Anasayfa

Çarşamba, Haziran 29, 2011

İhanet raporu (2) - Teslimiyet şartları / Altemur KILIÇ

“Kürt sorunu” iyice ısındı; önce Soros’un TESEV’den beslemeli Çandar ve ekibinin “İhanet Raporu” vardı. Sonra Hasan Cemal, Kandil’den eşkıya başı Karayılan’ın “İkinci Açılım” şartlarını iletti; iki gündür devlet, daha doğrusu AKP iktidarının Apo ve Kandil’deki Karayılan’la yakın temasları hakkında ilgi çekici bilgileri, “İhanetin ve gafletin” ayrıntılarını veriyor. Hükümet, “Apo ile pazarlık ve müzakere yetmez” diye Kandil’le de temas aramış...

Gazeteciliğin güç ve acı bir durumudur. Çok önemli bir gelişme olacağı bellidir ama bunu haber yapamazsınız, yorumlayamazsınız; çünkü -“dead line”- “kesim hattı” vardır. Gazetenin baskısının, posta ve dağıtım hatlarına yetişmesi gerekir. Bu hatlar kaçırılırsa gazete dağıtılamaz! TV ve radyoda bu sorun olmaz; yayını keserler, haberi verirler; alelacele ayaküstü yorumlarlar.
Dün böyle bir açmaz karşısındaydım; “kesim hattı” yani gazetenin baskısına yetişmek sınırı TBMM’deki kritik, krizli oturumun saatine uymuyor. Bu çok önemli konuyu ertesi güne bırakmak zorundayım. Ne var ki Meclis’te yaşanacaklar, son günler üzerinde durduğum “Kürt sorunuyla” yakından bağlantılı.

***
 “Kürt sorunu” iyice ısındı; önce Soros’un TESEV’den beslemeli Çandar ve ekibinin “İhanet Raporu” vardı. Sonra Hasan Cemal, Kandil’den eşkıya başı Karayılan’ın “İkinci Açılım” şartlarını iletti; iki gündür devlet, daha doğrusu AKP iktidarının Apo ve Kandil’deki Karayılan’la yakın temasları hakkında ilgi çekici bilgileri, “İhanetin ve gafletin” ayrıntılarını veriyor. Hükümet, “Apo ile pazarlık ve müzakere yetmez” diye Kandil’le de temas aramış...
Çandar “raporunda” ana tema, “PKK terör değil, Kürt isyanı” idi. Hasan’ın mesajındaki en en önemli unsur, “Apo protokolleri” , devlete, hükümete sunulan barış şartları...
Erdoğan, Apo ile pazarlık yapıldığını söyleyenlere “şerefsizler” demişti. Ama şimdi ortaya çıktı. İki devlet arasındaki gibi “pazarlık” yapılmamış, “Protokoller” teati edilmiş ve Karayılan’dan yardım istenmiş... Karayılan da “asıl muhatabınız Apo’dur” diye cevap vermiş...
Neymiş bu “protokoller” ? Sözde “barış şartları” !. “Türkiye’de Kürt sorununda demokratik çözümün ilkeleri” . Önce demokratik yeni anayasa konusu. Türkiye’de devlet ve toplum ilişkilerinde adil bir barış, yani genel af... Demokratik ve adil barış için acil eylem planı vb...
Karayılan’a göre bu şartlar: “Demokratik ulus çerçevesinde yeni anayasayı içine alan, Türkiye’deki tüm kimliklerin tanınması temelinde toplumsal bir barış projesi. Tarafların karşılıklı olarak birbirlerini af temelinde, şiddetin tümüyle devre dışı kalması ve silahsızlandırmayla ilgili koşullar”.

***
Bizlere, devletimizin onuruna, bütünlüğüne adanmış olanlara göre ise, mağlup tarafa dayatılan “teslimiyet şartları” !..
Hükümet gibi hükümet, devlet gibi devlet olanlar bu “şartları” ellerinin tersiyle, gönderenlerin suratlarına çarparlardı. Ama anlaşılan öyle olmamış; devlet içinde tartışmaya açılmış.
Merak ediyorum: Hasan Cemal, huzuruna gittiği eşkıyaya “Demokratik özerkliğin” anlamını ve “Büyük Kürdistan” emelini, bu emelden vazgeçip geçmediklerini neden sormamış. Çandar ve ekibi de bu konuları neden teğet geçmişler!.. Oysa bunlar “Kürt sorunu” nun asıl bam teli!..
Hasan’ın ikinci tefrikasında da ihanetin yeni delilleri var. “Yeniçağ’ın” manşetinde hatırlattığı gibi 2005 Şubatında “Bebek takımının” organizasyonuna dayanıyor.
Barış postacıları, raporcular görmüyorlar mı?! “Kürtlerin hakları” derken, Türklerin hakları tehlikede!.. Ülkemizin her yanına binlerce Kürt kökenli engel olmadan yerleşmişler. Aralarındaki “saatli bombalar” -PKK’lılar- her gün her gece Ankara, Mersin, İzmir sokaklarını cehenneme çeviriyorlar. İleride karşımıza çıkıp “Güneydoğu bize yetmez. Bütün bu ülke bizim” derlerse, şaşmamak lâzım. Biz “Türkiye büyüyecek, Turan olacak” emelini unuttuk... Türkiye gidecek, yerine “Büyük Kürdistan” oturacak... “Olamaz” demeyin; neler oldu... Oluyor ve olacak!..

***

Ve bir orta oyunu: “Kavuklu ile Pişekâr” ... Öcalan İmralı’dan dört gazeteciye selam, sevgi göndermiş... Taraf gazetesindeki Ahmet Altan’a ve tabii Hasan Cemal ve Cengiz Çandar’a desteklerinden dolayı... Taraf  “ve aleykümselam Apo” diye kabulleniyor. Diğerleri de herhalde “Eyvallah” diyeceklerdir.
Şükürler olsun Mehmet Ali Birand, ciddi ameliyatı atlatmış; hasta yatağından “Hasan beni atlattı” diye yakınıyor... Ayağa kalkar kalkmaz o da Karayılan’ın huzuruna gider ve Apo’dan selam alır...
Apo bana da selam gönderecek değil ya... Olsa olsa 1990’daki gibi Cumhuriyet Savcısı vasıtasıyla “hakaret davası” celbi gönderir... Selamını alanlar, Apo’nun selamını belki böylece ödüllerinin yanına koyarlar... Ben Apo’nun hakaret davası celbini, onur ödüllerim arasında muhafaza ediyorum!







Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder