşan şirketler eline teslim edilen köle işçiler ya göçük altında kalıyor, ya baraj suları götürüyor, ya da çadırlarda yanıyor.


Göçük altında kalarak ölen işçi için BaÅŸbakan “kader” yorumunda bulunurken, Ömer Çelik (Bakan) “güzel öldüler(!)” diyordu.

Nedense bu kader ve güzel ölümler derebeyi çocuklarını hiç bulmuyor, hep garibanı buluyordu(!)

“Din olmazsa bir devlette düzen nasıl korunabilir, askerler nasıl ölüme gidebilir? Toplumların yönetimi eÅŸitsizlik temelinde iÅŸler; Oysa din olmadan servet eÅŸitsizliÄŸini sürdürmek de mümkün deÄŸil; Açlıktan ölmekte olan birine bile, bu durumu kabullenebilmesi için, bir makamın ‘ne yapalım Tanrı’nın isteÄŸi böyle’ demesi gerekiyor...” (Napoléon Bonaparte)

Din insanları özgür kılmak için geldiği halde, din tacirleri elinde köleleştirme aracına dönüşüyor.

Halk köleleşirken dolar milyonerleri çoğalıyor.

Kölelerin olduğu bir ülkenin işleyen evrensel hukuku olmaz. Evrensel hukukun uygulandığı bir ülkede zaten kölelik olmaz.

Türkiye’de hukukun ırzına geçileli çok oldu.


SeydiÅŸehir Alüminyum Fabrikaları’nın “kirli-hile kokan- danışıklı şüphesi yüklü satışı” yüksek mahkeme (Danıştay) kararıyla iptal edildi. 6 yıldır “karar yok sayılarak” yargı kararına uyulmuyor.

Ä°stanbul’daki Ä°ngiliz Ä°ÅŸgal Kuvvetleri’nin casusu A. Ryan (1919): "Amacımız bölmek ve hükmetmek olmalıdır. Biz gerçek ideali ‘din’miÅŸ gibi davranacak, çıkarcı bir grubu idareci olarak takdim etmeye çalışacağız.”
diyordu.

1919 da oynanan oyun aynen devam ediyor. Din havucuyla Ä°slam dini esir alınmıştır. Artık din ile “yolsuzluk, haçlıya yardım ve yataklık etmek, tefecilik, sömürü, yalan-dolan, devlet malından nemalanmak, devletin verdiÄŸi yetkileri Firavun hükmünde kullanmak” birlikte anılır oldu. Bu ahlaksız anlayış “ben güzel ahlakı tamamlamak üzere geldim” diyen Peygamberimizin tebliÄŸ ettiÄŸi Muhammedi Ä°slam’a savaÅŸ açmıştır.

Dışişleri Bakanı Meclis kararı olmaksızın yasaları ihlal ederek Libyalı Muhaliflere elden bavulla para götürdü.

AKP Kürecik’te “NATO tezgahıyla” ABD füze kalkanının kurulmasına izin verdi. Böylece cephe ülke haline getirildik.

Ülkeye giren kaynağı belirsiz sıcak para iç ve dış politikamızı esir aldı.

Hükümet gazilerimize 236 YTL maaÅŸ verirken, pkk/Kongra Gel’in başındaki Zübeyir Aydar’a Milletvekili maaşı ödüyor.

Kuzey Amerika Ulusal Kürt Kongresinde(KNC) alınan kararlardan ikisini dikkatinize sunuyorum:

1- Türkiye’de KEMALÄ°ST REJÄ°M YIKILMADAN BAÄžIMSIZLIK KAZANAMAYIZ. Bu nedenle Kemalist Hareketi yok etmek için bilimsel projeler baÅŸlattık.

2-Amacımıza ulaşmak için İSLAMİ CEMAAT VE ORGANİZASYONLARLA İŞBİRLİĞİ yapıyoruz.

Bu iki madde ülkemizde karşılık bulmuÅŸtur. Sistemli bir ÅŸekilde sürdürülen Atatürk düşmanlığı ve ÅŸoklama yöntemiyle bile saklanamayan “Ä°slami Cemaatler ve organizasyonların” iÅŸbirliÄŸi gerçeÄŸidir.

Türk Halkı kendi ülkesinde aç ve susuz bırakılacağı bir sürece sokularak Somalileştiriliyor.

"Bu ülke batının emperyalizminden, doğunun da vicdan sömürüsünden kurtulursa ancak o zaman aydınlık günlere kavuşur." (Mustafa Kemal ATATÜRK)

Ülkemiz ilk safhada sahte Atatürkçü; batının ajanı masonik siyasetçi ve aydın tarafından Batı Emperyalizmine(kültürel ve ekonomik sömürü) peşkeş çekildi.

Muhafazakar görünümlü iktidar ve aydınlar tarafından ise “hem vicdan, hem kültürel, hem ekonomik sömürüye” maruz bırakıldı.

AKP ile başlayan süreçte vicdan sömürüsü(mağdur edebiyatı) üzerinden maddi ve manevi bütün değerlerin sömürüsü yapıldı.

AKP Din söylemiyle gelen bir parti. Din hiçbir dönem bu dönemde olduğu gibi; hırsızlık, zimmet, yalan, talan ve yolsuzlukla bir arada anılmadı. Dolayısı ile en büyük ahlaki çöküş de bu süreçte yaşanıyor.

Türk Halkı hala şokta, ayılmak için bir tokat bekliyor.

Oysa;

Kaplumbağa ancak kafasını çıkarıp risk aldığında ilerleyebiliyor.
(James B. Conont)”

Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder