Anasayfa

Perşembe, Haziran 30, 2011

Rejimi silâh zoruyla yıkmaya çalışan kim? / Arslan BULUT

Mevcut yazılı hukuk kurallarının geçerli olduğu kabul edildiğinde ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:
- Terör örgütünün Kandil’deki başı ile röportaj yapmak, bu röportaj sırasında Türkiye’nin rejimini değiştirmeye dönük olarak Abdullah Öcalan’ın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne sunduğu raporların propagandasını yapmak gazetecilik faaliyeti oluyor!
- Buna karşılık, sekiz on sene önce Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kuvvet komutanı düzeyindeki yetkilileriyle gazeteci olarak görüşmeler yaparak, notlarının bir kısmını yayınlayıp diğer kısmını bilgisayarda saklamak, Mustafa Balbay örneğinde görüldüğü gibi Ergenekon terör örgütüne mensup olmakla suçlanmayı getiriyor!
Bu işte bir yanlışlık yok mu?

Terörist başı Abdullah Öcalan ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın değiştirilemez maddelerini değiştirmek üzerine pazarlık sürdürenler ve onlara bu yetkiyi verenler, doğrudan doğruya Türkiye Cumhuriyeti’nin rejimini, terör tehdidi ile değiştirmeye çalışmış olmuyor mu?
Ortada bir terör örgütü var, elebaşını yakalamış ve önce idama mahkûm etmişsiniz. İdam cezasını kaldırarak, bu cezayı müebbede çevirmişsiniz!
Peki adamı hangi suçtan mahkum etmişsiniz? Mahkeme kararının ilk dört maddesini aynen veriyorum:
“1. Kurduğu silâhlı terör örgütü PKK’yı aldığı kararlar ve verdiği emir ve talimatlarla sevk ve idare ederek, devletin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya matuf eylemleri gerçekleştirdiği sabit görüldüğünden, eylemine uyan TCK’nın 125. maddesine göre ölüm cezası ile cezalandırılmasına,
2. Sanığın eylemlerinin yoğunluğu ve sürekliliği bebek, çocuk, kadın, ihtiyar ayrımı gözetilmeden binlerce masum insanın öldürülmüş olması, amaç, suç için işlenen vasıta, suçlardan yüzlercesinin ölüm cezasını gerektirmesi, bu eylemlerin ülke için ciddi, yakın ve büyük tehlike teşkil etmesi, ceza adaletinin sağlanması, hak ve nesafet kuralları göz önünde tutularak sanık hakkında takdiren TCK’nın 59. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına,
3. TCK’nın 31. maddesine göre, sanığın ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklanmasına,
4. TCK’nın 33. maddesine göre, sanığın ceza süresi içerisinde yasal kısıtlılık altında bulundurulmasına..”
Siz şimdi böyle birisi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı yeni kimlik tanımı ve demokratik özerklik temelinde değiştirmek için işbirliği yapıyorsunuz, buna kimse terör örgütü ile işbirliği, 125. maddedeki suç itibarıyla  “vatana ihanet” veya “devletin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya matuf eylemler” demiyor ama bu gelişen olaylardan rahatsız olan insanların her faaliyetini hükümeti silâh zoruyla yıkmaya teşebbüs diye nitelendiriyorsunuz! Bunu yaparken de Türk Silahlı Kuvvetleri’ni her geçen gün biraz daha çökertiyorsunuz! Çünkü, PKK ile savaşan TSK istemiyorsunuz, PKK ile masaya oturan bir TSK istiyorsunuz!

***

AKP, Abdullah Öcalan’ın affedilmesi, kimlik tanımının yeniden yapılması ve Türkiye’nin özerk bölgelere ayrılması karşılığında TSK mensuplarını, ABD adına rehin almış durumdadır. Hukuk sisteminin de araç olarak kullanıldığı hukuk dışı uygulamalarla, Meclis kürsüsünden 10 dakikalık konuşmalar yaparak baş edemezsiniz.
Bu bakımdan CHP’nin tepkisi çok yerindedir ve etkili olmuştur. 



Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder