Anasayfa

Çarşamba, Kasım 16, 2011

Sahte muhalefetin şifresi: 'İnsan hakları, özgürlük ve demokrasi'! / Banu AVAR

 
''Ä°nsan haklarıcı bu dernekler, ulus devlete karşı, ‘etnik’ grupların haklarını savunma yarışındadırlar.

BaÄŸlı oldukları ‘aÄŸ’ küreseldir. Ä°nsan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, gay hakları, evsizlerin hakları, Kürtlerin hakları gibi talepleri dillendirirler. Bunlar toplumları, kendi habis hedefleri doÄŸrultusunda ‘bölen’ küresel odakların talepleridir.

AB fonları ve hibeleriyle geliÅŸip büyüyen Ä°slamcı Ä°nsan haklarıcılar, hristiyan batının azılı istihbaratçılarıyla elele Filistin konusunu gündeme taşırlar. Böylece sempati avcılığı yaparken aslında Ä°srail’in hedefleri doÄŸrultusunda adımlar atarlar. AB fonlarıyla büyüyüp serpilen ‘sol’cu Ä°nsan haklarıcılar emperyalist odakların uç beyleriyle iÅŸbirliÄŸi yaparlar.

Küresel aÄŸ hedefine sivil aÄŸlarla gider. Önce yerel sonra bölgesel ve nihayet ‘global’ aÄŸlar örerler ve ördükleri aÄŸa takılıp çırpınan insanları heder ederler. … Hedeflenen budur. Kimisi bilerek kimisi bilmeden bu oyuna aktör olur.'' 
 
 
Åžifreli bir dil var ortada.. Ve ÅŸifreli bir örgütlenme… Küresel ‘ÅŸifrecilerin’ en gözde ÅŸifresi ‘Ä°NSAN HAKLARI’ ‘Özgürlük’ ve ‘Demokrasi’!

‘Ä°nsan Hakları’ tüm iÅŸgallerin, kanlı operasyonların, darbe ve müdahalelerin bahanesi!

Gerçek muhalefeti baskılayan sahte bir muhalefetin de simgesi…

Türkiye’de ‘insan hakları’ mottolu ‘demokrasi hareketi’ için 90’da düğmeye basılmıştır.O tarih itibariyle TBMM içinde, ‘Ä°nsan Hakları’ adı alan onlarca komisyon ve kurul oluÅŸturulmuÅŸtur. Meslek örgütlenmesinin bitirilmesi için harekete o zaman geçilmiÅŸ, sendika ve odaların yerini, Ä°nsan haklarıcı ‘sivil örgütlerin’ alması için iÅŸe baÅŸlanmıştır.

Ãœniversitelerde yuvalanmış yerel akıl hocaları önderliÄŸinde, medya ve ‘Sivil’ toplum örgütleri, Türkiye’yi daha hızlı ÅŸekillendirecek , onların deyiÅŸiyle ‘çaÄŸa uyduracaktır’…Bunun için kamuoyunu yönlendirmek ÅŸarttır.. Ve bu hizmeti verenler, karşılığında bol ödül, ÅŸan şöhret koltuk ve dolgun fonlarla mükafatlandırılacaklardır..

Ãœniversite ve medyadan yayılan rüzgar, 20 yıl gibi kısa bir zamanda, bir tarafta ‘solcu’, bir tarafta ‘Türkçü’, bir tarafta da ‘islamcı’ insan hakları aktivistlerini yeÅŸertmiÅŸtir.

Tabii ki ne ‘sol’ soldur ne ‘islamcı’ Müslüman… Ne de ‘Türkçüyüz’ deyip,‘Türk Dünyası’ndan bahsedenler Türkçü! .

Gerçek olanın yerine sahte olanlar devreye sokulunca, gerçek muhalefet soluksuz kalacaktır. Amaçlanan da budur.

Türkiye’de 90’lardan beri hızlanarak yayılan ‘insan hakları’ muhipleri, 2001’de bir yasayav kavuÅŸmuÅŸlardır. ‘Ä°nsan Hakları BaÅŸkanlığı’ için çıkarılan özel yasadan sonra, AB yüksek temsilcileri, Ä°sveç’in ‘kürtçüleri’, Almanya’nın anarko, ABD’nin ‘ılımlı’ islamistleri, alevi cemaatlerini kanatları altına almaya çalışan Ä°ngiliz istihbarat yetkilileri, hak ve ‘demokrasi’ çalışmalarını konfor içinde çalışacaklardır.

2000’lerde Türkiye, Ä°nsan hakları örgütleri cenneti oldu... BaÅŸbakanlığa baÄŸlı Ä°nsan Hakları BaÅŸkanlığı sitesinde adı geçen Ä°nsan hakları derneklerinin sayısı 30’a vardı..

Edirne Romanlar Derneği, Helsinki Yurttaşlar Derneği, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı, Liberal Düşünce Topluluğu, Mülteci Platformu, Türk Demokrasi Vakfı, Uçan Süpürge ve Mazlum-Der bunlardan bazıları.

Ortak özellikleri Avrupa BirliÄŸi fonlarından yararlanmalarıdır. Bazıları ‘çaÄŸdaÅŸlık’ bazıları ‘din’ üzerinden ‘enternasyonalizmi’ savunurlar..

Ä°nsan haklarıcı bu dernekler, ulus devlete karşı, ‘etnik’ grupların haklarını savunma yarışındadırlar.

BaÄŸlı oldukları ‘aÄŸ’ küreseldir. Ä°nsan hakları, Çocuk hakları, kadın hakları, gay hakları, evsizlerin hakları, Kürtlerin hakları gibi talepleri dillendirirler. Bunlar toplumları, kendi habis hedefleri doÄŸrultusunda ‘bölen’ küresel odakların talepleridir.

AB fonları ve hibeleriyle geliÅŸip büyüyen Ä°slamcı Ä°nsan haklarıcılar, hristiyan batının azılı istihbaratçılarıyla elele Filistin konusunu gündeme taşırlar. Böylece sempati avcılığı yaparken aslında Ä°srail’in hedefleri doÄŸrultusunda adımlar atarlar. AB fonlarıyla büyüyüp serpilen ‘sol’cu Ä°nsan haklarıcılar emperyalist odakların uç beyleriyle iÅŸbirliÄŸi yaparlar.

Küresel aÄŸ hedefine sivil aÄŸlarla gider. Önce yerel sonra bölgesel ve nihayet ‘global’ aÄŸlar örerler ve ördükleri aÄŸa takılıp çırpınan insanları heder ederler. … Hedeflenen budur. Kimisi bilerek kimisi bilmeden bu oyuna aktör olur.

Türkiye’de BaÅŸbakanlığa baÄŸlı Ä°nsan Hakları BaÅŸkanlığı kurulup sivil toplumla elele ‘uyum yasaları’ çerçevesinde dansederken, 2008 ‘de kurulan Akdeniz DiyaloÄŸu, Akdeniz Ombudsmanlar Örgütü gibi onlarca küresel aÄŸa baÄŸlanmıştır.

Bu oluÅŸumlar, Akdeniz bölgesinde kendi ifadeleriyle ‘demokrasi ve insan haklarına adanmış kurum ve örgütlerin uluslar arası iÅŸbirliÄŸi için çalışacak’lardır.

Herhalde o nedenle Akdeniz böylesine huzur(!), barış (!), demokrasi (!) ve insan haklarıyla (!) çepeçevredir!

İçerde Ä°nsan hakları deÄŸneÄŸini ellerinde tutanlar, rahatça etnik ve dini bölücülük yaparken, dışarıda küresel sermaye el koymak istediÄŸi ülkelere ‘insan hakları ihlali’ gerekçesini kullanmaktadır.

Buna uygun yasalar çıkarılır Koruma Yasası (Responsability to Protect) en iyi örnektir.

Bir ülkede bir etnik ya da dini grup, ‘uluslar arası camia’ yani küresel çeteye bizi kurtar!’ derse bu yasa gereÄŸi o ülkeye müdahale edilir. Örnek Libya ÅŸimdi de Suriye’dir.

Hem ‘sisteme’ karşılar, hem ‘sistemle’ iç içe!

O aÅŸamaya gelene kadar ülkelerin içinde uygun atmosfer hazırlanır. ‘Zulme uÄŸrayanların derneÄŸi’, Kürt Konferansı düzenler, ‘açılım’ı öğütler, dernek baÅŸkanı bir yazısında bu konferansta baÅŸarılarını şöyle özetler: ‘O güne kadar cumhuriyetin “tek dil, tek millet” projesine karşı.... “ümmetçilik”i savunan Ä°slami camia, ilk kez, adıyla, sanıyla bir sorunu konuÅŸmuÅŸtur’ der.

BaÅŸka ‘baÅŸarılar’ da vardır:

‘Daha üç sene önce derneÄŸin Diyarbakır ÅŸubesince yürütülen, “ilköğretim okullarında okutulan ‘andımız’ kaldırılsın” kampanyası nedeniyle, yöneticilerimiz hakkında suç duyuruları yapılırken, bugün bakanlar düzeyinde konunun ele alınıyor olması da öncü rolümüzün sonuç almada ne kadar önemli olduÄŸunu göstermektedir.’ (!)

TESEV, Açık Toplum Vakfı, ARI hareketi, Türk Demokrasi Vakfı gibi STK’ların ve arkalarındaki güç odaklarının hedefi de bu deÄŸil midir? Türkiye ekonomi ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın Kurucular beyanında ‘Batı toplumlarındaki gibi siyasi partilerin yanı sıra sivil toplum örgütleri çözüm seçeneklerinin belirlenmesi ve bunların kamuoyuna maledilmesi için’ çalışmaktan sözediliyor.

Bu kurumlar BOP çerçevesinde sahte muhalefet örgütlemek ve kamuoyu oluÅŸturmak için üstün gayretler göstermektedirler. Sponsorları CFR, Bilderberg, Trileteral gibi üst düzey küresel örgütlere baÄŸlı düşünce kuruluÅŸları ve ‘demokrasi projesi’ yürütücüleridir.

Bunları bilmemek ayıp deÄŸildir ama ısrarla görmezden gelmek ayıp ötesidir. Herkes yanında yeraldığı grupların batılı proje sahipleriyle para pul iliÅŸkilerini , örgüt baÄŸlarını ve amaçlarını iyi incelemelidir. Hem ‘sistem’e karşı olup, hem de ‘sistem’ içi odaklarla iç içe olursanız adınız baÅŸka türlü anılır.


Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder