Anasayfa

Pazar, Eylül 11, 2011

Piramitteki Göz - Küresel Ekonomik Sistem (Bölüm 2) / Tevfik BİR



BASEL ve Åžeytanın Küresel Ä°ÅŸgali 



1971 yılında ABD dolarının ve avrupa paralarının dalgalı kur sistemine geçişi ve 1974 yılında yaşanan petrol krizi sonucunda, uluslararası bankacılık piyasalarında büyük dalgalanmalar yaşanmıştır dedik. İşte bu sorunlara çözüm bulmak amacıyla, 1974 yılında İsviçre'nin Basel kentinde, Bankacılık Düzenleme ve Denetim Uygulaması Komitesi kuruldu. 1988 yılında da bu komite tarafından BASEL-1 uzlaşısı yani Sermaye Yeterlilik Uzlaşısı yayınlandı.



Bu uzlaşıyla, küresel bankerlerin (banka-finans ÅŸirketi sahiplerinin) istediÄŸi sistem, uzlaşıya katılan tüm ülkeler tarafından “kural” olarak kabul edilecektir. Yani, istenilen kriterlerin, “bilginin” tüm dünyaya “en iyi” olarak sunulup kabul etttirilmesidir. Uluslararası ekonomist ve stratejist Mete Akıncı'nın ifadesiyle BASEL-1 ile “bilginin serbest dolaşımı” saÄŸlanmıştır.



Yıllar geçer, BASEL-1 yetersiz görülür, günün ihtiyaçlarını karşılamaz, BASEL-1 ile istenilen bilgi/sistem dünya genelinde oturtulmuÅŸtur. 2004 yılında BASEL-2 devreye sokulur. Yeni teknik kriterler getirir. Sermaye yeterlilik rasyosu formülü deÄŸiÅŸir. BASEL-2'yi sn. Mete Akıncı “sermayenin serbest dolaşımı” olarak adlandırmaktadır.



GATT, ticaretin serbestleşmesiydi. Şimdi ticaretle ilişkili paranın yani sermayenin serbest dolaşımı da, ticaretin bankacılık ayağı da BASEL-2 ile sağlanmaktadır.



Dünya bankacılık sistemini ve bunun araçlarını, örneÄŸin “çek”i dünyada ilk olarak Tapınak Şövalyeleri bulmuÅŸtur, kurmuÅŸtur. Ä°slamiyetin ve hatta Katolik Hıristiyanlığın “haram” olarak nitelediÄŸi faiz ve kredi sistemi protestanlar, evangelist protestanlar ve Yahudiler “helal” olarak görürler.



BASEL'ler ile aslında, bu “haram” bankacılık sistemin deÄŸiÅŸtirilmesinin, dünyada (belki) yeni bir bankacılık sisteminin keÅŸfinin önüne geçilmiÅŸtir (bu asla bir aldatmaca olan “faizsiz bankacılık” sistemi demek deÄŸildir).



Bireyler için banka ile çalışmak artık elzemdir. Kredi kartları, “enflasyona karşı kalkan konumunda olan mevduat” ve A tipi B tipi fonlar, maaÅŸların banka hesaplarına yatmak zorunda olması, bankaların hesap iÅŸletim ücreti olarak senelik 70-80 TL para kesmeleri... Banka, tasarruf mevduatı sahibine 1 birim faiz öderken, bu parayı 5 birim karşılığı kredi adı altında tefecilik mantığıyla kiralamaktadır ve bugün milyarlarca (eski parayla da söyleyelim, rakamın ciddiyeti anlaşılsın, katrilyonlarca) dolarlık kârlar elde edilmektedir.



Bu BASEL sistemleriyle bir banka, örneÄŸin 3 milyar dolar senelik net kâr saÄŸlarken, ertesi sene senelik net kârı 2 milyar dolara düştüyse, hemen uluslararası kriterleri saÄŸlayabilmek için, kârını yine yükseltebilmek için, binlerce kiÅŸiyi iÅŸten çıkarabilmektedir. Halbuki 2 milyar dolar yada 1 milyar dolar bile, o bankanın sahibinin 777 sülalesinin 77 senelik hayatını idame ettirmesi için yeterli bir düzeydir. Bankanın, varlığını devam ettirebilmesi için de yeterlidir. Ancak BASEL'lerle, bu gibi düzenlemelerle “Paraya Tapanlar TopluluÄŸunun” yöntemleriyle, insan deÄŸil para odaklı bir küresel finans sistemi oluÅŸturulmuÅŸtur. Kredi borcunu ödeyemeyen binlerce insan intihar etse de.





Ve Tapınakçılar Dünya Ticaret Örgütü'nü Kurar...



Devam edelim. Bu BASEL-1, BASEL-2, GATT ve GATS antlaşmaları ile temelleri atılan Sistem'in para ayağı 1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) adıyla kurulmuştur. Bu öyle kapsayıcı ve kapsadığı alanda kişileri (gerçek ve tüzel) öyle mahkum edici bir yapıdır ki, DTÖ'nün dışında kalmak, dünyanın dışında kalmak anlamına gelmiştir. Çin bile bu yapının dışında kalamamıştır, 2001 yılında DTÖ'ne üye olmuştur.



Aslında bu tarihten sonra Çin'in küresel sisteme entegre ancak Sistem'e karşı büyümesi de başlamıştır. Rusya, DTÖ'ne girmek istemektedir, henüz üye değildir. DTÖ'nün genel merkezi İsviçre'nin Cenevre kentindedir.



GATT'ı BASEL-2 tamamlamaktadır demiÅŸtik. GATS, hizmetin ancak daha çok kamu hizmetlerinin taÅŸeronlaÅŸmasını, sözleÅŸmeli memur sisteminin yerleÅŸmesini ve bunun yabancılara açılmasını öngören bir antlaÅŸmaydı. Bunun bankacılık ayağı da BASEL-3 ile gerçekleÅŸecektir, BASEL-3 uzlaşısı devreye girmesi için hazırlıklara baÅŸlanmıştır, 2015 yılında resmen yürürlüğe girecektir. Mete Akıncı, BASEL-3'ü “bankacılık hizmetinin serbest dolaşımı“ olarak adlandırmaktadır.



Sizin Ziraat Bankanız 1500 personel alırken, Vakıfbankınız 600-1000 personel almışken, İş Bankanız ve diğer özel sektör bankalarınız fiilen büyürlerken, eleman alırlarken, aksine Citibank, HSBC gibi küresel bankalar Avrupa ve ABD'de binlerce çalışanının işine son veriyor. Bir ülke bankacılık sektöründe işe alım varken, Avrupa ve ABD bankalarında ise işten çıkarma var.



Sistem her açıdan sömürüyü hedefler. BASEL-3 ile, yabancıların Türkiye'de banka çalışanı olabilmesinin yolu açılıyor. Avrupa-Amerika'da bankalar işe alım yapıp, Türkiye'de işten çıkarmalar olsaydı, BASEL-3 dile getirilmezdi, bekletilirdi. Ta ki bugünkü gibi bir yapı ortaya çıkana kadar!





Piramidin Gözü Üstümüzde



Bretton Woods, doların rezerv para yapılması, sabit kur ve dalgalı kur, döviz ve altın piyasası ilişkisi, IMF, Dünya Bankası, GATT ve GATS antlaşmaları, BASEL-1,2,3 uzlaşıları, Dünya Ticaret Örgütü, OECD'nin yapısından ve 1944'ten bugüne küresel finansal ve ekonomik süreçten bahsetmeye çalıştım.



Dünyanın ekonomi politikalarını (maliye politikası ve para politikası kapsamında) tek tipleştirmeye çalışan, düzenleyen, yöneten, kontrol eden, yıkan ve yeniden inşa eden, sermayenin belirli ellerde toplanmasını sağlayan, dünya insanlarını belli kalıplar içine hapseden sistemdir bu, neo liberal ekonomi deniyor, vahşi kapitalizm deniyor. İdeolojilere göre, bu sistemin adı da değişiyor.



Asgari ücreti, çalışanın ve emeklinin sosyal haklarını, sendikalaÅŸmayı ve sendikasızlaÅŸmayı düzenleyen, yoksulluk ve yoksunluÄŸu dünya insanlarının kaderi haline getiren ancak dünyamızın ÅŸuan temelinde yer alan sistemin kurumlarıdır bunlar. BM ve onun alt birimlerine yazımda girmedim. O da baÅŸlı başına bir konudur. Küresel soygunu düzenleyen birimdir. Ä°ÅŸgalleri meÅŸrulaÅŸtıran ve toplumların ve “saf” devlet yöneticilerinin gazını alan mekanizmadır. Bugün Somali açlıktan kırılırken, bu küresel sistemin kaymağını yiyen tabakada, tabaka tabaka yaÄŸlar oluÅŸmuÅŸ, obeziteden kırılıyorsa, sebep bu sistemdir.



Bugün dünyada işgaller ve sözde devrimler yoluyla yeni bir paylaşım savaşı var, işgaller var, saldırılar var, savaşlar başlıyor, başladı. ABD, birkaç ay içinde Suriye'ye girecek gibi görünüyor. Askeri savaş varsa, aynı anda aslında bunun temelinde ekonomik savaşlar da var demektir.



1. Dünya Savaşı, benmerkezci bakış açısıyla, Osmanlı İmparatorluğu'nun kaynaklarının paylaşılması mücadelesiydi. İnsanları öldürüp, ülkeleri bölüp, ekonomik varlıklara el koyma mücadelesiydi.



2. Dünya Savaşı, büyüyen silah sanayinin ve gözü dönen devletlerin dünya varlıklarını işgali, Avrupa'nın kendi içindeki ekonomik savaşıydı, sermayenin yeniden şekillenmesiydi, el değişimiydi.



Bugün 3. Dünya Savaşı'nın yaşandığını görebiliyoruz, içindeyiz. Dalga dalga geliyor savaşlar, işgaller. Varlıkların paylaşılması, ele geçirilmesi söz konusu.



Ülkeler Sistem'e bağlanıyor, toplumlar amaçsız piyasa toplumlarına dönüştürülüyor.



Tek tişörtle üç televizyon kanalıyla çayı şekersiz içerek mutlu olan insanlara, dönüşümle ardından 30 tişört 30 televizyon kanalı yetmez oluyor (aptal kutusunun askerleri, orduları olduk). Çaydaki şeker, ikiye üçe çıkıyor. Çikolataların, glikozun, fruktozun sonu gelmiyor.



Ä°nsan vücudundaki kanser hücreleri bu tip “yapay” ÅŸekerlerle besleniyor, insanlar deÄŸil toplumlar, yüzbinler kanser hastası oluyor, ÅŸeker hastası oluyor, ilaç ÅŸirketleri kanserli hasta başına yüzbinlerce dolar para kazanıyor, devletlerin sosyal güvenlik sistemleri çöküyor, hükümetler bu delikleri kapatabilmek için borçlanıyor. Sistem kendisini yeniden üretiyor.



Sürekli daha fazlasını isteyen, ulaşamayacağı varlıklara sahip olmak isteyen, piyango, futbol kumarı/iddaa/spor toto, para yarışmaları ve yolsuzluk ekonomisi hapsine atılan insanlar.



Sistem'e borçlanması için ve ömrü boyunca aslında Sistem'e çalışması için insanların ceplerine konulan kredi kartları, verilen “geleneksel krediler”, yeter ki borçlansın diye verilen bireysel ihtiyaç kredileri, taşıt kredileri, konut kredileri, tatil kredileri...



Borçlu, hasta, mutsuz ve kukla insanlardan oluÅŸan hastalıklı toplumlar ve onların “saÄŸlıklı deÄŸerlendirmeyle” seçtikleri(!) iktidarlar, ÅŸov hükümetleri, sözde demokrasiler...



Milyarlarca dolar kâr eden bankalar, finans ÅŸirketleri. Kârları yüksek gelince, bu bankaları alkışlayan toplumlar, mutlu olan “iktisatçılar”, uzmanlar. Ekonominin gidiÅŸatını banka kârlarıyla orantılı deÄŸerlendiren mantık.



Nerede gelir dağılımındaki adalet, nerede kayıt dışı ekonomiyle mücadele, nerede hakkıyla hak olanı kazanmaya çalışan helal peşinde koşan toplum, nerede %10'luk işsizlere %18'lik genç işsizlere çare bulacaklar? Ekonomiyi, para politikası ve fiyat istikrarı olarak gören bürokrasi, siyaset, finans sektörü ve küresel sistem.



Uzunca yazdım. Ben aslında piramidi ve piramidin üstündeki gözü anlatmaya çalıştım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder