Anasayfa

PerÅŸembe, Haziran 23, 2011

Sevr'den Lozan'a, Lozan'dan Sevr'e, Hedef Amasya / Banu AVAR

  Amasya Tamimi'nin 92. yılında yeniden okuyalım.Bugün Lozan’dan Montrö’den, Sevr’e dönüş dayatması varsa yol haritası bellidir:

O zaman çalıştığımız televizyon kanalında Attila aÄŸabey (Ä°lhan) danışman olarak bulunuyor ve her Salı ve PerÅŸembe öğleden sonra, odası onu dinlemek isteyenlerle dolup taşıyor. Nadiren onu yalnız yakalıyordum. 2003. Bir yaz günü. Bana Mustafa Kemal PaÅŸa’nın Lozan Barış AnlaÅŸmasında içini daÄŸlayan maddelerden sözediyor.

    ‘Gençler bilmiyor!’ diyor. ‘Lozan’dan sonra 13 yıl boyunca, Mustafa Kemal PaÅŸa, batılıları BoÄŸazlar sorunu için karşısına oturtmaya çalıştı. Lozan anlaÅŸması, yedi düvele karşı büyük bir baÅŸarıydı. Ama Türk boÄŸazları, Çanakkale, Karadeniz ve Marmara denizi, ‘BoÄŸazlar komisyonu’ adı altında Türk ve yabancılardan oluÅŸan bir komisyonun denetimine bırakılmıştı.. Ege adaları Türk hakimiyeti dışında kalmıştı. Bu onun içini daÄŸlıyordu.’

Yıl 1923. Yepyeni bir cumhuriyet, içte ve dışta düşmanlarla çevrili. Yeni cumhuriyeti göçertmek için türlü plan yapılıyor. Batı kurtuluş savaşının rövanşı için sinsi sinsi bekliyor.

Lozan konferansında batılı devletler türlü ayak oyunları deniyorlar. Sonunda Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir ülke olarak tanınıyor. Atatürk Lozan’ı ‘tarihte emsali olmayan bir siyasi zafer’ olarak niteliyor. Ama 1936’ya yani Montrö’ye kadar, Mustafa Kemal PaÅŸanın içine sindiremediÄŸi ‘derhal kalkmalı’ dediÄŸi kayıtlar kağıt üstünde kalıyor.

Montrö anlaÅŸması ile Lozan’da eksik kalanların tamamlandığını, Türk boÄŸazlarının egemenlik haklarının nasıl bir mücadele sonucu geri alındığını anlatıyor ve ‘Mustafa Kemal zamanında Türkiye haklarını savunan, Müdafaa-i Hukukçu bir Türkiye idi!’ diyor.

Batı desteği ile çıkarılan isyanlar birbirini takip ediyor, bunlarla baş ediliyordu. Boğazlar yabancı denetimden kurtarılıyor

Ve ölümünden sadece 9 yıl sonra ‘tam bağımsız, Müdafaa-i hukukçu Türkiye’ ‘Yeni Tanzimatçı Türkiye’ye dönüşüyor.

‘Yeni Tanzimatçı Türkiye!’

1947’de yapılan ABD yardımı ile Türkiye, yargı, ekonomi, politika, eÄŸitim, savunma konularında Amerika’ya baÄŸlanıyor. Ä°nönü dönemi böyle sonlanıyor. Menderes döneminde Türkiye NATO’ya giriyor. GiriÅŸinin 7. ayında Ä°zmir'de müttefik kara kuvvetleri karargahı kuruluyor. .

1954’de NATO’nun Türkiye topraklarında askeri tesisler ve üstler kurması ve askeri personel bulundurulması kabul ediliyor!

Yedi Düvel’e meydan okunan Lozan Barış AnlaÅŸması, bugün hala ABD tarafından kabul edilmiyor. Kabul etmiÅŸ görünenler de hem içte hem dışta, aslında SEVR’e baÄŸlı olduklarını her fırsatta ilan ediyor. Parçalanmış bir Türkiye özlemlerini, demokrasi kılıfına sarıp kafamıza indiriyor.

1923'de Lozan’la bağımsızlığını ve özgürlüğünü cümle aleme ilan eden , 1936’da Montreux ile Bogazlarda yabancı denetimine son veren bir Türkiye, ‘tanzimat kafalı’ yöneticiler eliyle vatan topraklarını, bir zamanlar savaÅŸtığı batılı ülkelerin emrine tahsis ediyor! Ve her gelen yönetim açılan yolda hızla yürüyor. Türkiye’nin hukukunu savunmak bir yana, Türkiye’yi hukuk’tan temizlemek için elinden geleni yapıyor.

Lozan’ın 87., Montrö’nün 74. yıldönümünde, Mustafa Kemal’in ordusuna karşı en büyük saldırıya tanık olduÄŸumuz bugünlerde, milletçe, onun sözlerine ve çözüm önerilerine kulak vermeliyiz. O dahice çarelerini sadece yaÅŸadığı gün için deÄŸil, çok sonrası için de formüle etmiÅŸti.1920’de durumu söyle saptıyordu:

    ‘…..Batılı devletler, bazı makamların kesin teslimiyet taraftarlıklarından istifade ederek çalışmaktadırlar.’ ‘Batılı devletler, ancak, zayıf ve kararsız hükümetler sayesinde amaçları doÄŸrultusunda ilerleyecekler, zayıf ve kararsız hükümetler, dış baskılara boyun eÄŸerek, iç kuvvetlerin geliÅŸmesini kısıtladıkları gibi, kamuoyunu da devamlı surette korku ve endiÅŸe içinde tutarak, resmi ya da gayrı resmi kararların alınmasına engel olacaklardır.’

Ocak 1920’de bugünü tarif ediyordu!

Düşman devletlerin özellikle Ä°stanbul’da, iÅŸbirlikçi zevat vasıtasıyla, yanlış telkinlerle halkın yönlendireceÄŸini, Türkiye’nin içerden kuÅŸatılacağını ve son aÅŸamada, milli güçlerin geniÅŸ çapta tutuklamalara uÄŸrayacağını, susturulacaklarını ve ‘idam hükmü taşıyan barış ÅŸartlarının tebliÄŸ edileceÄŸini’ söylemiÅŸti.

Milli güçler ve Milli irade

Ä°ÅŸte bu koÅŸullarda halkın örgütlenmesi, makus talihine karşı ‘yeter’ demesi için harekete geçilmiÅŸti:

Hareketin ilkeleri, 6 ay önce, Haziran 1919’da Amasya genelgesinde kağıda dökülmüştü:

    1- Yurdun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir. 2- İstanbul'daki hükümet, üzerine aldığı sorumluluğun gereklerini yerine getirememektedir. Bu durum ulusumuzu yok olmuş gibi gösteriyor. 3- Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır. 4- Ulusun durumunu ve davranışını gözönünde tutmak ve haklarını dile getirip bütün dünyaya duyurmak için her türlü etkiden ve denetimden kurtulmuş ulusal bir kurulun varlığı çok gereklidir. 5- Anadolu'nun her yönden en giivenli yeri olan Sivas'ta ulusal bir kongrenin tezelden toplanması kararlaştırılmıştır. 6- Bunun için bütün illerin her sancağından, halkın güvenini kazanmış üç delegenin olabildiğince çabuk yetişmek üzere hemen yola çıkarılması gerekmektedir. 7- Herhangi bir kötü durumla karşılaşılabileceği düşünülerek bu iş, ulusal bir sır gibi tutulmalı ve delegeler gereken yerlere kimliklerini gizleyerek gelmelidirler.

Böylece ‘"Ulusal Mücadele" nin iÅŸaret fiÅŸeÄŸi çakılmıştır.

3 ay sonra, Eylül 1919’da Sivas Kongresi toplanmış, milli güçler ve milli iradenin hakim kılınacağı ilan edilmiÅŸtir.Manda ve himayenin kabul olunamayacağı tüm dünyaya ilan edilmiÅŸ, Millî kurtuluÅŸ hareketinin parolası belirlenmiÅŸtir: "Ya istiklal ya ölüm!"

Millî vicdandan doğan cemiyetler "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında birleştirilmiştir.Anadolu İhtilalinin ilk gazetesi "İrade-i Milliye" Sivas'ta yayına başlamıştır.

Tüm bunların ortasında "Ya başaramazsanız?" diye soran Amerikalı gazeteciye, M. Kemal Paşa şu yanıtı vermiştir:

    "Bir ulus varlığını ve bağımsızlığını sağlamak için, düşünce sınırlarını aşan girişimler ve fedakarlıklarda bulunduktan sonra başarılı olur. Ya başarılı olmazsa demek, o ulusun ölmüş olacağına karar vermek demektir."

Sevr’den Lozan’a ve Montrö’ye giden yol, bu milletin büyük sabrı, saÄŸduyusu ve dayanma gücüyle döşelidir. Bugün Lozan’dan Montrö’den, Sevr’e dönüş dayatması varsa yol haritası bellidir.



Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder