Anasayfa

Pazartesi, Ağustos 08, 2011

Kahraman ABD Askeri / Ömer YILDIZ


 "Türkiye’ye, AKPli vekillere tek tek mektup gönderdi Iraklı Nur; “ Karnımızda Amerikan askerlerinin piçlerini taşıyoruz, ya bizi kurtarın ya da gelin öldürün…”

Ne onları kurtarabildik, ne de gidip öldürebildik. Yalnızca öldürülmelerine destek verdik topraklarımızdan kalkan uçaklarla." 

Şimdi sırada Suriye...




Bugünlerde Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek yargılanıyor; 30 yıl ülkeyi tek adam olarak yöneten Mübarek, bir kafes içerisinde sirk hayvanı edasında hakim huzuruna çıkarıldı. Tabii ki demokrasi çığırtkanlarının ağzı kulaklarında bu sıralar. Çünkü yavaş yavaş Mısır’a da özgürlük! Geliyor ne de olsa. Halbuki onlar hepimizden daha iyi biliyor, bunun kurgulanmış bir oyun, ABD’nin yönetmen, hakimin, tanıkların, avukatların birer figüran olduğunu…

Bu senaryoyu en son Irak’ta, Saddam Hüseyin’in saçlarında bit arayan Amerikan askeri eşliğinde izlemiştik. Şimdi ise kafeste bir lider…

Demokrasi havarileri, ABD’nin paravan arkasından 30 yıl devlet yönetmiş adamları yargılayıp, idama mahkum etmesini alkışlarlar, türlü yalakalıklarla ileri demokrasi nutukları çekerler ama 3o yıl insanımızı katleden bir caninin yargılanıp asılmasını bir türlü demokrasiye uygun bulmazlar. 

Herkes gördü ABD’nin Irak’a getirdiği özgürlük ve demokrasiyi! Haksız ve suçsuz yere öldürülen milyonlarca “Müslüman” hem de bir başka “Müslüman” ülke olan Türkiye’den, İncirlik’ten kalkan uçakların bombalarıyla… Tecavüze uğrayan onca kadın ve genç kız, yağmalanan camiler…

İşte bunlardan biriydi Iraklı Nur… Çığlıklarını hiçbirimiz duymadık. Çünkü oyun öylesine güzel hazırlanmıştı ki izlediklerimiz, gördüklerimiz bir TV programı kadar dahi etkilemiyordu bizleri. Türkiye’ye, AKPli vekillere tek tek mektup gönderdi Iraklı Nur; “ Karnımızda Amerikan askerlerinin piçlerini taşıyoruz, ya bizi kurtarın ya da gelin öldürün…” 

Yüreğiniz titremedi mi? Bu çaresizliği zihninizin en derininde hissetmediniz mi? Bu cümle bir Müslüman ait. Hiç bir şey yapmadık şuan olduğu gibi…

Ne onları kurtarabildik, ne de gidip öldürebildik. Yalnızca öldürülmelerine destek verdik topraklarımızdan kalkan uçaklarla. Şimdi ise her şeyi unuttuğumuz gibi orda ki Müslümanların feryatlarını duymazlıktan geldik. Televizyonlarda görünce kanal değiştirdik…

Ve duacı olduk sayın başbakanımız aracılığıyla, hatırlatalım ne demişti Tayyip Erdoğan; “ABD’nin Irak’ta savaşan ‘kahraman’ bay ve bayan askerlerinin en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri için duacıyız.” Evet, ABD’nin “kahraman”ları en az zayiatla ülkelerine dönerken geride yanmış, yıkılmış bir tarih bıraktılar, yüzyıllar boyu yüzümüzde kirini taşıyacağımız tarihi bir vesika…

ABD’nin verdiği bu az miktar zayiatında açıklamasını sayın cumhurbaşkanımız yaptı zaten. Bir de onu hatırlatalım ne demişti Abdullah Gül; “ABD çocuklarını barışa feda etti.” Yani bizim Müslümanlar gibi boşu boşuna ölmediler, dünya barışına feda oldu kutsal! bedenleri…

Her gün on evden dokuzuna bedava giren günlük gazete hiç bahsetmedi bu olanlardan, bir kez dahi sesini çıkaramadı yaşananlara. Tek sütun ABD karşıtı haber göremedik yıllarca... Varsa yoksa nemalandığı ABD’nin diyalog çağrıları, ılımlı İslam kampanyaları, özgürlükçü ve demokratik uygulamalarıydı okuduklarımız.

Adı Müslüman olan, fakat Müslümanlara en büyük zulmü gösteren devletin kucağında oturup tek bir demeç vermeden yıllarca yaşayan liderlerine kimse soramadı; “bu nasıl Müslümanlık” diye.
“ İsrail’de ölen çocuklar için her gece gözyaşı döküyorum” derken; Irak’ta, Afganistan’da, Libya’da, Filistin’de, Tunus’ta ölen bebekler nail olamadılar o gözyaşlarına…

Şimdi aynı oyun tekrar oynanıyor. Yönetenler aynı oyuncular farklı yalnızca. Condoleezza Rice “BOP ile Türkiye dahil Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları ve rejimleri değişecek” diye yıllar önce söylemesine rağmen hala seyrediyoruz ve zerre olsun tepki göstermiyoruz.

Şimdi soruyorum sana ey Müslüman kardeşim: “VİCDANIN RAHAT MI?” 






Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder