Anasayfa

Çarşamba, Kasım 16, 2011

ABD Adına Cellat Olmak / Zahide UÇAR




Bu zulüm, bu ölümler onları mezarlarında bile takip edecek!..

Kuddusi Okkır, Kaşif Kozinoğlu... Onlar AB-D adına cellatlığa soyunanların öldürdüğü yeni Kemal Beyler'dir! Yurt dışından gelerek teslim olanRahmetli Kozinoğlu kaçmayıp teslim oldu ama "kaçma(!)" ihtimaline karşılık esir edildi. Sonra mezara yolcu edildi.

Uçkun Geray böbrek hastası idi, tutuklanıp sorgulandı ve o süreç sonunda vefat etti.

Asuman Özdemir emekli bir bankacıydı. Evinde oturmak yerine vatan derdine düştü. Tutuklandı, PKK'lıların içine atıldı. İleri derece siroz hastası olduktan sonra bırakıldı. Eşi mahkeme yollarında yoruldu. Üzüntüye yorgun kalbi dayanamadı ve Asuman Özdemir bırakıldığında sevinemeden eşini kaybetti. Şimdi Asuman Hanım'ın hastalığı son safhada ve hasta bir oğlu var.

İsmail Yıldız ilk tutuklananlardan bir isim... Şimdi Bakırköy Ruh Ve Sinir Hastalıkları bölümünde tedavi görüyor. 50 kiloya düştüğü söyleniyor. Avukatı yok. Ailesi ziyarete gelemiyor. Eşi başlarda bir defa gelmiş, yeni doğan çocuğunu görsün diye...

Mehmet Demirtaş... Gazcılık yapıyormuş... Sözde bulunduğu söylenen bombaların olduğu evde eskiden kiracı oturmak gibi bir şanssızlığı var.. İzlediğim davasında savunma yaparken; "-Tahliyemi istemiyorum, biliyorum ki kontenjan sınırlı. Bizim dükkan da ahlaksız tekliflere kapalı (gizli tanık ol bırakalım tekliflerini kast ediyor)." Diyordu.

Örtülü eşi ve kızı bir köşede davayı seyrediyordu. Sonra öğrendik ki, iki aileyi omuzlayan ağabey iflas etmiş ve intihar etmiş.

Anlayacağınız sadece Hasdal ve Silivri'dekiler esir değil. Onların bütün aileleri de esir.

Şener Eruygur nasıl olduysa merdivenlerden düştü(!)... O artık bir çocuk gibi bakıma muhtaç...

Bizans medyası tarafından linç edilen kahramanlık madalyası sahibi gazimizin intihara sürükleniÅŸi… Askerlerimizin onur intiharı…

Yani, Derviş Mehmediler'in torunları Kubilay'ın başını kesmeye devam ediyor...

“Yaralı bırakmak olmaz” diyerek köklerine ne kadar sadık olduÄŸunu gösteriyor.

Tolon ve Eruygur PaÅŸa'yı içeri aldıklarında PKK’lı mahkumlarca yuhalandıklarını da unutmayalım.

Dünü bilmeyen bu güne teÅŸhis koyamaz! NOKTA!!. 
 
 
Türkiye'nin kaderine bakın. Küresel katiller hatırına kendi insanlarını feda etmek... Ä°nfaz kararı karanlık merkezlerce verilenleri "kanun(!)"ları kullanarak ölüme yollamak... Tıpkı BoÄŸazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'i yabancılara yaranmak için idam sehpasına yolladıkları gibi…

Dün Kemal Bey'i idama yollayan zihniyet, bugün başka isimlerle günümüz Kemal Beyleri'ni ölüme yolluyor. Kemal Bey aleyhine şahitlik yapan işbirlikçilerin torunları, basın yolu ile yalancı şahitlik yapmaya devam ediyor...

Atalarımız boşuna "göl yerinden su eksik olmaz" dememiş.

KaÅŸif KozinoÄŸlu Adalet(!) Bakanı'nın tutsak evinde kalp krizi(!) geçirip yaÅŸama veda etti. Vatanına hizmet etmenin bedelini Kemal Bey gibi canıyla ödedi. Allah rahmet eylesin. AB-D'ye raÄŸmen PKK ile mücadele eden kim varsa tek tek intikam alınıyor. Hatta bugünün deÄŸil, dünün de intikamı alınıyor. Kimden mi? Emperyalizmin deÄŸirmenine taÅŸ koyanlardan..

Dersim isyanını bastıranlardan, Åžeyh Sait’e dersini hak ettiÄŸi gibi verenlerden...

Mustafa Muğlalı'nın adının kışladan kaldırılması ise, iki büklüm olmuş Genel Kurmay Başkanı'nın resmiyle bir bütünlük arz ediyor.

ErdoÄŸan'ın Dersim katliamı diyerek Türk Devleti'ni sanık sandalyesine oturtması, Seyit Rıza'yı haklı görmesiyle açıklanabilir. Haklı gördüğü Seyit Rıza Kimdir bir bakalım:

"Akıl hocaları Ermeni-Kürt Derneği kurucusu ve Kürtçülük adına her türlü hainliği yapmaktan çekinmeyen Baytar Nuri Dersimi ve Kürt Teali Cemiyetinin bölgedeki uzantılarından Koçgirili Alişir'de kışkırtma ve isyana teşvik gibi görevlerini ifada ön sıradaki yerlerini koruyorlardı. 75 yaşındaki Seyit Rıza, kendisini neredeyse bir Kürt (oysa Kürt gözüken bu hain seyidim diyerek soyunun Arap olduğunu da kabul etmiş gerçekte ise Türk olduğu bilinmektedir (Alevilerin Etnik Kimliği, Cemal Şener, Etik Yayınları,2002, s.105)) padişahı gibi görmüş, gücüne güvenerek ayaklanmış ancak devlet güçleri baskın çıkmış ve bozguna uğramıştı. Baytar Nuri'nin önerisiyle İngilizlere mektup yazarak destek aramaya kalkışmıştı.

Ä°ÅŸte o mektuptan ibret verici birkaç satır: ‘Yıllardan beridir, Türk Hükümeti Kürt Halkını asimile etmeye çalışmakta ve Kürt dilini gazete ve dergilerde yasaklayarak, anadilde konuÅŸanlara eziyet ederek, Kürdistan`ın bereketli topraklarından gidenlerden büyük bir bölümünün telef olduÄŸu Anadolu'nun çorak topraklarına zorunlu ve sistemli göçler düzenleyerek, bu halka zulmetmektedir.’

Mektup, yalvarmayla (… üç milyon Kürt benim sesimde Ekselanslarına sesleniyor…) sürüyor. Altında Dersim Generali Seyit Rıza imzalı (30 Temmuz 1937) (Belge ve Tanıklarıyla Dersim DireniÅŸleri, S.310)” (Murat Köylü)

“Büyük Kürdistan Hayali” içinde olanlar mütarekenin 7. maddesinden de destek alarak ve mütarekenin imzalanmasından iki ay sonra Ä°ngilizlerin desteÄŸi ile 30 Aralık 1918'de alel acele “Kürt Teali Cemiyeti'ni” kurdular.

Kurucuları, daha önce isyan eden çıbanbaşlarının tamamından oluşuyordu. Şeyh Ubeydullah ve hain evlatları, Bedirhan aşiretinin döküntüleri, Babanzade aşireti ve dikkati çeken aşırı bir Kürt Milliyetçisi olan Saidi Kürdi (Saidi Nursi).

Ne istiyorlardı; ‘Kürt nüfusunun daha yoÄŸun olduÄŸu bölgelerde Ä°slam HalifeliÄŸine ve Osmanlı Saltananatına baÄŸlı kalmaları kaydıyla özerk bir yönetim ÅŸekli’…

Peki bu gün, adına Demokratik Toplum Kongresi denen, sivil toplum kuruluşlarını tek çatı altında toplayan PKK ile doğrudan ilişkili olan ve eşbaşkanları Ahmet Türk (Kendisi Kanco Aşiretinin Başıdır) ve Aysel Tuğluk'tur (Kendisi Abdullah Öcalan'ın Avukatıdır) oluşum ne istiyor?

Öcalan’ın tek muhatap olarak kabul edilmemesinin ‘Kürt halkının siyasal iradesine saldırı sayıldığı’ vurgulanarak, Kürt halkı topyekûn direniÅŸe davet ediliyor. (Kaynak:Murat Köylü-Haberokur.com)"

İşte Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'nun Seyit Rızası.. Devleti tanımayan ve dış güçlere sığınan bir hain. Tunceli'de katledilen Türk Subayları konu bile edilmiyor. Yani demek isteniyor ki: "Onlar devleti tanımamakta haklı, Türk subay ve askerlerini öldürmekte haklı. Kendini savunan asker ise katil(!)..."

Saidi Nursi'ye tapanlar KurtuluÅŸ Savaşında Atatürk'ün yanında yer alan ve Anadolu'yu Kuvva-i Milliye'ye katılmaya ikna eden Libyalı Åžeyh Sunusi'yi hiç ağızlarına almazlar, neden?.. Gene KurtuluÅŸ Savaşına destek veren Diyap AÄŸa'yı ağızlarına almazlar ama  hain Seyit Rıza ağızlarından düşmez(!).. Neden?.. Büyük dedeleri de Seyit Rıza gibilerin safında yer aldığı için olabilir mi acaba?

Dünü bilmeyen dünün hesabının bugün görüldüğünü de anlayamaz.

Atatürk’ün “fitne yuvası” dediÄŸi Patrikhane baÅŸtacı ama KurtuluÅŸ Savaşı madalyasına sahip Papa Eftim’in torunu 4 yıldır Silivri zindanında tutsak. ULU Önder’in “Fesat ve ihanet yuvası” dediÄŸi Fener Kilisesi’nin Papazı 6. Konstantin, 1925’teki mübadele sırasında Sirkeci’den trene bindirilerek Yunanistan’a gönderildi. O papazın kemikleri AKP izniyle 86 yıl sonra Ä°stanbul'a getirildi ama Mustafa MuÄŸlalı PaÅŸa’nın adı ömrünü verdiÄŸi ordusunun kışlasında kalamadı. Yazık!!.

PKK ile mücadele eden askerleri Hasdal-Silivri hattına hapsederek Åžeyh Sait ve Seyit Rıza misyonu karşımıza yeniden dikiliyor.

Şeyh Sait ve Seyit Rıza nasıl İngilizler'e sığındı ise, onları savunan, olmayan şereflerini iade etmeye kalkanlar da "Ankara'nın şerrinden Bürüksel'in şefaati iyidir" diyerek aynı merkezlere sığınıyor.

Dünün ihanet ittifakı bugün aynı ittifak içinde, görmüyor musunuz?

Cumhuriyeti kuran irade kin ve nefret olmasın, kaynaÅŸma saÄŸlansın diye ihanet eden isimleri sadece arÅŸivlerinde kayıtlı tuttu, yeni nesillere öğretmedi. Artık zamanıdır. Bu arÅŸivler millete açıklansın ki, Ergün Poyrazlar açıklamak zorunda kalıp diyet ödemesin. Hep diyorlar ya; "geçmiÅŸimizle barışalım" diye.

Artık biraz da kendileri şu geçmişleri ile barışşınlar da biz de görelim...

ErdoÄŸan 4 Kasım 2002 tarihinde, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’e özel kurye ile gönderdiÄŸi mektubu nasıl bitiriyordu:

“Samimiyetle sizin olan,
Recep Tayyip ErdoÄŸan,
Genel BaÅŸkan”  (1) *

"Sizin olan Recep Tayyip ErdoÄŸan"(!)...

Tıpkı Vahdettin'in mektubunda yazdığı gibi...

Bu psikolojinin özü nedir biliyor musunuz? Seyit Rıza, Åžeyh Sait, Saidi Nursi ve Vahdettin gibileri aklıyarak aslında vicdanlarda kendini aklamaktır. Aynı yolu izleyenler, aynı figürlerden nefret edenler önce aynı yolu izledikleri kiÅŸileri meÅŸrulaÅŸtırmalı ki, kendileri de o yoldan meÅŸrulaÅŸabilsin.

KurtuluÅŸ Savaşı'nda Yunan, Ä°ngiliz, Fransız yanında yer alıp Kuvva-i Milliye'ye karşı savaÅŸan hainler kaybedip yargılandıklarında kinlerini çocuklarına aktardı. Binbir yalan ve nefreti soylarına ekerek sürdürdüler. Onlar benim "merdiven altı üretim" dediÄŸim zehirli, yalan bir tarih üretti. Fısıltı ÅŸeklinde ve "aslında" diye baÅŸlayan yalanlar serisi... Tabii bu arada hazır zemin bulmuÅŸken yabancı istihbaratlar da boÅŸ durmadı.

Emperyalizm kaybettiği savaşın intikamını kendi kuralınca alacaktı. Türkler sadece emperyalizmi yenmekle kalmamış, aynı zamanda mazlum milletlere de örnek olmuştu. Mafya usulu çalışan emperyalizm, baş kaldırandan intikam almalı ki, birdaha başka bir lider çıkıp "Milli Devlet" kurmaya kalkmasın.

Kaddafi ve Saddam'ın o kadar aÅŸağılanarak öldürülmesi bu yüzdendir. Mafya haraç vermeyeni nasıl yol ortasında kurÅŸunlarsa, nasıl karısının koynundan alıp kafasına sıkarsa, mafya devletler de aynı yolu izler. Onlara yardım ve yataklık eden yandaÅŸlar ise ÅŸeytani güçlerin "fedaisinden" baÅŸka birÅŸey deÄŸildir.

"Merdiven Altı Ãœretimi" zehirli tarih yalanları ile muhafazakar bir kesim zehirlendi. AKP ve ErdoÄŸan'ın beslendiÄŸi tarih bilgisi iÅŸte bu merdiven altı üretim bilgilerinden ibarettir.

Günümüze geldiÄŸimizde anlıyoruz ki, aslında Lawrence'lar daima içimizde imiÅŸ. Ve onlar satın alacak Åžerif Hüseyin'leri daima bulmuÅŸlar.

KaÅŸif KozinoÄŸlu'nun ölümü(!) ile baÅŸlayan yazımı neden yakın tarihe yolculuk yaptırarak devam ettirdim?

Çünkü dünü bilmeyen bu güne teşhis koyamaz. Nokta!

Ä°stiklal Mahkemeleri'ni sürekli kin ve nefret ekmek için kullanan "merdiven altı üretim"in sahipleri, kendileri için öyle nefret tohumları ektiler ki, öyle zulümlere ortak oldular ki, ektikleri nefret yedi sülalelerine yetip de artar bile.

Bu zulüm, bu ölümler onları mezarlarında bile takip edecek!..

Kuddusi Okkır, KaÅŸif KozinoÄŸlu... Onlar AB-D adına cellatlığa soyunanların öldürdüğü yeni Kemal Beyler'dir! Yurt dışından gelerek teslim olan Rahmetli KozinoÄŸlu kaçmayıp teslim oldu ama "kaçma(!)" ihtimaline karşılık esir edildi. Sonra mezara yolcu edildi.

Uçkun Geray böbrek hastası idi, tutuklanıp sorgulandı ve o süreç sonunda vefat etti.

Asuman Özdemir emekli bir bankacıydı. Evinde oturmak yerine vatan derdine düştü. Tutuklandı, PKK'lıların içine atıldı. İleri derece siroz hastası olduktan sonra bırakıldı. Eşi mahkeme yollarında yoruldu. Üzüntüye yorgun kalbi dayanamadı ve Asuman Özdemir bırakıldığında sevinemeden eşini kaybetti. Şimdi Asuman Hanım'ın hastalığı son safhada ve hasta bir oğlu var.

İsmail Yıldız ilk tutuklananlardan bir isim... Şimdi Bakırköy Ruh Ve Sinir Hastalıkları bölümünde tedavi görüyor. 50 kiloya düştüğü söyleniyor. Avukatı yok. Ailesi ziyarete gelemiyor. Eşi başlarda bir defa gelmiş, yeni doğan çocuğunu görsün diye...

Mehmet Demirtaş... Gazcılık yapıyormuş... Sözde bulunduğu söylenen bombaların olduğu evde eskiden kiracı oturmak gibi bir şanssızlığı var.. İzlediğim davasında savunma yaparken; "-Tahliyemi istemiyorum, biliyorum ki kontenjan sınırlı. Bizim dükkan da ahlaksız tekliflere kapalı (gizli tanık ol bırakalım tekliflerini kast ediyor)." Diyordu.

Örtülü eşi ve kızı bir köşede davayı seyrediyordu. Sonra öğrendik ki, iki aileyi omuzlayan ağabey iflas etmiş ve intihar etmiş.

Anlayacağınız sadece Hasdal ve Silivri'dekiler esir değil. Onların bütün aileleri de esir.

Şener Eruygur nasıl olduysa merdivenlerden düştü(!)... O artık bir çocuk gibi bakıma muhtaç...

Bizans medyası tarafından linç edilen kahramanlık madalyası sahibi gazimizin intihara sürükleniÅŸi… Askerlerimizin onur intiharı…

Yani, Derviş Mehmediler'in torunları Kubilay'ın başını kesmeye devam ediyor...

“Yaralı bırakmak olmaz” diyerek köklerine ne kadar sadık olduÄŸunu gösteriyor.

Tolon ve Eruygur PaÅŸa'yı içeri aldıklarında PKK’lı mahkumlarca yuhalandıklarını da unutmayalım.

Dünü bilmeyen bu güne teşhis koyamaz! NOKTA!!.

Peki yabancı istihbarat maşaları ne durumda, bir de onlara bakalım:

Bebek katili, uyuşturucu kaçakcısı, 35 bin insanın ölümünden sorumlu vampir, tecavüzcü Apo ne durumda?

Odası Avrupa'dan gelen kağıtlarla döşendi. Davası bitmiÅŸ olmasına raÄŸmen avukatları vasıtası ile örgütünü yönetti. Canı sıkılmasın diye yanına arkadaÅŸ yollandı. Doktoru daima hazır ve nazır(!)... Silivri-Hasdal hattında esir olanlar ErdoÄŸan-Arınç-Gül ve "kulları" tarafından linç edilirken bebek katili ErdoÄŸan'ın "Sayın" hitabıyla adam yerine kondu. Silivri-Hasdal esirleri Bizans medyası tarafında sürekli dövülürken, Apo ve PKK barış güvercini yapıldı.

Sahi, İmralı'dan asker neden çekilmek istenmişti? Yerlerine neden polis kondu? Narko terörist tecavüzcü ile görüşen devlet erkanı saklı kalsın diye mi acaba? Öyle ya, böyle bir katilden "Mandela" çıkarmak ne kadar gayret edilirse edilsin kolay değildir tabii(!)...

İnsanları "domuz bağı" ile bağlayıp canlı canlı gömenler serbest bırakıldı ama devletin verdiği görevden başka birşey yapmayan Kozinoğlu ölüme yollandı.

Domuz baÄŸcılara hapiste "internet" keyfi saÄŸlanmış ama Silivri sakini gazeteci ve vekiller elle yazmaya devam ediyor. 

Ve Boğazlayan Kaymakamı Kemal Beyler aynı ellerce ölüme yollanmaya devam ediyor...

Dün İngiliz Mandası diyenler Malta Sürgünlerine nasıl payanda oldu ise, bugün ABD mandası diyenler CİA rehberliğinde Kozinoğulları'nı ölüme yolluyor...

Bu tabutlar AKP'yi ilelebet takip edecektir.

AKP 9 yıldır kin ekiyor, ölüm biçiyor.

Hiçbir zulüm ilelebet değildir!


Her Firavun'un saltanatını bitirecek bir Musa vardır. Her Nemrut'un saltanatını bitirecek bir İbrahim, her Ebucehil'in cehaletine son verecek bir Muhammed(s.a.) mutlaka yaratılmıştır. Çünkü Allah zalim değildir.

13 yaşındaki kızı cahiliye devrindeki gibi "yargı kararı ile" diri diri toprağa gömenlerin saltanatı mutlaka yıkılacaktır!..

Şeytan bazen fenerci olduğunu zanneder ama aslında fenercisi tarafından "esir" edildiğini enaniyeti dolayısı ile anlayamaz.

Zulüm ve nefret ekenler gün gelir zehir yemeye mecbur kalır.

2. Van depremindeki olaylar için ErdoÄŸan “biz de yargıyı harekete geçireceÄŸiz” diyor. Demokratik bir ülkede baÅŸbakanlar yargıyı harekete geçirmez. Yargı suç unsuru bir durum görürse kendisi harekete geçer.

BaÅŸbakanların harekete geçirdiÄŸi yargı ise Türkiye’de gördükleriniz gibi olur.

Kaşif Kozinoğullarını mezara yollar.

13 yaşında bir kız çocuğunu diri diri toprağa gömer.
 
Kaynak


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder