Taşeronluğa Değer Mi? / İsmail MÜFTÜOĞLU

 

"ABD’nin bölge politikalarını uygulamakla görevlendirdiği iki aktörden biri olan (sayın) Tayyip Erdoğan’ın ‘İsrail’le kavga ediyor’ görüntüsü, tarih boyu uyuşturulan, kandırılan ve sömürülen İslam kamuoyunu aldatmaya matuf, basit bir manevradan ibarettir. Türkiye’nin yeni bölgesel rolü, yukarıda yazıldığı gibi ABD’nin sahne gerisine çektiği İsrail’in yerine daha alt düzeyde ‘taşeronluğu’ kabul eden Türkiye’yi itmesinden ibarettir. Şimdi Ön Asya’yı ve petrol coğrafyasının geleceği, ABD’nin çıkarları ve İsrail’in güvenliği adına yeniden ‘dizayn’ ediliyor. Meselenin özü bundan ibarettir." 

 

 Amerika Birleşik Devletleri, küreselleşme nam altında, Yeni Dünya Düzenini realize etmek için, bir ahtapot gibi, kollarını geri kalmış ve sahipsiz ülkelere sarmalamış durumdadır. İstilalarını meşrulaştırmak için zaman zaman siyaseten Birleşmiş Milletleri, NATO’yu, ekonomik açıdan da Dünya Bankası ile IMF’yi kullanmaktadır.

1989’da Sovyetler Birliğinin dağılması ile ABD tek süper güç haline gelmiştir. Böylece Yeni Dünya Düzeni adı altında tek kutuplu bir tahakküm ve sömürü düzeni gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

Dünyada meydana gelen gelişmelerin tesadüfi olmadığını anlamak için, bu gücün gayelerini, metotlarını, çalışma düzenlerini bilmek gerekir. Bu gücün spordan tiyatroya, sanattan üniversitelere, sanayiden ticarete, hukuktan istihbarat teşkilatlarına kadar çalışmalarını algılamak gerekir.

Yeni Dünya Düzeninin mimarı kim veya kimlerdir? Hangi teşkilatlar ile dünyaya hakim olmaya çalışmaktadırlar? B’nai B’rıth, Bilderberg, CFR, Raund Table, A’pak, Trılateral, NATO, CİA, İMF, BM bu teşkilatlardan sadece bazılarıdır. Bu teşkilatlar, ABD Başkanlarından tutun hükümet üyelerine, senatosundan haber alma teşkilatlarına kadar ırkçı emperyalizmin kontrolündedirler.

Bu teşkilatları iyi bilmeden dünyada cereyan etmekte olan olayları algılamak, arka planlarını görmek, bunları deşifre etmek mümkün değildir. Zira bu teşkilatlar düğmeye basar, ülkeler karışmaya başlar, ayaklanmalar, terör baş gösterir. Akabinde de ABD, demokrasi adına olaylara müdahale eder. Ülkeleri istila eder, mahveder. Afganistan, Irak, Tunus, Libya ve Mısır’da olduğu gibi.

Bu güce karşı engel olmaya çalışan yönetimler, mutlaka ihtilal ve darbelerle alaşağı edilir. Yerine işlerine gelecek olan taşeron ve işbirlikçi hükümetler getirilir. Bu plan Türkiye’de kerece uygulanmış, post modern darbelerle, ihtilallerle meşru hükümetler devre dışı bırakılmıştır.

Şimdi de bu güç canavarı Ortadoğu’yu hedefe almış bulunmaktadır. Tunus, Libya, Mısır’dan sonra şimdi de gözlerini Suriye’ye dikmiş bulunmaktadır. Suriye halkını manüpile etmeye, provokasyonlarla kamuoyu oluşturmaya çalışmaktadırlar. Burada dikkat edilmesi gereken husus, maalesef Türkiye hükümetinin bu güce teşne olmasıdır. Son aylara kadar dost olan bu iki ülkenin yöneticilerinin birdenbire birbirine düşman edilmesi emperyal güçlerin oyununun bir parçasıdır. Buna dikkat edilmeden hasmane açıklamalarda bulunmak, tuzağa düşmenin göstergesidir.

Ortadoğu’nun mahvına mukabil, ABD’ne stratejik ortak olmak ne derece akıl karıdır? Emperyal güçlerin bu ülkeleri istilasına cevaz vermek büyük bir vebal değil midir? Aynı inancı paylaşan insanların birbirlerini öldürmelerine zemin hazırlayanların vebali büyük değil midir?

Prof. Dr. Mehmet Yuva’nın belirttiği gibi; “Bölgede kartlar yeniden karılıyor. Küresel aktör ABD, bölgesel ve geleneksel jandarması İsrail’in inançsal farklılığı, çelişkileri ve aşırı saldırganlığı nedeniyle bölgedeki rolünü gerçekleştirmekte zorlandığını gördüğü için ‘emperyal taşeron’ rolünü bu kez Türkiye’ye verdi. Para Suudi krallığından, plan – silah İsrail ve ABD’den, lojistik destek ve diğer gereksinimler Türkiye’den… Dolayısıyla AKP yönetiminin ‘küresel oyuncu’ tafrası İsrail’in yanında basit bir taşeronluk kapsamından ibarettir. Kendilerini ‘İsrail karşıtı’ gibi takdim etmeleri ise en ahmak insanın dahi görebileceği kadar koca bir yalandır.

ABD’nin bölge politikalarını uygulamakla görevlendirdiği iki aktörden biri olan (sayın) Tayyip Erdoğan’ın ‘İsrail’le kavga ediyor’ görüntüsü, tarih boyu uyuşturulan, kandırılan ve sömürülen İslam kamuoyunu aldatmaya matuf, basit bir manevradan ibarettir. Türkiye’nin yeni bölgesel rolü, yukarıda yazıldığı gibi ABD’nin sahne gerisine çektiği İsrail’in yerine daha alt düzeyde ‘taşeronluğu’ kabul eden Türkiye’yi itmesinden ibarettir. Şimdi Ön Asya’yı ve petrol coğrafyasının geleceği, ABD’nin çıkarları ve İsrail’in güvenliği adına yeniden ‘dizayn’ ediliyor. Meselenin özü bundan ibarettir.”

 

 Kaynak